güney kıbrıs'taki devleti tanıma anlamına gelir , türkiye elinde kalan en önemli kozlarından birini daha kaybetmiş olur ki hiç bir hükümet böyle birşeyin altından kalkamaz. yapılan mücadeleyi bir anda sıfırlayan bir girişim olur.
Bunun ilk ayagı K.K.T.C nin annan planına evet demesiyle olmustur. Zamanın italya basbakanı berlusconi Erdogan a soyle demistir:
-Siz Türklerin bu plana evet demesini saglayın biz size soz veriyoruz K.K.T.C ye uygulanan butun ambargolar kalkacak
+* bunu kagıda dokebilir miyiz?
-* ya ne kagıdı burda bu kadar adamız sozumuze guvenmiyor musunuz.
Nitekim erdogan kıbrıslı türklerin plana evet demesini saglamıs fakat bu sefer de her zaman uzlasmacı gorunen rumlar saf degistirmistir. Bunun en buyuk sebebi de adada iki tarafın da yasayacak olmasıydı. Fakat rumlar hala adanın tamamını istemektedir. Peki K.K.T.C ye uygulanan ambargolar neden kalkmadı? o da yunanistan ve kıbrıs rum kesiminin serefsizligi. simdi size soruyorum:
-Onlar hangi verdigi sozu tuttu da biz onlara limanlarımızı acalım?
sabah sabah gune kufurle baslamama sebep olan, butun gazatelerde "muthis taktik" diye manset olmus, ab yolunda kıbrıs ı feda etmenin ilk halkası. buradan soyluyorum ki o toprakların haritası pergelle degil, sehitlerimizin kanıyla cizildi. boyle bi tasarıya imzasını koyanın turklugunden suphe ederim. muhtemelen rumlar simdi biz bunlardan kıbrıs ı tereyagından kıl ceker gibi alırız diye bayram yapıyodur. abdullah gul un de boy boy fotografı cıkmıs.
askere gore devletin resmi gorusunden sapmadir. http://www.milliyet.com.t...06/12/08/son/sonsiy03.asp
iki turlu bakilabilir olaya;
1- akp hukumetinin tavizci politikalarindan biridir. ayni hukumetin birilerine yaranma olayidir. bu baglamda rahatca onlara hayvanlar gibi sovup sayilabilir muhalefet..
2- gercekten bir taktiktir. limani piyon olarak one surup daha fazlasini almakla sonuclanabilecegi gibi ibre tam tersine donerek bizden daha buyuk parcalar kopartabilir.
bu onermelerden sonra simdiki konjoktor de rumlarin bu oneriyi kabul etmemesi kof olarka gormesi referandumdan sonra rumlara attigimiz ikinci gol olarak gorunecektir.zira turkiye kac senelik rumlari tanimama politikasindan bir anda bu ufak tavizle sapmasinin yukarida sayilan 2 nedeni olabilir. su ana gelen tepkilere bakilirsa Turkiye avrupayi gercekten ikiye bolmustur. daha fazlasini isteyen avrupa ile turkiyenin bu kadarini vermesi bile yeter diyen avrupa olarak. rumlarin gayet geri zekali politikasi sonucundan elimizde kalacak oneridir sonuc olarak. akp ye de degerli basinimizin!! sayesinde secim oncesinde arti puan olarak geri donecek olmasi da uzucudur. cunku taviz tavizi dogurur. halkimiza da taktik olarak yutturulacagindan daha buyuk tavizlere tepkisiz kalacaktir. bu da ayrica uzucu olacaktir..
hükümet'in kıbrıs'ı gözden çıkardığının resmidir. gerçi bu resmi "statükoculuk" ile suçlanan ulusalcılar çok daha önceden görmüştü ancak, şimdi herkes görüyor. madem ki; bu yapılan muhteşem bir taktik ve muhteşem bir hareket, hükümet mektubu gönderdikten sonra, bir basın açıklamasıyla "bu muhteşem hareketi" neden halkla paylaşmadılar? bu millet kendi başbakan'ı yerine finlandiya başbakanı'ndan mı öğrenmeliydi bunları? hani b, c, d planlarımız vardır? hani verilecek taviz yoktu? hani 2004 yılında verilen "izolasyonların kaldırılması" sözü yerine gelmeden yeni adım atılmayacaktı? daha önceki bir entrymde yazdığım gibi hükümetin amacı ab'ye girmek değil, ab'ye giriyormuş gibi yapmak.(#926405) siyaset bilimi bilgisi olan kişiler bilirler ki; iç desteği sağlayamayan, meşruiyeti netleşmemiş iktidarlar desteği dışarıda ararlar, tıpkı demokrat parti'nin, abd'den medet umup dışarıdan destek sağlamaya çalıştığı gibi... akp de bugün aynı yoldadır, aynı icraatlardadır.
güney kıbrıs'ın ab üyesi olması bir uluslararası hukuk fiyaskosudur. çünkü; rum kesiminin ab üyesi olması hukuk dışıdır, ikili anlaşmalarda der ki; adada bulunan her iki kesim de garantör devletlerin (türkiye, yunanistan, ingiltere) üye olmadığı bir birliğe, bir örgüte katılamazlar. peki türkiye ab üyesi mi? hayır! yani anlaşmaların çiğnendiği bir üyelik... peki 1 mayıs 2004 tarihinde rum kesimi üye olduğunda biz hukuki olarak hakkımızı aradık mı? hayır. çünkü bizimkilerin ağzına balı sürdüler, size asker karşısında, muhalefet karşısında destek olacağız dediler, asker pasivize edildi (askerin daha pasif olmasına karşı değilim ama biz bunu bir takım oyunlar için değil, kendi demokratikliğimiz için yapmalıyız), bize müzakere tarihi verceklerini söylediler. peki ab bize verdiği sözlerin hangisini tuttu? hiçbirini... biz ab ile müzakerelerde kaybet-kaybet taktiğindeyiz onlar da kazan-kazan taktiğindeler...
düşünün bir; biz 2 limanı koşulsuz açacağız, bir havalimanını da ercan'ın açılması karşılığında açacağız. rum kesimi ve yunanistan diyor ki; "bu kktc'nin tanınması demektir, türkiye koşulsuz bütün limanlarını ve havalimanlarını açmalıdır". haklılar çünkü biz imza attık, açacağız dedik! biz de hala "açarsak tanımış olmayız" diyoruz, mantalite farkı, onur farkı, gurur farkı. kasımpaşalılık ancak bizim şehit anamıza, çiftçimize, halkımıza söker... dışarıda ise kasımpaşalılıktan eser yoktur. hükümet, bu halkı kandırdı ve uyananlar ise statükoculuk ile suçlandı! neymiş türkiye altın gol atmış, evet kendi kalesine altın golü attı...
sokullu mehmet paşa'nın çok ünlü bir cümlesi ile bitirmek istiyorum; inebahtı deniz savaşını kaybettikten sonra, osmanlı devleti, venediklilerin elinden kıbrıs'ı almıştır ve venedik elçisine; "siz inebahtı'nda bizi yenmekle, sakalımızı traş ettiniz. biz Kıbrıs'ı almakla sizin kolunuzu kestik. Kesilen kolun yerine yenisi gelmez, fakat kesilen sakalın yerine daha gür çıkar" demiştir. bu hükümet aldığı dış desteğin diyetini, kendi kolumuzu keserek ödemeye çalışmaktadır...