çocuğuna türkiye ismini koyan babanın eşine sorusu.
-hanım türkiye nereye gidiyor?
-bilmiyorum bey arkadasında kalacakmış.
-ben bu kızı döverim...
(bkz: çocuğuna türkiye ismini koyan baba)
- türkiye nereye gidiyor?
+ ak partiyle aydınlık bir geleceğe.
- haklısın öyle aydınlık, öyle beyaz ki hiçbir şey yok. bomboş.
+ öyle deme yav, bak parka, bahçeye mis gibin, adamlar çalışıyor.
- doğru, böyle yalaklığa devam edersen, yakında park ve bahçeler müdürü olursun, olur biter.
şu günlerde herkesin birbirine sorduğu soru. ben ne bileyim nereye gidiyor? bu soruya cevap vermesi gereken şahıs sesi kısıldı diye kendisini istirahata verdi güneysu deresinde. nasıl bir zevk var anlamıyorum. bir gün de geldiğinde şöyle cimil'e, ayder'e, ovit'e, andon'a falan çıksa tamam da iyice strese giriyor o derede.
anayasa mahkemesinin 47. yılını anma töreninde ,eski Yunanlıların 'Themis', Romalıların 'Justitia' dediği 'adalet tanrıçası'nın heykeli, göğsündeki ay yıldızla bir ölçüde 'Anadolu kadını' haline getirilmişti.ve adalet tanrıçası heykelinin 'gözü bağlı' olması gerekirken, yüksek mahkemenin önündeki heykelin ise gözünün açık olması ve geleneksel Anadolu kıyafetinin giydirilmesi pek bi manidar gelmişti.çünkü hukuk gerçekten göze görünür biçimde değişti.ergenekon'u isveç çakısı sanıyorlar,33 er olayı,tokat hadisesi,yargıtay baskını...nerelere bağlamadılar.türkiyenin bi yere gittiği yok,sahibine göre kişniyor sadece.absolutist,mutlakiyetçi yaklaşımlar,herkese aynı trende olduğu hissini veriyor,bunun için önce topluluktan çıkıp bir olabilmenin mutlakiyetine varmak lazım.her kafadan farklı bi ses çıkıyor,o halde yığınlar var sadece,ve tüketme kalıbının içinde hep öyle kalmasını sağlayacak ama yinede millet oldukları,bir oldukları yanılsamasını yaratan ağızın kokusuna mühürü basacaklar...türkiye oraya gidiyor hep işte,kapitalizmin eşitsiz gelişiminin sadece kendine müjde vermesine gidiyor,içeriden içeriye iktidarların bu işlevini biliyor.e onun adı türkiyemi?.
nereye gidiyoruz cümbür cemaat?..parlak mı parlak, nurlu nurlu, pespembe, aydınlık ufuklara doğru mu; yoksa kapkaranlık bir geleceğe doğru mu?
bu soruya, çeşitli inançlara, görüşlere, hayat nizamlarına bağlı kimseler birbirine zıt cevaplar verecektir.
çağdaşların bir kısmına göre iyi bir yoldayız ve hızla ilerliyoruz. siyasî yapı demokratikleşiyor. toplum sekülerleşiyor. içki yayılıyor. zina suç olmaktan çıkartıldı. türk toplumu muasırlaşıyor. türkiye bir iran veya malezya olmaz. falan filan...
bir kısım çağdaşlara göre durum bu kadar parlak değil. yeşil tehlike güçleniyor. türkiye gün geçtikçe islâm'a ve şeriat'a kayıyor.
müslüman kesimde de görüşler ve bakışlar hep aynı değil.
bir kısım müslümanlar gelecekten çok umutlu. asr-ı saadet'in geri geleceğini sananlar bile var.
bazı müslümanlar çok endişeli ve tedirgin.
fuhuş, zina, ahlâksızlık, seks manyaklığı korkunç boyutlara ulaştı.
haram yeme yaygın hale geldi.
kokuşma korkunç.
para ana değer oldu.
yozlaşma, kirlenme, erozyon genelleşti.
bendeniz kendi görüşümü arz edeyim:
türkiye'nin önünde çok büyük sıkıntılar görüyorum.
sadece beklenen büyük istanbul zelzelesi (hem istanbul büyük, hem zelzele büyük...) bile uykularımı kaçırıyor.
böyle bir zelzele için hiçbir (evet hiçbir) ciddî tedbir alınmadı.
istanbul çökerse türkiye de çöker.
rantçılar istanbul'un nüfusunu 40 milyona çıkartma planları peşinde. bu işin içinde bir trilyon dolarlık rant olduğu söyleniyor.
sevda türküsev hanımın "fuhuş sahilleri" adlı yazısını mutlaka okumanızı tavsiye ediyorum. ihmal etmeyiniz, mutlaka mutlaka... türkiye'de ne korkunç, ne dehşetli, ne rezil bir ahlâksızlık salgını olduğunu bu yazıdan anlayacaksınız.
Türkiye sosyal yaşam olarak hiç bir yere gitmediği kesin.Aslında bakacak olursak toplumsal refahın yükselmasi için halkımızın bir şey yapmadığını görürüz.Hem bir şey yapmayıp hem de herşeyi eleştiren tek millet biziz galiba.
habertürk'ün bütün tartışma programlarında büyük puntolarla ekranın üstünde yazan yazı. bir tek referandum öncesi değiştiğini gördüm onda da türkiye referanduma gidiyor yazıyordu.
