şaşırılmayacak durumdur. ülkede amatör branşlarda faaliyet gösteren sporcuların maaşları asgari ücretten biraz fazla. bu şartlar altında başarı beklenmesi imkansızdır.
Çinli hadisesini okudunuz mu anasıfında seçilen çocuklar branşlara ayrılıp günde 8 saat antreman yaptırılıyormuş buna rağmen kötüydük aslında türk olarak adımızı duyurabilirdik.
spora gerekli önemin verilmediğinin göstergesidir, sporda başarılı olan ülkelere baktığımızda hep rus sistemi ve alman ekolünden yetişme sporcular olduğunu görüyoruz, türkiye insanı olarak yaptığımız her işte ciddiyetsiz olduğumuzun göstergesidir.
kimse kalkıp olimpiyatlarda başarı elde edememiş sporculara kızmasın hepimizin kendimizi sorgulaması yaptığımız işe hakkını verip vermediğimizi sorsun, samimi olalım anlayacağız.
işin ucu ilkokula dayanıyor. tee o zaman bile bedeneğitimi derslerini ziklemeyen hocalar yüzünden beden eğitimi derslerinde matematik işliyorduk. spora verilen değer işte bu kadar.
ne ekersen onu biçersin sözünün vuku bulmasıdır.
"Olimpiyat için, spor için, eğitim için ne yaptın da sonuç bekliyorsun?" derler adama.
Öyle "güle güle git, güle güle gel" demeyle, iki üç adam devşirmeyle olacak iş değildir başarı.
halter dışında şu ana kadar gayet normal olan durumdur. hatta bayan voleybol ve bayan basketbol takımlarımızı düşündüğümüzde pekine göre daha iyi durumda olduğumuz söylenebilir. sanki biz tam bir olimpiyat ülkesiyiz de bu sene bocalamaya başladık.
edit: lütfen madalya sıralamasında ilk 10da yer alan ülkelerin nüfus ve ekonomik denge durumlarını inceleyin. adamlar "nasıl süper güç olunur?" dersi veriyor. bunun kur'an kurslarıyla camiilerle alakası yok. eğer senin karnın doyarsa, gelecek kaygın olmazsa mutluluğu başka şeylerde arar ve spora yönelirsin ve bunu bizim sporcularımız gibi çamurlarda koşarak, mahalle aralarında barfiks çekerek değil de; ultra lüks salonlarda yaparsan elbette başarılı olursun. tabii ki salonların açılmaması yönetcilerin suçudur ancak olimpiyatlar öncesi kaç kişi bu durumu dillendirmişti? ya da dürüst olun 6 ay sonra kim hatırlatacak? internet yasağıyla ilgili mitinge binlerce insan katılmıştı ve işte türk gençliği falan diyoduk. bugün olimpiyatlardaki günlük değişkenler yüzünden ahkam kesen arkadaşlar madem bu kadar duyarlısınız burada bize değil gerekli mercilerde gösterin tepkilerinizi. bizim sporcularımızın karnına buralardan ekmek giriyor. elin fransız kanocusu villalarda, yaşayıp spor arabalara binerken; dünyanın en popüler sporlarından biri olan atletizmde markalaşmış nevin yanıt'ın, eşref apak'ın duruumları ortada. bunun yöneticilerle değil, sponsorlarla alakası var ve sponsorlara direk etki edenler ise biz izleyicileriz. dürüst davranın ve kendinize şu sorunn cevabını verin; usain bolt'tan önce kaçınız atletizmle ilgilendi? eminim bunun yanıtı başlığın cevabı olacaktır.
dip not: belli başlı spor ve sporcu örnekleri sadece örnek olarak kullanılmıştır. bu yazı türk sporunun genel durumu adına editlenmiştir.
daha önce olimpiyatlardan inanılmaz başarılarla, sayısız madalyalarla döndüğümüz için şaşırtıcı durum. şu ana kadar her şey olması gerektiği gibi ilerliyor zaten.
naim'i, halil'i, hamza yerlikaya'yı izlememiş ergenlerin normal karşıladığı durum. 2012 londra olimpiyatları türkiye için tam bir fiyasko olmuştur, laga luga yapmayın işte.
Türkiye'de olimpik sporlara olan desteğin ve eğitimin yok denecek kadar zayıf olmasının sonucudur. Hamza Yerlikaya istisna olmakla birlikte unutulmamalıdır ki Naim Süleymanoğlu, Halil Mutlu ve Taner Sağır esasında komunist Bulgaristan'ın yetiştirdiği birer sporcudur. Bulgaristan'ın ektiğini Türkiye biçmiştir.
kendi sınırını korumaktan aciz olan bir ülkenin dünyada yapılan her organizasyona balıklama dalmasının sonucudur.. önce şu ülkeyi bir ayağa kaldırın sonra olimpiyat, eurovision, şampiyonlar ligi hesabı yapın amınakoduklarım.
her fırsatta koca 70 milyonluk ülke dediğimiz memleketin arama, tarama, planlama, spor ruhu konusunda minicik bir kafaya sahip olmasıdır. 8-10 milyonluk ülkelerden birçok madalya çıkıyorsa olay kalabalık olmak değilmiş demek ki.
"büyük ülkeyiz" diyenlerin kafasına kafasına dank etmesi gereken gerçek. doğru dürüst sporcu yetiştiremeyen bir ülkenin insana verdiği değer de kabak gibi ortaya çıkar. her zamanki gibi sınıfta kaldığımızın resmidir.
bu koşullarda kimse demesin büyük ülkeyiz diye. insanına değer vermeyen ülke büyüklüğün yanından geçemez.
bir inancın kaybedilmesi. önceki olimpiyatlarda formalarda ay yıldız olmadan da seçerdik sporcumuzu, şimdi ay yıldızlı formaları arıyoruz, müsabakalarda kimi tutacağız diye. *
her türlü spor ve kültür faaliyetini karalamak, baleye, operaya filan tüüüü kaka demek ne güzel sonuçlar veriyor ülkemde oh oh maşallah.
oysa o kadar büyük ve yetenekli bir insan potansiyeli var ki bu ülkede eminim hiçbir ülkede yok ama birbirimizi yemekten sıra ay'a fezaya bakmaya gelmiyor ahmak ahmak onları işaret eden parmağa bakmaktan.
(bkz: durmak yok yola devam)
''sporcuları büyük strese sokmalarıdır.''
tek sorun. haltercilerin üzerinde ki baskı, yoksa bronz mronz akıyorduk şimdi.
bunun dışında türkiye elbet madalya veya madalyalar alacaktır ancak burada asıl sorun, sporcu yetiştiremememiz. sporla ilgilenen insanlar duyalar u-19 x şampiyonasında türkiye şampiyon oldu diye. evet konu saf yetenek olunca gayet başarılıyız ancak o yeteneği işlemeye gelince sıkıntı var hacı.