"büyük ülkeyiz" diyenlerin kafasına kafasına dank etmesi gereken gerçek. doğru dürüst sporcu yetiştiremeyen bir ülkenin insana verdiği değer de kabak gibi ortaya çıkar. her zamanki gibi sınıfta kaldığımızın resmidir.
bu koşullarda kimse demesin büyük ülkeyiz diye. insanına değer vermeyen ülke büyüklüğün yanından geçemez.
kurum : bursa emirsultan lisesi
yıl : 1993
faaliyet alanı : okul kantini
faaliyet : masa tenisi oynamak
sonuç : hoca masa tenisi oynarken çok ses olduğu için vermemek üzere raketlerimize el koydu.
kurum : bursa ali osman sönmez meslek lisesi
yıl : 1995
faaliyet alanı : okul spor salonu
faaliyet : salon boşken ve derste boşken arkadaşlarla basketbol oynamak.
sonuç : ders saati dışında spor salonuna girmek yasak olduğundan yapılamadı.
Destek olacağına köstek olan bir sistemle başarı ancak bireysel olabilir. Oda işte ancak bu kadar olur.
halter dışında şu ana kadar gayet normal olan durumdur. hatta bayan voleybol ve bayan basketbol takımlarımızı düşündüğümüzde pekine göre daha iyi durumda olduğumuz söylenebilir. sanki biz tam bir olimpiyat ülkesiyiz de bu sene bocalamaya başladık.
edit: lütfen madalya sıralamasında ilk 10da yer alan ülkelerin nüfus ve ekonomik denge durumlarını inceleyin. adamlar "nasıl süper güç olunur?" dersi veriyor. bunun kur'an kurslarıyla camiilerle alakası yok. eğer senin karnın doyarsa, gelecek kaygın olmazsa mutluluğu başka şeylerde arar ve spora yönelirsin ve bunu bizim sporcularımız gibi çamurlarda koşarak, mahalle aralarında barfiks çekerek değil de; ultra lüks salonlarda yaparsan elbette başarılı olursun. tabii ki salonların açılmaması yönetcilerin suçudur ancak olimpiyatlar öncesi kaç kişi bu durumu dillendirmişti? ya da dürüst olun 6 ay sonra kim hatırlatacak? internet yasağıyla ilgili mitinge binlerce insan katılmıştı ve işte türk gençliği falan diyoduk. bugün olimpiyatlardaki günlük değişkenler yüzünden ahkam kesen arkadaşlar madem bu kadar duyarlısınız burada bize değil gerekli mercilerde gösterin tepkilerinizi. bizim sporcularımızın karnına buralardan ekmek giriyor. elin fransız kanocusu villalarda, yaşayıp spor arabalara binerken; dünyanın en popüler sporlarından biri olan atletizmde markalaşmış nevin yanıt'ın, eşref apak'ın duruumları ortada. bunun yöneticilerle değil, sponsorlarla alakası var ve sponsorlara direk etki edenler ise biz izleyicileriz. dürüst davranın ve kendinize şu sorunn cevabını verin; usain bolt'tan önce kaçınız atletizmle ilgilendi? eminim bunun yanıtı başlığın cevabı olacaktır.
dip not: belli başlı spor ve sporcu örnekleri sadece örnek olarak kullanılmıştır. bu yazı türk sporunun genel durumu adına editlenmiştir.
kendi sınırını korumaktan aciz olan bir ülkenin dünyada yapılan her organizasyona balıklama dalmasının sonucudur.. önce şu ülkeyi bir ayağa kaldırın sonra olimpiyat, eurovision, şampiyonlar ligi hesabı yapın amınakoduklarım.
spora gerekli önemin verilmediğinin göstergesidir, sporda başarılı olan ülkelere baktığımızda hep rus sistemi ve alman ekolünden yetişme sporcular olduğunu görüyoruz, türkiye insanı olarak yaptığımız her işte ciddiyetsiz olduğumuzun göstergesidir.
kimse kalkıp olimpiyatlarda başarı elde edememiş sporculara kızmasın hepimizin kendimizi sorgulaması yaptığımız işe hakkını verip vermediğimizi sorsun, samimi olalım anlayacağız.
naim'i, halil'i, hamza yerlikaya'yı izlememiş ergenlerin normal karşıladığı durum. 2012 londra olimpiyatları türkiye için tam bir fiyasko olmuştur, laga luga yapmayın işte.
her fırsatta koca 70 milyonluk ülke dediğimiz memleketin arama, tarama, planlama, spor ruhu konusunda minicik bir kafaya sahip olmasıdır. 8-10 milyonluk ülkelerden birçok madalya çıkıyorsa olay kalabalık olmak değilmiş demek ki.