Batı hukuk tarihinde, çocuklar ve deliler fiillerinden dolayı cezalandırıldığı gibi; ölülere, hayvanlara, hatta cansız varlıklara ceza verildiği olurdu.
Daha da garibi, bir savaş kaybedildiği zaman, silahlara ceza verilirdi. Toplar, zincirlenir; kılıçlar, pantolonun içine sokulurdu. Cansızların cezalandırılması geleneğine, cezalı şehirlerle biz de katkıda bulunmuşuzdur. Çoklarından bu vilâyet cezalı; şu kasaba cezalı diye duyarsınız.
Konya, Bursa, Yozgat, Bilecik, Kütahya, Kırşehir, Maraş, Rize, Tunceli, Düzce, Zile, Menemen gibi şehirlerin ismi bu meyanda anılır.
Fransa ihtilâlinden sonra, kralcılara destek veren Vendée gibi şehirler, kara listeye alınmıştı. Bundan ilham alan bizimkilerin de, cezalı şehirler listesi hazırladığı kanaati halk arasında hâkimdir. Bu şehirlerin büyük kısmı, merkezî hükümete karşı isyan veya dikbaşlılık sebebiyle kara listeye alınmış; mesul görülenler, istiklâl Mahkemeleri vasıtasıyla sindirilmiş; şehirler de yatırımlar engellenerek cezalandırılmıştır. Ancak bu bilgilerin çoğu rivayetlere, hatta şehir efsanelerine dayalıdır.
Şehre sırtı dönük heykel
Çapanoğlu isyanları sebebiyle Ankarayı çok uğraştıran Yozgat, rivayete göre bir ziyaretinde halk zamanın reisicumhurunu protesto ettiği ve heykel yaptırmadığı için kara listeye alınmış; hiçbir yatırım yapılmadığı gibi; yol üzerinde olmasına rağmen demiryolu bile geçirilmemiştir. Nitekim Ankara-Sivas demiryolu, arazi müsait olduğu halde, Yerköyden Kayseriye iner; sonra tekrar yukarıya çıkarak Sivasa ulaşır. Yozgat, bugün bile milliyetçiliğin kalesidir.
KONYA
iki defa patlak veren ve zor bastırılan Konya isyanı, bu şehrin kara listeye alınmasına sebebiyet vermiştir. Türkiyenin en büyük vilâyeti Konyada bulunmazken; Konyanın kazâsı kadar şehirlerde sivil havaalanı vardır. Üstelik Konyada devlete ait fabrika yok denecek kadar azdır. Yani devletten yeterince destek alamamıştır. Bugün bile Konyadaki fabrikaların tamamı hususi sektöre aittir. Sağ iktidarlar da, zaten Konya çantada keklik diyerek yatırım yapmamıştır. Yani Konya, Bursa gibi, kendi kendine zengin olmuştur. Ayrıca Konyadaki heykelin yüzünün istasyona, sırtının ise şehre dönük oluşu, bazılarınca Atatürkün şehre küskünlüğü olarak tefsir edilmiştir.
TUNCELi, RiZE VE MARAŞ
Rize ve Maraş gibi şehirler, şapka inkılâbına isyan (1925) sebebiyle kara listededir. Hatta Hamidiye zırhlısı, bu sebeple Rizeyi bombardıman etmiştir. Birkaç esrarkeşin Kubilayı öldürmesi şeklinde vuku bulan Menemen hâdisesinde (1930), kayıtsız kaldığı düşünülen halkın sürgünü bile akıldan geçmiştir. Tunceli ve Palu, malum isyanlar sebebiyle mimlidir.
KÜTAHYA
Tek sebep isyanlar değildir. Denir ki Kütahya, Yunan Harbi sırasında büyük bir mağlubiyete sahne olduğu için kara listeye alınmış; bütün yatırımlar, Kütahyadan çok küçük olan Eskişehire kaydırılmıştır. Böylece, eski bir eyâlet merkezi olan Kütahya sönerken; Eskişehir, onu defalarca katlamıştır. Isparta, Nurculuğun merkezi olarak görüldüğü için, kara listede iken; Demirel sayesinde zincirini kırmıştır.
Bizi köy de yapsanız...
Güyâ reisicumhurun Kayseriye 1930daki ziyaretinde, imam-müezzin maaşlarının çok düşük olduğundan şikâyet eden müftü Kızıklı Kasım Hocaya, Sizin peygamberiniz, namaz kıldırırdı, maaş mı alırdı? diye sorduğunda, Bizim peygamberimiz devlet idare ederdi; maaş mı alırdı? diye cevap vermesi, infiale sebep olmuş; Kayseri kara listeye alınmıştır.
Kayserililer, 4 sene sonraki gelişinde Atatürkün çok beğendiği bir heykel dikerek ve Anıtkabirin taşlarını taşıyarak kendilerini affettirdiler. Şehir, bez ve tayyare fabrikasına kavuştu.
BURSA
Bursanın kara listeye alınmasını Rıza Nur hikâye ediyor. Rivayete göre, 1930da Mudanya iskelesine doğru giden çok sayıda otomobilin hikmetini soran Atatürk, Kaplıcaya gelen meşâyıhdan Esad Efendiyi karşılamaya gidenlermiş cevabını alınca; Beni karşılamaya bu kadar araba gelmedi diyerek üzüntüsünü belli ediyor.
Esad Hoca ve ailesi kabahatin cezasını, ertesi sene vuku bulan Menemen hâdisesi vesilesiyle öderken; Bursa, başta demiryolu olmak üzere devlet yatırımlarından mahrum kalmıştır.
Osmanoğullarının anavatanı Bilecik, Yunan işgali sırasında tamamen yanmıştı. Derler ki, yeniden kurulurken, Ankara, yeni şehrin istasyon yakınında olmasını istemiş; halk ise buradaki tarlalar yerine, bir tepe yamacına kurulmasını tercih edince, ipler kopmuştu.
Kiğı, Şebinkarahisar gibi şehirler ise, zelzele veya yangın sebebiyle yıldızı sönmüş şehirlerdendir. iki büyük şehir arasında kaldığı için gelişemeyen bazı şehirler ise, bu geri kalmışlığı, cezalı olmaya bağlar.
KIRŞEHiR
Kırşehir, 1954 seçimlerinde reylerin tamamını Millet Partisi kurucusu olan hemşehrisi Osman Bölükbaşına verdiği için kazâ hâline getirildi; üstelik vilâyet yapılan eski kazâsı Nevşehire bağlandı. Bunun üzerine Kırşehirliler, DP idaresine Bizi köy de yapsanız, Osmanı muhtar seçeriz diye telgraf göndermişti. Ankara, hatasını çabuk anlamış; Kırşehir, 1957de tekrar vilâyet hâline getirilirken, bu işten Nevşehir, kazançlı çıkmıştır
Yunan Harbi esnasında istanbul-Ankara arasındaki gergin hava, inkılâptan sonra da devam etti. Ankaranın başşehir yapılması, bazılarında hayal kırıklığına sebep oldu. Hatta, meşhur muhalif Gümüşhane Mebusu Zeki Bey istanbula bu küskünlüğünüz niye?diye başlayan bir konuşma yaptı. Ankaranın başşehir olmasının esas sebebi, istanbulun muhalif tavrı ve Anadolunun bundan çekinmesinden ziyade, Lozan Anlaşması ile istanbulun bir bakıma milletlerarası idareye verilmesidir. iki şehrin birbirine soğukluğu bir müddet devam etti.
istanbul gazeteleri Ankarayı küçümsemeye devam etti. 1925te Şeyh Said hâdisesi vesilesiyle çıkarılan Takrir-i Sükûn Kanunu ile bu gazeteciler tevkif edilerek hizaya getirildi. istanbul basını susturuldu. Bundan sonra iki şehir arasındaki münasebetler düzeldi. Öyle ki şehir meclisi, şehrin adının Kemalkent olarak değiştirilmesini bile teklif etti. Reisicumhur bile gitmeye çekindiği bu şehre, ilk defa 1927 senesinde gitme imkânı buldu ve bir daha da merasimler haricinde ayrılmadı.
Sosyal hayattan mahrum mütevazı Ankaraya; gençliğini geçirdiği canlı ve eğlenceli istanbulu; Çankayadaki basit bağ evine de, Dolmabahçe Sarayını haklı olarak tercih etti. Buna rağmen bozkırda Alman şehirlerine benzer mamur, fakat soğuk bir şehir inşa edilirken; eski payitahta bunun binde biri yatırım yapılmadığı için, istanbul büyükçe bir köy hâline dönüştü.
PROF. DR. EKREM BUĞRA EKiNCi