Adam kayırmadır. Kpss puanı 90 olan adam memur olmaz, 60 puanı olan istisnai kadrodan memur olur sonra torpille giren adam müdürlüğe kadar yükselir, işini bilmeyen memurlar türeyiverir.
1. Makamların liyakate göre verilmemesi. Aynı yoldan yürümüş, aynı dereden su içmişseniz hele aynı dağın yeliyseniz tercih sebebidir. Bu belirli bir partiye has bir durum değildir.
2. Politikaların ihtiyaca ve mantıklı, bilimsel bir stratejiye göre oluşturulmaması. Aynı yoldan yürümüş, aynı dereden su içmişseniz hele aynı dağın yeliyseniz sizin çıkarlarınızı gözetecek kararlar verilebilir.
3. Pek çok sosyal ve ahlaki kavramın içinin boşaltılmış olması. Ahlaksızlığın artık ahlaksızlık olarak algılanamayacak seviyede normalleşmesi.
4. Adalet sisteminin işlememesinin yüzsüzleştirdiği, sorumluluk duygusunu ortadan kaldırdığı, saygısız insan profili.
5. Kaliteli bir eğitim sisteminin öneminin henüz kavranamamış olması.
6. Gelişmenin ancak toptan gelişme ile olacağının kavranamamış olması. Belirli kesimleri dışlayarak ya da aşağılayarak kendiniz de ileri gidemezsiniz. isteseniz de istemeseniz de geride kalanları da alıp bir yere taşımanız gerekir. Aksi halde o sevmediğiniz kimseler karşınıza sorun olarak gelir.
7. Bunların yanında sizi aşağıya çekmeye çalışan ve yukarıdaki sorunların da müsebbini olarak değerlendirilebilecek pek çok iç ve dış faktör sayılabilir lakin bizim temel sorunlarımız çok temel insani değerlere ait sorunlardır ve aslında çözmesi de en zor ve zaman alan sorunlardır. O nedenle bahsi geçen güçler bu noktalara çalışmıştır.
ayağını yorganına göre uzatmayıp,kendini küçük amerika sanmak,orda ne görürse istemek,he tabi iett otobüslerini bile özelleştiren bi ülke ne kadar,kalkınır,ne kadar gelişir ki zaten..
ayrıca tembeldir bizim ülke,hiçbir şey üretmez,habire dışardan alır.
aslında muhafazakar insanları liberal miş gibi gösterip, sadece türban konusundaki inat uğruna çeşitli ve önemli kurumların başına getirmek. yahu biz aptalmıyız. bir insan hem muhafazakar hem liberal nasıl olur. ya muhafazakardır ya liberaldir. kavram kargaşası yaratmak gaflet ve hatta hıyanet olacak, türkiye de,cumhuriyet böylelikle yavaş yavaş elimizden gidiyor endişesi doğuracaktır. bu kafayla bu memleket yeni istanbul metrobüsünü her gördüğünde daha çooooooooookk alkışlayacaktır. ***
orada burada köşede gazetede internet sitesinde Türkiye'nin gidişatı için aydınlatıcı bir şey yazdığını sanıp da, Türkiye'de neler olup bitiyor ondan bile habersiz gezen ahmak, bilgisiz ve kifayetsiz bir kısım köşe yazarı...
devletin toplumun degerlerini tehlike olarak gormesi
devlet toplum icin degil toplum devlet icin vardir anlayisi
sivil ve askeri brokrasinin hegemonyasi
kendini aydin zanneden ancak politikalari 1930 li yillardan kalma siyasi yapi
-günü kurtarma çabası.
-türk halkının yönetmek isteyen değil de yönetilmeyi bekleyen bi halk olması. birisi sana kitap oku demeden okumazsın, birisi sana şuraya köprü yap demeden yapmazsın, birisi sana üret demeden üretmezsin. böyle bi halk birisi sana geliş demeden gelişmez de. bu devirde de kimse kalkıp sana geliş demez. bunu diyecek bi lider çıktığında bu halkın nasıl geliştiğini cumhuriyetin ilk yıllarında gördük.*
ittihatcı olmayanın ne aydın ne sanatcı sayılması.
ülkede başı bozuklugu düzen diye kanırtan, ittihatcılıgın getirdigi son nokta, duvara toslamış türkiye, darbe manyagı olmuş, ama, darbe ortamını da hep ittihatcılar hazırlamış, yeter artık genç siviller de rahatsız diyemeyen, ukumayan, gençligin, yerli ne varsa ulusalcılık adına alıp üzerine oturması.
Türkiye'yi gelişim sürecinde olumsuz etkileyen ve gelişim hedefine varmasını zorlaştıran faktörlerdir.
Aslında tek bir faktör vardır. Türk halkı...
Evet yanlış okumadınız, türkiye'nin gelişmesini engelleyen tek şey türk halkının kendisidir.
Çünkü türk halkının kendisi bizzat gelişmeyi reddetmektedir.
Halkı gelişmiyorsa, gelişemiyorsa, ülke zaten geri kalır.
Dışarıdan birileri gelip bizi geliştirecek değil ya.
Türkiye'deki kitap okuma oranı gelişmiş ülkelerdeki ile kıyaslanamayacak derecede düşüktür.
Gelişmek için atılacak adım çok basit aslında. Okuyacağız...
Türk insanının kitap okumaya karşı nedense bir alerjisi var. Ben bunu kıt beynimle bir türlü çözemiyorum. Çözebilen varsa lütfen bana da anlatsın. Kitap okumak dendiğinde öcü görmüş gibi bakıyorlar. Türk insanı neden kitap okumaz?
Kitaplar mı çok pahalı? Evet bazı kitaplar gerçekten dargelirli insanın bütçesine göre çok yüksek fiyatlara satılıyor, bunda hemfikirim. Ama okumak isteyen insan bunu bir şekilde tedarik etmez mi? ikinci el kitaplar ne güne duruyor?
Belki kötü birşey, emek verene en büyük ihanettir belki ama, bilgiye giden her yol mubahtır mantalitesinden hareketle ve Hz.Muhammed'in "ilim çin'de de olsa gidip haliniz" hadisi referans alınarak, internette mevcut olan e-book'lar pekala bu soruna bir nebze de olsa derman olabilir diye düşünüyorum.
Hadi toplumun belli bir kesimi internet ve bilgisayar kullanmasını bilmiyor, hadi o nesli mazur görelim. Peki ya lise çağında internette aşna fişna peşinde koşan geleceğin yetişkinleri? Onlar hangi mantığa dayanarak bu kitap fobisini sürdürüyorlar?
Bizlerin toplum olarak inandığımız fikirleri rasyonel olmasa da körü körüne savunmamız, karşıt olduğumuz fikirleri de anlayıp dinlemeden, değerlendirmeden yorumlamamız, tamamen bu kitap okuma özrümüzden kaynaklanmaktadır.
Geçenlerde bir çocuk tarafından doğum günü davetiyesi aldım. Biraz kereste bir yapıya sahip olduğumdan, hediye almayı ya da seçmeyi ne severim ne de beceririm. Biraz da patavatsız olduğumdan kendisine ne hediye almamı istediğini sordum. Bahsettiğim çocuk yedi sekiz yaşlarında. Sırıtarak "bilmeeeem" diye cevap verdi. Kitap konusunda aşırı takıntılı biri olduğumdan, "sana kitap almamı ister misin" diye sordum. O anda suratının asılması ve verdiği cevap beynimin yarısını felce uğratmaya yetti "ne kitabı abi ya, biz şey miyiz". Cevabı içerisindeki şey kelimesi ile ne kastetti bilmiyorum ama iyi şeyler düşünmediği kesin. Bu çocuğun evinde kitaplar büyük bir ihtimalle masa ayağı dengeleme aparatı olarak kullanılıyordur.
Sözlük yazarlarının kesinlikle kitap okumaya alerjisi olmadığını düşünüyorum. Basit bir mantıkla, geyik yapmak için bile belli bir birikim gerektiriyor burası.
Ama çevremize bunu ne kadar anlatabiliyoruz? insanları kitap okumaya ne kadar teşvik ediyoruz?
Kitap okumak dendiğinde birçoklarının alay ettiklerini ve küçümsediklerini başka bir başlıkta incelemiştik. Evet hazmedilebilir türden tepkiler değil bunlar. Tamam büyükleri boşverin, onların zaten bizi bir yere götüremeyecekleri aşikar, peki okuma yazmayı yeni öğrenen çocuklarla işe başlayamaz mıyız? Elimizden geldiği kadar...
Kişisel kanaatime göre fikir çatışmaları bir kenara bırakılıp, pilot seçilecek bir yaş grubuna kitap okuma alışkanlığı kazandırma konusunda herkesin üstüne çok büyük görevler düşüyor.