TR: abi sana söylemem gereken bişey var.
ab: bi saniye, daha önemli bi durum var, hani şu kıbrıs konusu felan.
TR: ama bu daha önemli.
ab: şimdi siz rumların mülkiyet haklarını vermezseniz ve kuzey ıraktaki kürt varlığını blablabla*
TR: abi biz ab ye girmekten vazgeçtik.
ab: ya bi sus kürt diyorum..NE DEDiN SEN!!
TR: vazgeçtik abi..
ab: müzakere, kıbrıs, demokratik ırak ama.ama ama hayırrr yapamazsınıızzzz..
TR: naaaabbeeerrrrrr *
abnin aşırı merkeziyetçi ve bürokratik yapısı göz önüne alındığında doğru; ama siyasi tarihimiz boyunca özgürlük, demokrasi, insan hakları konularında kendi başımıza ilerleme kaydedemediğimiz düşünüldüğünde yanlış olan durum.
akabinde bütün yabancı sermayenin ülkeden kaçması, ekonominin tekrar tepetaklak olması, insanların yeniden işsiz kalması, gümrük birliği otomatikmen iptal olacağından ihracatın durma noktasına gelmesi.
sırf pkk olayının kökünü kazımak için bir an önce yapılması gereken öncelikli iş. insan hakları, insan hakları, insan hakları, insan hakları, insan hakları, insan hakları... su hakkı da kaldıralım, pkk sempatizanlarınıda hayvan haklari cercevesinde yargılayalım ne kadar güzel!! idam gelsin, hatta recm gelsin su orospu cocuklarına.. ondan sonra görürüz türkiye 'nin halini, nasıl geçinecekler gül gibi...
demokrasiye insan haklarina global ekonomiye gecise yabanci sermayeyle calismaya adil bir hukuk düzeni olusturma ve tanzimat döneminde osmanli devletiyle baslayan batililasma cabalarina veda anlamina gelen ve uluslararası arenada iran benzeri yalnızlık durumuna itilebilecegimiz durum. eger gerceklesecekse bile bizden istenen reformları yapıp ab medeniyet standartlarina ulastiktan sonra ab nin artık bizi alıp yararlanacagi zaman yapilmasi gereken eylem.
her ne kadar kapı dışarı edilip yüz üstü bırakılsak da yine de sürekli dönüp dolaşıp aşındırdığımız kapıdır kendileri.dilenci konumunda^^nolur beni de al!^^diye yalvardığımıza yanıp durmak bi yana,tüm absürdlüklere hala dayanmamız da bizi derin düşüncelere salmaktadır.kaçan balık büyük olur dedirten olaydır ki yakında umarım ki papaz her gün pilav yemez diyeceğimiz günlerin geleceğine de inanmak istediğimdir.büyük bir kayıp değil olsa bile öyle gösterilmektedir ki mubarek her ulusun bir gün buluşması gereken bir platform olup çıkıvermiştir.yarıyarıya ihtimaldir.
yıllardır tek ulusal ve uluslararası projemiz olarak yönetilen amaçtan vazgeçmek anlamına gelir ki, çok enteresan sonuçlar doğurabilir.
"biz uyum yasalarını sosyal gelişim programı olarak algıladık; siz söylediniz diye değil, zaman gerektiriyor diye yaptık. devlet ve millet olarak tek başına bağımsız yaşamaya alışkınız, sizin bu dayatmalarınızı biz halkımıza yediremedik, yutamadılar. başvurumuzu geri çekiyoruz, kusura bakmayın. bu projenin halkımıza maliyeti şu kadardır, filan tarihe kadar ödenmemesi halinde uluslararası ticaret mahkemesinde tazminat davası açacağız." içerikli, diplomatik olup olmadığına fazla takılmadan yazılmış, dışişleri bakanımız tarafından imzalanmış (başbakan imzalamasın, gereksiz yetki kullanımı olur.) dilekçenin avrupa parlamentosu başkanlığına postalanması şeklinde tezahür etsin, ben oyumu akp'ye vereceğim.
ab,nin sonu gelmez istekleri ve bu isteklerde türkiye'nin ulusal çıkarlarına ters düşen bir şekilde sürekli taviz istenmesi, bu isteklerin yerine getirildiği koşullarda bile tam üyelik garantisinin verilmeyeceğinin anlaşılmasından sonra artık çoğunluğun arzusu haline gelmiş durumdur.
avrupa birliğine giremeyeceğimiz açık bir biçimde ortaya çımıştır.
süreç mümkün olduğunca oyalayabilme sürecidir, hem içeride hem dışarıda. kimi iyi polisi kimi kötü polisi oynamaktadır
türkiye'nin ab ye girmesini istemediklerini dile getiren yabancılar çok daha dürüstçe davranıyorlar. almayacağız diye açık açık söylüyorlar. asıl alacağız diye oyalayıp taviz koparmaya çalışanlardan korkmalı.
izah edeyim, ak parti iktidarının ab'ye dört elle sarılmasının sebeb-i hikmeti daha demokrat bir türkiye oluşturabilmekti. başörtüsü yasağından tutun da ordunun darbe yapabilme ihitimalini hesaplayan zihniyetin varlığına kadar tüm gerici ya da irticai hareketleri engellemek ya da nispeten azaltmak için ab'yi kullandı hükümet. kullanmaya da devam edecek.. amaç ab'ye girmek değil zaten, amaç daha demokrat bir türkiye oluşturabilmek, bunun için de ab'ye ihtiyaç var..
size küçük bir misal, yaşar büyükanıt'la romano prodi ordunun çok konuşup konuşmadığı konusunda kapışmışlardı. aynı kapışmanın rte ile orgeneral arasında olabilme ihtimali var mı sizce?
sıkısık otobuse binmeye kasarken, 'ya sktret, binmiycem ben, sonrakine bineriz veya minubus...' demeye benzemeyen olay. yabanci sermayenin ve sicak paranin cikmasi ile afedersiniz got ustu dusecek ekonomimiz, takriben gelen devaluasyonun 1 dolar = 5 ytl seviyelerine gelmesi, zaten 3 kurusluk istihdam saglayabilen yatirimlarin cekilmesi, simdilik uzerimize ab'ye girme sarti olarak yapilan baskilarin direk ekonomik ambargoya donusme ihtimali, unun karneyle alindigi donemlerin kokusu gibi muhtemel olaylarin aklimizi basimiza devsirecek birer etken olmalarini diliyorum. hayir, tahmin edildigi gibi britanya'nin kopegi degilim, veya avrupa'ya girince hersey degisecek ve zengin olacagiz da demiyorum. her elestireni bu gruba katanlari da sevmiyorum. biz ab'ye girecek kivama gelmeye calisiyo, ab kriterlerini de kendimize hedef tutuyoruz. oyle masayi devirip, 'eytere beah!' demek magandalik sinirlarinda gezinir, zaten mazlum turk milletini daha bi mazlum pozisyona koyar.
ha, nolur, kirmizi cizgilerimize basar, degistir bunu derler... degistirmezsek o zaman muzakereleri durduruyorum derlerse, o zaman fazla gumburtu olmaz. (ama bir miktar firtina kopacagi kesin). iste o zaman kopenhag kriterlerini ankara kriterleri yapariz, yolumuza devam ederiz.
