Hırsızı kovma sorunudur efendim bu hırsız bir şahıs, parti yahut bir kurum kuruluş değil bizzat !emperyalizmin! kendisidir.
Nazım Hikmet'ten ,71 yıl evvelden, bugünün şartlarına birebir uyan cümlelerle gelsin o zaman: http://www.youtube.com/watch?v=Znk7BAN9Woc
liyakat sahibi insanların değilde siyasi, dini görüşüne göre veya akrabalık, hemşerilik vesileleriyle insanların bir yerlerde yönetime kolay gelmesi.
bakınız yukarda temel sorun din diyenler var. yani dindarları uzak tutacağız. osmanlıyı yıkan ittihat ve terakki de aynı görüşteydi ve 100 yıla yakın bu gürüşle dinsizlerle yönetildik. geldiğimiz yere bakın. 13 senedir de dindar(!) birilerince yönetiliyoruz ama geldiğimiz yere bakın.
yakında seçimler var. her seçimden sonra liyakat sahibi olmadan bir yere gelmiş dahi olsa uzun yıllar çalışıp liyakat kazanmış olanlar görevlerinden alınacak ve yeni bir yönetici yine iktidara uygun kuklalardan oluşacak.
her zaman derim ki bu ülkenin temeli bozuk. 31 mart vakası diye bir olayda güya padişahı kurtarmak için giden ordu padişahı bir haham gönderip padişahlıktan azlediyor ve kendine uyacak bir kuklayı padişah yapıyor. padişahın kamu kurumlarına atadığı insanlar görevden alınıp ittihat ve terakkililer getiriliyor. sonra savaşa giriyorlar. padişah ülkeyi sattı kaçtı deniyor. savaşa sokan o kukla değildi, savaşı kaybeden de değildi.
amerika'nın usame bin ladin'i şeytan yaparak onun vasıtasıyla birçok ülkeyi işgal etmesi gibi, şuan ki yönetimde paralel yapı diye birşey uydurarak ellerindeki medyayı kullanarak ve din düşmanı kendi düşmanlarınında desteğiyle halkı inandırdılar. ilk bu paralel yapı kelimesini ortaya attıklarında bekledim ki muhalefet tuzağa düşmesin. ama hala biz zaten paralel yapı oldugunu biliyorduk, ucu size dokununca farkettiniz diyen salaklar var. sonra liyakat sahibi asayiş kuvvetleri yönetimini görevden alıp hapse attılar. sonra noldu? yüzlerce ölü...
yarın seçim var kime oy vereceğim? hiç kimseye. çünkü kimi seçsem diğerini tasfiye etmekle zamanını geçirecek. veya bir hükümet kurmak için birbirlerinin tüm hatalarını affedecekler. mhp affetmeyeceğim diyordu, o bile affedecek emin olun. çünkü geçmişte iktidar için sol ile koalisyona dahi gittiler. aynı hatayı tekrar yapacaklar. çünkü koltuk güzel. birileri diyor ya koltuk için uğraşmıyorsan neden siyaset yapıyorsun diye.
bahçeli daha önceki koalisyonda yaşadıklarından sonra akıllandı. ilk seçimden sonra başına gelecekleri bildiğinden koalisyona girmemekte diretti. şimdi geçmişi bilmeyen basın ve koltuk sevdalısı etrafı baskı yapıp koalisyona zorluyor. çünkü yeni yetmeler geçmişi hatırlamaz veya umursamaz. bahçeli büyük bir hata yapıp koalisyona girerse tıpkı sol ile koalisyona girdikten sonra yaşadığını yaşar. kemikleşmiş mhpliler dahi partisini terkeder.
ne yazık ki bu ülkede siyasi olarak doğruları söyleyen-eleştiren tek kişi var. kimseye bağımlılığı olmayınca doğruları söylemek kolay tabi. selahattin demirtaş pkk uzantısı bir partiden değilde kendi partisini kurup yönetseydi oy vereceğim kişi olurdu. yine de hakkını vermek lazım doğruları söylüyor. sonuç olarak oyunu artırıyor. biz türklerden çıkmadı ya böyle birisi ben ona yanıyorum.
Yukarıdaki entry ( care4u ) çok güzel özetlemiş. Söyleyecek laf yok. Benim ekleyeceğim. Son üçü ile oynanıp erozyona uğratıldığı için ilk üçü bu duruma çok bozuldu.
seçimin yeterince gündemde tutulmaması. ayda bir seçim olmalı. iki seçim arasında ülke gündemini siyasetle meşgul etmek bu seçim aralıklarıyla zor oluyor.
ilk başta cehalet. sonra adam kayırma, torpil, hırsızlık, yalakalık, rüşvet, ayrımcılık, eşitsizlik, üstünlük, iletişimsizlik ve sevgisizlik diye uzar gider.
zihniyetler değişmediği müddetce bu sorunları hep yaşayacağız, yaşamaya devam edeceğiz.
Ciddi bir entry yazacaktım da ne bu sözlük hakediyor, ne de kafamı toparlayıp yazabilirim. Evet, kafamı toparlayamadığım için yazmadım ama sözlüğü eleştirmek için “sözlük haketmiyor” dedim.
Türkiye’nin sorunu bizleriz. Konum olarak, iklim olarak, toprak verimliliği olarak iyi bir ülke ama insanları kötü. Yozlaşmış bir milletiz, birbirimize saygımız yok, cahiliz, herkes istediği insanın hayatına burnunu sokmak istiyor, araştırmıyoruz, merak etmiyoruz, hakkımızı aramıyoruz, hak yiyoruz, yeniliklere açık görünsek de kapalıyız, çelişkiliyiz (başta yazmaya değmez deyip şimdi yazıyorum, okuyanlara selam)... bu uzar gider ve zaten klişe, herkesin bildiği şeyleri söyledim.
Normal bir insan bir problemle karşılaştığı zaman doğal olarak çözmeye çalışır. Ve kendine en önemli şeyi söyler:"bir daha bu problemle karşılaşmamak için problemin kaynağını bulup onu halletmeliyim"
Sonra problemin kaynağını bulur ve kökünden sorunu çözer ya da çözmeye çalışır.
Bu soruya da ben böyle yaklaşmaya çalıştım ama 20 yıldır problemin kökü halledilememiş. Şimdi deyeceksiniz bütün problem orada mı? Büyük bir rahatlık diyebilirim ki bütün sorunların asıl kökü orasi.
Son 24 saat içinde ekonomik sıkıntılardan dolayı 4 kişi intihar etmiş türkiye'de.
Bazi videolar izliyorum. Bir insan olarak kanım donuyor.
Salınan tecavüzcülere bakıyorum, daralıyorum. (Ama sorsanız hapishaneler dolmuş. Neden? Çünkü karşıt görüşlü binlerce insan tutukluyorlar da ondan)
Eğitim desen sadece seçim zamanlarında rant amaçlı atama sayısını artırıyorlar. (Bu mu eğitimin amacı?)
Yoksulluk sınırını 3.500 ama gel gör ki biz 2020 lira olan asgari ücretle 300 lira zam yapalımı 2 ay tartışıyoruz.
Adalet desen. Twitter savcı hakim olmuş. Rabia naz'ı unuttuk mesela. Şule cet'in dosyasi kapanmıştı. Twitter sayesinde açıldı. adamlar müebbet yedi.
Sorsan bütün suç bizde ama ben ne diyorum:"Sorunun ana kaynağı yönetimde."
