az önce mecidiyeköy'den geçerken eylem hazırlıkları yaptıklarını gördüğüm 15-20 kişinin ellerindeki bayrakların üstünde gördüğüm yazı. o değil de 15 kişi için 100 polis memurununun, bir dünya gazetecinin saatlerce ayakta dikilmesine anlam veremiyorum.
hem ulusalcılıkla hemde bölücükle suçlanan dünyanın tek örgütü.ha bide erkeklerin kız avlamada kullandığı bir platform olarak görülür. bide üyelerinin giydiği ayakkabıdan, içtiği sigaraya kadar dem vurulur.
galiba ne dediği, ne yapmak istediği dışında herkez fikir sahibidir.*
ne seçimlere bakış açısı, ne özelleştirmelere karşı takındıkları tutum, yazarlarımızın bir türlü ilgisini çekmemiştir. daha geçenlerde incirlik üssünden arabası ile alkollü çıkan bir abd askeri, yaptığı kaza sonucu vatandaşımızın hayatını kaybetmesine neden olmuştur. askere ne mi oldu, tıpış tıpış birliğine geri döndü. ya vatandaşımız "ee ölen ölür, kalan sağlar bizimdir". tkp adana nın gündemine bu olayı taşıdı. bu olayı taşıması esnasında sayısız yoldaşı gözaltına alındı. abd dünyanın jandarmalığına soyunmuşken,memleket parsel parsel satılırken, hayata değer biçerken parayı telaffuz ediyorsak, ve en insani yanımız alabildiğine törpülenirken, kabahatın çoğu senin be kardeşim demeye dilim varmıyor.nedense nazımın dizeleri geldi birden aklıma...
akrep gibisin kardeşim,
korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
serçe gibisin kardeşim,
serçenin telaşı içindesin.
midye gibisin kardeşim,
midye gibi kapalı, rahat.
ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
bir değil, beş değil, yüz milyonlarlasın maalesef.
koyun gibisin kardeşim,
gocuklu celep kaldırınca sopasını
sürüye katılıverirsin hemen
ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
hani şu derya içre olup deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf.
ve bu dünyada, bu zulüm senin sayende.
ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak kabahat senin,
demeğe de dilim varmıyor ama
kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!
komünizm'e, sosyalizm'e, sosyal demokrasi'ye, sol'a dair en ufak bir bilgisi olmayan hatta "komünist"i, "kominist" diye yazan tiplerin kesinlikle adını kirletmemesi gereken türkiye'nin, beğenilse de beğenilmese de, en köklü siyasi hareketlerinden biri. hiç değilse kimileri gibi dinler üzerinden, milliyetler üzerinden değil fikirler üzerinden siyaset yapıyor.
günümüz tkp'si yani eski sip kadrosu marjinal tabanlı bir oluşum gibi gözükse de aslında varlığı devletin işine gelmektedir. ülkedeki tüm solcular önce 70'de sonra 80'lerde işkence tezgahlarından geçirildikten sonra artık ülkeye komunizm, sosyalizm gibi rejimlerin gelmesi olanaksız hale getirilmiştir. artık komunizm müzelik olmuştur. devlet, adı yasaklandığı halde tkp'nin varlığına izin vermektedir. (çok demokratız ya ondan)bu hem avrupa birliğine gösterme bir demokrasidir hem de tkp sayesinde solcular ekstrem yasadışı oluşumlara katılmamaktadır. legal bir oluşumda komunizm oyunu oynamaktadırlar, hepsi kayıt altındadır bu sayede. yarın ya da öbürgün solculara karşı ülkede yaşanacak olumsuz bir durumda kayıtları devletin elinde bulunan tkp üyeleri evlerinden tek tek toplanacaktır. o halde neymiş efendim, sistemin kendi özünden çıkan ve onun yasalarına bağlı oluşumlar sisteme en ufak bir zarar bile veremezler. aksine sistemin yapmacık demokratikliğini vurgulayarak ona destek olurlar.iktidar zaten kendi varlığına tehlike oluşturacak bir düşünce/hareketi meşruluk sınırlarına almaz ve yok etmeye çalışır. o halde iktidarın tkp ile sorunu yoksa tkp işlevsizdir.
1 mayıs 2010'da 1 mayıs alanında tüm türkiye'yi şaşkına çeviren bir kalabalıkla bulunan sol adına her türlü gericiliğin, her türlü liboşluğun ve her türlü faşistliğin yapıldığı bu günlerde yüreklerimize su serpen hepimizin sevgisini kazanan partidir.
kapitalizm ve emperyalizm emekçileri yapay ayrılıklara sürükleyip parçalarken komünizm bütün bunları yok ediyor ve yolumuza ışık oluyor. kardeşliğimizi pekiştiriyor. yoksul halkımıza umut veriyor. türkiye'yi faşistçe parçalayan her türlü bölücülere korku veriyor.
ilginçtir ki sözlükte ve genelde yapılan eleştiriler tkp'lilerin giydikleri ayakkabılar, tişörtler kısaca markalar üzerine yoğunlaşmış.
ben görmedim daha doğrusu pek te dikkat etmedim "tkp'liler hangi markayı seçer, ne giyer, ne içer?" diye ama onları eleştirirken daha akılcı daha mantıklı savlar ileri sürülebileceğini düşünüyorum.
illa ki karşıysanız tkp'ye veya tkp'lilere bilin ki, onları giydikleri materyaller yoluyla eleştirmek, onların adidas veya nike giyip te düştükleri durum kadar komiktir.
zira aklı başında, eleştirmeyi bilen kişi olaya...
"tkp seçim stratejisinde yanlış yapıyor, tkp'nin önerileri gerçeklikle uyuşmuyor, tkp sosyalist devrim olmadan komünizme geçilemeyeceğinden haberdar mı?, tkp komünizmin bir ülke rejimi olmadığını biliyor mu? tkp hala stalinist çizgide mi?"
,gibi doğru/yanlış sorular veya önermelerde bulunarak bakar.
tkp'li değilim ama birilerinin haklarını savunmak için onlardan biri olmak zorunda değiliz ya! yine de sanayileşmemiş bir ülkede* ortaya proletarya çıkamayacağı için alelade komünizmi savunmak pek akıl karı değil...
ancak geçmişten gelen saygınlığı, içinde barındırdığı entellektüel birikim*, inandıkları yolda hor görüleceklerini bile bile çabalayan gençler...bu gibi etkenler bile oturup düşünemeye, en azından kişileri değil "düşünceyi" eleştirmeye sevk etmeli eleştirmek isteyeni.
"manisa'nın saruhanlı ilçesine bağlı develi köyü halkı 2 yıl önce parti parti gezerek 'manisa'nın çöplüğünü köyümüze yapacaklar, bizi kurtarın' diye yardım istedi.
çağrıya tek yanıt veren türkiye komünist partisi (tkp) oldu. parti yöneticileri hukukçular, ziraat mühendisleri ve çevrecilerle elele vererek bir kampanya başlattı ve sonunda idare mahkemesi'nin kararıyla çöplük projesi durduruldu. Bu süreçte tkplilerle iyice kaynaşan develi köylüleri 22 temmuz seçimlerinde tkp'yi 0 oyla ödüllendirirken, çöplük projesinin sahibi akp'yi 194 oyla birinci parti yaptı."
Manisa'nın Develi köyündeki çöplük yeri konusunda çıkan ve diğer hiçbir parti ve sivil toplum kuruluşunun çözemediği sorunu, bilinçli bir şekilde yargıya intikal ettirip, köylülerin zaferiyle sonuçlandıran parti. işin ilginç yanı ise 22 Temmuz seçimlerinde Tkp'ye o köyden 1 oy dahi çıkmamasıdır. Köy muhtarıysa bu durumdan dolayı büyük üzüntü duyduğunu dile getirmiş. E şimdi Akp'nin 1.liğine "e, adamlar çalışıyor be abi" yanıtını aldıkça gülümser dururum. Sorun acaba o köylüye Türkiye Komünist Partisi'ni anlatamamak mıdır? Asla. Çünkü sözkonusu parti zaten o köy ve benzeri kırsalla diyaloglarını her daim sürdürmektedir. Sorun sosyalizmin o köylünün kendi gerçeği ve kurtuluşu olduğunu anlatmak isteyenleri susturmaktan çok, o köylünün gözlerini bağlayandadır. Öte yandan, söz konusu sorun da güzide basınımızda geniş yankı uyandırdığından! halk da seller olup sandığa akmıştır.
(bkz: orijinal demokrasi 30 kupona)
(bkz: ısrarla isteyiniz)
