acı olan gerçektir. biraz tarımla ilgilenip çiftçiyle, komisyoncuyla konuşanlar bilir. birinci sınıf meyveler ödenen paranın daha çok olduğu için ya yurt dışına ihrac edilir ya da bol yıldızlı otellere. yani şuan pazarda, markette aldığımız meyveler en iyiler şeçildikten sonra arta kalanlardır. iç burkar.
gayet normaldir.kilosunu 50 kuruşa aldığımız kiraza 3 euro verebilirsen sende alırsın.milli gelir düzeyi neredeyse geri kalmış ülkelerin seviyesinde olan bir ülke için zaten dahası da beklenemez.
türk tarımının çiftçiyle resmen oynaması sonucu oluşmuş vahim durumdur. evet, ben burada yaşadım, yaşaıyorum hasat dönemi... ne oluyor o el emeği göz nuru binbir zorlukla yetişen kirazlara, hep saçılıyor sokaklara. niye; toplamış satmaya geliyor adam, almıyoruz diyor. herif resmen adamın malına para vermiyor, beleşe alıyor, bir de toplatacam diye canını çıkartıyorlar. bırakın gebersin çiftçiler, zaten umurlarında değil. ülkenin en iyi meyvesi avrupaya gitmiyor, dalda bırakılıyor...
ne olursa olsun, ülkenin binlerce köyünden, kasabasından temin edilen milyonlarca ton meyvenin hepsi, seçildikten sonra pazara sürülmemektedir elbet ve bunların arasında da gayet güzel, lezzetli, kaliteli olanları bulunabilir.
karpuz desen hası bizde, elma desen âlâsı bizim memlekette, muzun chiquita sını yiyebiliyorsak, her çeşit meyvenin de en güzelini temin edip yiyebiliyorsak gerisi angaryadır.
ha, çürüğünü, eziğini almazsınız, olur biter...aklın yolu bir.
yabancılar, bizim bolluğunu yaşadığımız meyveleri almak için can atabilirler. acınacak bir durum yok, gurur duyulacak bir durum vardır.
kurtlu olanlarının sağlıklı olduğunu söylüyor uzmanlar. bir hayvan kimyasalların olduğu bir meyveyi yemez diyor.
bu açıdan bakınca hiçte en iyi meyveyi yedikleri söylenemez.
(bkz: züğürt tesellisi)