Yönetime ya çok bağnaz ya da çok milliyetçi düşünceler geçtiği sürece ve halkımız uyumaya devam ettiği sürece çağdaşlaşma gerçekleşemez...
Çağdaşlaşma 'devrim' niteliğindedir.
Devrim de halkın iradesinin önemini vurgulamaktadır. Yani 'her şey halk' için olmalıdır, bu ülkede olduğu gibi yönetime geçenin çocukları, emmi oğlu, dayı oğlu için değil...
Zor yani...
Bu ülkede '' çağdaşlık'' zor,
Ama asla imkansız değil!!!
bir grup kemalistin aslında "türkiye bizim istediğimiz gibi çağdaşlaşamıyor" diyememesi üzerine kurdukları dil bilgisi bakımından devrik olmayan ama anlam ve ülkenin içinde bulunduğu pozitif ivme bakımından devrik beyinlerden çıkmış olduğu anlaşılan bir tür yakarma...
dini kendi istediği şekilde yönlendirenlerin elinde oyuncak olmuş bir halk bunun en büyük nedenidir. kadın-erkek eşit dersiniz, kadınların gözü açılacak diye düşünüp günah derler. din hakkında ne zaman farklı bir düşünce ortaya atılacak olsa, hemen susturulmaya çalışılır. çünkü dinin asıl emrettikleri halka öğretilirse halkın gözü açılır, bu sefer istedikleri gibi yönetemezler.
amaç burada dini kötülemek değildir. dini istediği yöne çekenlerdir asıl sorun.
halkın yapısı da tabi ki çağdaşlaşamamamızın en önemli nedenlerinden biridir. amacı her zaman günü kurtarmak olan bir halkın, halkı buna iten ekonomik nedenlerin varlığı da önemli bir etkendir.
Niyazi Berkes in "Türkiye de Çağdaşlama" isimli kitabını okuduğumuzda hala neden çağdaşlaşamadığımızı algılamamız mümkün olacaktır. Çağdaşlamadan ne anladığınız da önemli bir sorunsaldır. çakma avrupa olmak mı? bilim, teknik ve sanat alanlarında faaliyetler sürdürmek mi? afrika ve arap ülkelerine oranla daha fazla başı açık kadın sayısı mı?
eğer bilim insanı yetiştirmek üzere açtığınız fen edebiyat fakültelerinde labaratuar, öğretim üyesi ve yetkin öğrencileriniz yoksa, üniversitelerin en düşük puanlarla öğrenci kabul edilen bu fakültelerinde yandaş, ideolojik ve ortaöğretim düzeylerinde gerçekleştirilen dersler nedeniyle bilim insanı yetişememektedir. güzel sanatlar ve konservatuarlarda ise herkesin derdi türk dizilerinde oynamak ise çağdaşlaşamazsınız.
öncelikli olarak kendimizde değişmeler yapmak ya da yapmaya çalışmak ile çağdaşlaşma gelecektir. ama çağdaşlaşmadan ne anlıyoruz? önce bu sorunsalı çözmek gerekli.
sanki engizisyon ülkesi.
aşil kaplumbağa çıkmazı komedisi.
öyle bir ülke;
ihracatı
ithalatı iyi,
büyüyor,
turistler, uluslararası toplantılar, istanbul kültür merkezi, bienaller, en moda ipon, cep telefonu, bilgisayar, sınıflara girecek internet bağlantılı tabletler, zaman zaman şikayet konusu araba bolluğu, yaygın elektrik doğal gaz ağı, üniversiteler, hava taşımacılığında iç hatlar yoğunluğu, tütün deposundan sanat kültür merkezlerine, istihdamda azalma eğrisi, enflasyonun küresel krize rağmen tek haneli seyri.
çağdaşlaşma evrensel değerlerin kullanılabilmesi.
hayattan şikayet yok mu.
olmaz olur mu,
gelir bozukluğu ve sınıf tenakuziyeti meselesini tartışmak her geri-ileri ülke için söz konusu.
bu tespit sadece bir siyasi harekete dahil değildir.
ülke dinamizmine uygun siyaseti yaratma da geri kalmaz.
solun hali,
üzerinde kafa yormak lazım.
"çağdaşlaşmak" tanımını önce güzel yapmamız gerekir.
zira çydd mantığıyla çağdaşlaşmaya kalkarsak işimiz var.
çağdaşlaşma; teknik ve fenni gelişimle başlar, hukuki ve sosyolojik ilerlemeyle devam eder.
şu anda teknik gelişim türkiye için sözkonusudur.
aselsan ve tübitak allah için güzel çalışıyorlar.
fenni gelişim ise bu üniversite kadroları tasfiye edilmedikçe çok zor.
yıllardır gelen yedirmiş, giden yedirmiş. yeni hocaları bekleyeceğiz yani.
hukuki ve sosyolojik ilerlemeden bahsettik.
bu nedir? tek kelimeyle özetlemeye kalkarsak eşitliktir.
yıllardır çağdaşlaşma adı altında yapılanlar, bir tarafı mutlu ederken diğer tarafı ağlattı, hatta okul önlerinde coplattı. başlarında örtü olduğu için.
ve çağdaşlaşma tanımı ciddi ciddi değişiyor.
o inkılap yobazlarının tasvirindeki "çakma çağdaşlaşma" yok oluyor.
yeterli seviyede miyiz? asla.
ama gerçek manada eşitliğin olması için sizin kravatınızın rengini beğenmeyip muhalefet eden bir zihniyetin de refahını yükseltmeniz gerekir.
bunun en kestirme yolu da birinci gelişim sürecidir; fenni ve teknik ilerleme.
neydi peki çağdaşlığın eski tanımı?
onun da çok kısa bir tanımı var. "avrupa'nın fotokopisi".
türkiye çağdaşlaşamaz cünki çağdaşlaşmayıbatıcılık,taklit etme olarak anlamıştır. bu durumun kökleride 200 yıl öncsine gider 80 yıllık mesele değil yani, anladınız mı
japonlar, osmanlılar ın avrupaya gönderdiği zmanlarda avrupaya öğrenci gönderdi. bizimle onlar arasında fark vardı biz çağdaşlaşmayı daha manevi unsurlar da fikirde, yönetim biçiminde ararken onlar ilim ve fende aradılar giden öğrenciler teknoloji fe fenni ülkesine getirdi.
bizim öğrencilerimiz ki tabiki ne olursa olsun hepsi değerli insanlardır. ilk önce daha sanayii ve fenni kavramadan düşünce yapısını değiştirmeye çalıştı.
yani olay baştan yanlış anlaşıldı tamammı yazar kardeşlerim.
başlık yazarlarının bir türlü çağdaşlaşamaması diye değiştirilmesi gereken başlık. yahu paşa on kasım 1938 de öldü. 73 yıl olmş. dünya değişti, herşey değişti. atatürk'ün fikirlerini, kendisini anlamak dünyanın şu konjüktüründe pek birşey ifade etmez. artık dünyayı anlamamız gerek. ne zaman dünyayı anlarız, o zaman çağdaşlaşırız. tabi, eğer yine bizim insanımız isterse çağdaşlaşırız.