Bu soruyu sorana "sen olsan alır mısın?" Diye sormak lazım...
Bırakınız efendim din, dil, tarih kültür, dünya görüşü, değer yargıları, ekonomik ve siyasi vs nedenleri de etrafınıza bir bakın.
Konu ne para ne din ne de kimlik...
Asıl sorun nedir o zaman?
Özgürlük: sen yemek yerken, karşında burnunu karıştırma hakkı olarak kullanan insanlar.
Sorumluluk: şehirlerin, insanların, hayvanların, tabiatın haline bakın. Berlin de bina çökse ve imar planına uygun olmasa buna izin veren bu binayı yapanlar ruhsat veren insanlar ne olurdu?
Bilinç: bir oluşum yapı içine dahil olacaksınız, o oluşum yapıya uymak zorundasınız. Dahil olacağınız oluşum yapıyı kendinize uyduramaz ve o yapıyı kendinize göre düzenlemek sizin özgürlük alanınız haklarınız değildir.
O yapıya özgür irade ile dahil olmak isteğiniz o yapının kural ve hükümlerine uyacağınızı tasdik onay anlamına gelir ki, Bilâkis; o yapıda isteğiniz doğrultusunda değişiklik o yapıda olan insanların özgürlük alanına kanunlarına tecavüz olur.
Mutfak da başını bağlamamak isteği sizin hakkınız değil, yemeğinde kıl çıkmasını istemeyen insanın hakkıdır.
Bir arada yaşama kültürü: Avrupa'nın katı vatandaşlık kuralları vardır. En çok bizden eleştiri alan konulardan biri de dil konusu.
Genel olarak vatandaşlık için en az a2 seviyesinde dil bilmelisiniz. Bu seviye kendi vatandaşlarına uygulansa yarısı vatandaşlık hakkını kaybeder ki kozmopolit yapıda olan AB bünyesini bırakın bu AB yapısı içinde kozmopolit Belçika Avusturya isveç isviçre ispanya ingiltere italya gibi 0lkelerde bile bu şart absürt gibi görünse bile bir arada yaşam için bunu tartışma konusu bile yapmazlar.
Tartışanlar var ama asla üniter yapı bu tartışma da konu olmuyor. Örn: ispanya, bu tartışmalar ayrılık konusuna gelince en çok tepkiyi yine Katalanlar gösterdi.
Oysa bizde öyle mi?
Sığınmacı mülteci mi hangi statüde olduğu bile ve kim olduğunu bilmediğimiz en az 5 milyon insan sokaklarda vatandaşlığı bırakın vatandaşlık üstü özel ayrıcalıklar içinde toplum içinde sivri diken gibi topluma uyacağına toplumu kendine uyduruyor sokaklar caddeler tam bir keşmekeş.
Hukuk: Avrupa'da bir siyasetçi bir yönetici veya bir dernek kulüp başkanı ya da kanarya sevenler cemiyeti başkanı göreve gelirse uymaya taahhüt ettiği yasa yönetmelik şartnamelere uyar.
Onu kendine göre değiştirmez.
Her gelen yasa ile oynamaz, oynayamaz.
Zaten Avrupa'da uymaya yemin ettiği bir yasayı değiştirmeye kimse tek başına yetkin değildir. Bir kişi uymaya yemin ettiği yasayı değiştirmeye kalkarsa ve bu hakkı kendinde görürse, bu yasaya uyan ve koruyan diğer insanların da hakkını düşünüp ortak bir konsorsiyum ile karşı tarafında onayı olmadan hareket edemez.
Hesap verilebilir bir sistem dışına çıkılamaz.
Ticaret ve savunma: AB bir bütün gibi dursa da asıl olan bu birliktelik içinde olan ülkelerin önceliği ilk olarak kendi halklarının ekonomik kazanımlar, sürdürülebilir refah, gelir dengesi, güç ve savunma konseptleri önemlidir.
Savunma konsepti açısından doğu Avrupa buna örnek teşkil eder.
Her ne kadar Akdeniz Ortadoğu'da olan savaş neticesi göçmen akımı için doğal bir bariyer olsa da Türkiye köprü olması gerekirdi bunu başaramadı.
Gereksiz bilgisiz ve yersiz olarak din kültür olarak gelen sığınmacılara kucak açması tutması bu sığınmacılar mülteciler için köprü vazifesi görmemesi ile ab ile yapacağı serbest dolaşım pazarlığında elinde koz bırakmadı.
Zaten tek taraflı gümrük birliği ile de ticari kozunu yok etmişti.
Ekonomi: Avrupa için pazar olmaktan Türkiye çıkamadı. Açık pazar olan Türkiye tüm yatırım iştiraklerini kâr getiren şirket ve ortaklıklarını ara mal üretim işleme araçlarını sattı.
Yeni iş kolları Yatırımları yapmadı. Avrupa ile rekabet edecek üretim mal hizmet araçlarına yönelmesi bizzat Türkiye tarafından baltalandı ve Türkiye ekonomik olarak harakiri yaptı.
Daha da basit olsun diye bir örnek ile anlatalım:
Almanya ne üretecek, ne lazım Hans'a?
Diş fırçası.
Bunu kendi ülkesinde ucuz üreteceği zaman...
1- ucuz işçi iş gücü bulması lazım.
Bu kölelik sömürge demek ve yasaları çalışma iş kanunları buna izin vermiyor. Üstelik bu ucuz kalifiye yetişmiş eğitimli olmayan işçiler toplum da asimile olamıyor, sosyal dengeler bozuluyor.
2- diş fırçasını ucuza yaptıracak bir ülke şirket bulmalı.
Tabi ki Türkiye.
Türkiye ise bu diş fırçasını yaparken bundan yararlanıp kendisi daha iyi kaliteli olan diş fırçası yapmadı. Almanlara rakip olmadı.
Üstelik bu diş fırçasını yapan fabrikasını Almanlara sattı.
Bu sayede Almanlar ucuz diş fırçası üretti. Kendi ihtiyacı olanı karşılayıp Bonus olarak Türkiye de pazarı elde etti.
Diş fırçası kendi ülkesinde pahalı üreteceği için burada ucuz üretiyor ve maliyet den gelen artı ile ve Türkiye'de pazar payından şimdi ekstra para koymadan diş macununa sıfır maliyet ile yatırım yapıyor.
Şimdi Almanlara beni diş fırçası fabrikana ortak et diyoruz.
Türkiye ister dünyanın en modern devleti olsun ister bilimde çağ atlasın avrupa birliğine kabul edilmeyecektir. Ve bunun sorusunu sormak gereksizdir çünkü cevabı bellidir.
Binlerce medeniyete ev sahipliği yapmış bu topraklarda kendi ırkından ve dininden olmayan bir kesimi istemezler. istemiyorlar da zaten.
onların gözünde biz onları yerlerinden yurtlarından eden "barbarlarız"dır.
Nato' da olmamız da ayrıca bizi ayrıcalıklı yapmaz.
turklerin almanyaya gocunun kabulu adaptasyon ölçümü değil Almanyanın ucuz iş gücüne olan ihtiyaciydi. başka ülkede ucuza mal etmek yerine neden kendi ulkende nakliyeden kar saglayip daha otoriter oldugun kendi ulkende çok daha ucuza uretmeyelimin hesabı yüzünden turkler avrupaya kabul edildi. gotunuzden hikaye uydurmayin.
alinmama sebebi ise hikayeye ihtiyac duymuyor; turkler hala musluman. gereklerini yerine getirmiyor dahi olsalar islamin kulturel etkisi hala bir tehdit olarak goruluyor. ve geleneklerini yeterince elden bırakmış değil. cok daha önemli bir sebep ise turkiyenin kapitalist sürece yeni yeni ayak uydurmaya başlamış olmasıdır. tekrardan yunanistan ve ispanya örneklerini gormek istemiyorlar. yeni bir sebep daha ki bence butun altinda yatan tek sebep budur;
kendinden olmayan bir milletin iligini kemigini kurutmak dururken niye yanina alip besleyesin sirtina kambur yukleyesin.
simdi o seksen yasindaki dedeye selam soyleyin la fontaineden calsin bundan sonra.
Türkiye avrupa birligi ni kabul etmeyen bir rusya gibi olamadı,ama potansiyeli var,ülke ve konum olarak,ancak kapasitemizi düşüren,veya seviyemizi düşüren,bazı etnik köken ler var,biz muhtaç yada mahrumiyet ülkesi değiliz
Ab için,ancak ülke'mizin ilerlemesini istemeyen düşmanlar sadece içerde değil,dışarıda da çok.
Avrupa ülkelerinin az nüfusuna kıyasla 80 milyon olan haliyle 80 üye gönderecegi bir ülkenin alınacak bir çok kararda etkisi olacağı avrupa birliği ülkeleri tarafından öngörüldüğünden kabul edilmemesi normal olan durumdur.
türkiye avrupa birliğine alınamaz dedi bir alman vatandaşı. kalabalıklar etrafında toplandılar sarı saçlı alman emekli diplomatın
onu dinlemek istiyordular çünkü. bu yaşlı adam seksen yaşlarında olmalıydı. dedemin sarkan gerdanından onda da vardı .
birasından iki yudum daha çekti ve başladı anlatmaya.
türklerin almanya ya göçetmeleri ve alman hükümetinin istekli olarak türk işçilerine kolaylık sağlayarak almanyada kalmalarını
sağlamalarının üzerinden elli yılın üzerinde bir zaman geçti. bu süre zarfı içerisinde avrupa birliği devletleri arasında türkiyenin
avrupa biriğine girip giremeyeceğini belirlemek için gizli toplantılar yapılıyordu.
türkiyeden avrupanın çeşitli ülkelerinde çalışmaya gelen işçiler, gizli bir şekilde avrupa halkları ile beraber yaşayabiliyor mu
uyumlular mı davranış şekilleri vb. konularda incelendiler. bu inceleme sonuçları her sene yapılan gizli görüşmelerde
ele alınıyordu. almanya hollanda ve diğer avrupa ülkelerinde yaşayan türkler henüz avrupalı insan ile beraber yaşayacak
beraber çalışacak kadar uygarlaşmamış bir toplum olarak görülüyordu. inceleme ve araştırma sonuçları bunu gösteriyordu.
bu hala değişmemiş olduğundan türkiye avrupa birliğine giremez dedi alman emekli büyükelçi ve milli içkileri olan biradan iki
büyük yudum daha alarak ayağa kalktı ve heil hitler diyerek nazi selamı çaktı ve görevini yerine getirerek insanları bilgilendirdi.
bakmayın amcanın nazi selamı çaktığına türkiyede atatürk ne ise almanyadada adolf hitler.