türkiye imf ilişkileri

entry4 galeri0
    1.
  1. --spoiler--
    Türkiye ile IMF ilişkilerinin geçmişi, Türkiye'nin kuruluşa üye olduğu 1947 yılına kadar uzanıyor. Stand-by anlaşması süreci ise 1 Ocak 1961 tarihinde kuruluş ile ilk anlaşmanın imzalanmasıyla başladı. 51 yıllık süreçte, IMF ile 19 stand-by anlaşması imzalandı. Küresel krize rağmen, Türkiye, 2008 yılında 20. anlaşmayı imzalamadı ve IMF'ye olan borçlarını ödemeye ise devam etti.

    47 milyar $ kredi kullanıldı

    Türkiye, IMF ile son yarım yüzyıla damgasına vuran stand-by anlaşmaları sürecinde 46 milyar 617 milyon dolarlık kredi kullandı. Anlaşmalar tamamlanamadığı için yaklaşık 8 milyar dolarlık kredi de tahsis edilmesine rağmen çekilemedi. Türkiye, kullandığı kredilerin karşılığında IMF'ye 2012 yılının mart ayı sonu itibariyle 52 milyar 67 milyon dolar ödeme yaptı. Bu ödemenin 45.3 milyar dolarını ana para, 6 milyar 767 milyon dolarını ise faizler oluşturdu. Aynı tarih itibariyle Türkiye'nin IMF'ye olan borcu ise 2 milyar 322 milyon dolara geriledi.

    2001'de 10 milyar $ bayram havası estirmişti

    Yunanistan'ın bugün yaşadığı borç krizlerinin bir benzerini 2001 Şubat krizinde yaşayan Türkiye, IMF'den 10 milyar dolar alabilmek için günlerce uğraşmıştı. Gecelik faizlerin yüzde 7 bini gördüğü, bankaların birer birer devlete geçtiği şubat krizinden çıkışın adresi yine IMF olmuştu. Özellikle Kemal Derviş döneminde, şubat krizinde IMF ile yapılan pazarlıklar, günlerce konuşulmuş ve IMF'nin 10 milyar dolarlık kredi vermeyi kabul etmesi, Türkiye'de adeta bayram havası estirmişti. 2001 yılında Kemal Derviş'in göreve gelmesinin hemen ardından düzenlenen bono ihalesinde faiz yüzde 193.7'ye gerilediğinde gazetelerde, "Derviş ilk sınavını geçti" diye yorumlar yer almıştı. Bugün ise, borçlanma faizleri yüzde 10'un altına çekilirken, vadeler ise 10 yıla kadar çıktı. Türkiye'nin son 50 yılına damgasını vuran stand-by anlaşmalarından da sadece son ikisi AK Parti hükümeti döneminde tamamlandı.

    9 Cumhurbaşkanı 37 hükümet eşlik etti

    Atatürk dışındaki tüm liderler, IMF ile stand-by anlaşması sürecinde görev aldı. Türkiye'nin IMF ile olan stand-by yolculuğuna 9 Cumhurbaşkanı ve 37 hükümet eşlik etti. Türkiye, 1960 yılından 1970 yılına kadar her yıl bir stand-by anlaşması imzaladı. Her anlaşma da neredeyse bir yılını bile doldurmadan sona erdi. 1970-1978 yılları arasında stand-by sürecine ara verildi. Bu tarihten sonra da, kesintili olarak birçok kez IMF ile stand-by anlaşmaları için masaya oturuldu. Ancak hiçbir anlaşmanın süresi doldurulamadı. Türkiye'nin son dönemdeki stand-by yolculuğu ise 1999 yılında imzalanan 17. stand-by anlaşması ile başladı. Ancak söz konusu anlaşma da Cumhuriyet tarihinin en ağır krizi olarak nitelendirilen 2001 yılı şubat krizi ile sona erdi. Devlet eski Bakanı Kemal Derviş döneminde ise Türkiye, 18. stand-by anlaşmasını imzaladı. Kemal Derviş'in imzaladığı stand-by anlaşmasını devam ettirmek 3 Kasım 2002 seçimlerinin ardından iktidara gelen AK Parti Hükümeti'ne kaldı. Cumhuriyet tarihinde ilk kez, bir stand-by anlaşması süresi sonuna kadar uygulandı. 18. anlaşmanın sona ermesinin ardından 2005 yılında da yeni bir üç yıllık stand-by anlaşması imzalandı. AK Parti, 2008 yılında ise IMF ile stand-by anlaşması yapmama kararı aldı.

    Başbakan Tayyip Erdoğan, 2002 yılında 23.5 milyar dolar olan IMF'ye olan kredi borçlarının mart ayı sonu itibariyle 2.3 milyar dolara gerilediğini belirterek, IMF borcunun 2013 yılının nisan ayında bitirileceğini söyledi.

    AK Parti'nin dün yapılan grup toplantısında konuşan Erdoğan, IMF borçlarının sona ermesi konusunda tarih verdi. DSP-MHP-ANAP iktidarından devraldıkları IMF borcunun 23.5 milyar dolar olduğunu hatırlatan Erdoğan, şunları söyledi: "Şimdi ise 10'da bire düşürdük; 2.3 milyar dolar seviyesinde. Biz artık IMF ile stand-by görüşmeleri filan yapmıyoruz. O da bizim için bitti. Ödeye ödeye bu seviyeye çektik ve belirlenen takvim çerçevesinde borcu tamamen ödeyecek ve inşallah kapatacağız. istersek biz onu şu anda öderiz, bir sıkıntımız yok. Ancak önümüzdeki yıl nisan ayına kadar çok, çok düşük faizli olması hasebiyle, yani para yönetimi, finans yönetimi noktasında çok daha hayırlı, isabetli olduğu için biz bu yolu şu anda takip ediyoruz. 2013 Nisan'ında bu da bitmiş olacak."
    --spoiler--
    1 ...
  2. 2.
  3. facebook taki ilişki durumları tadındadır. bir var gözükür bir yok gözükür.
    0 ...
  4. 3.
  5. 4.
  6. --spoiler--
    Türk ekonomisinde “kemer sıkma”yı öngören her “acı reçete”nin sorumlusu IMF’ye olan borcumuz, iki gün sonra sıfırlanıyor. ilk stand-by anlaşmasının yapıldığı 1961 yılından bugüne kadar Türkiye IMF’den toplam 49.5 milyar dolar kredi kullandı

    Türkiye, IMF’yle 52 yıldır yaptığı stand-by anlaşmalarından doğan borcunu önümüzdeki hafta tamamıyla kapatıyor. Türkiye’nin finansal dışa bağımlılığının ve “acı reçetelerin” sembolü olarak görülen Uluslararası Para Fonu IMF’ye son borç taksiti 14 Mayıs’ta ödenecek.
    IMF’nin yarım yüzyıllık Türkiye macerası, Türk ekonomisinde karma ekonomik modelden serbest piyasa sistemine geçişin de tarihi oldu. Türkiye’ye ekonomik programı ile birlikte giren IMF, hükümetleri reel ekonomiden çekilmeye, kamu harcamalarını minimize etmeye teşvik etti.
    2. Dünya Savaşı’nın yarattığı daralmayla gelen 1946 devalüasyonu, Atatürk dönemindeki kamu ekonomisi modelinin de terkedilmesiyle Türkiye’deki geniş çaplı liberalleşmenin miladı oldu. Ekonomi yönetimi, yabancı sermayeye uygun bir zemin hazırlamak için harekete geçerken, bir yandan da altyapı yatırımları için dış borç aranmaya başlandı.
    Türkiye, devalüasyondan 1 yıl sonra; IMF, Dünya Bankası ve Avrupa iktisadi işbirliği Örgütleri’ne girdi. Türkiye’nin IMF’ye girmesinin ardından, devalüasyon yetkisi de fon kuralları gereği yüzde 10 ile kısıtlandı. Bu durum, Türk hükümetlerinin para politikaları ile IMF’nin kısıtlayıcı politikaları arasındaki ilk sürtüşmenin de nedeni oldu.
    Liberalizasyon ile patlayan ithalat iç üretimde daralmaya neden olunca, enflasyon yükseldi. 1958’de ekonomi gündemi kambiyo krizi ile meşgul olan Türkiye’nin 256 milyon dolarlık da dış borcu vardı.

    Fransa’nın eski başbakanlarından Mendes France, 1950’lerin sonunda IMF heyeti başkanı olarak sık sık Türkiye’yi ziyaret ediyordu.

    ilk program Adnan Menderes’ten

    Bu dönemde ilk kez IMF katkılı kemer sıkma önlemleri gündeme geldi. Demokrat Partili Başbakan Adnan Menderes’in aldığı 4 Ağustos 1958 kararları ile bütçe disiplini için adım atılırken, ekonomiyi daraltıcı bir etki ortaya çıktı.
    Devalüasyona gidilirken, dış ticaret açığı büyüdü. 1958 yılında 55.3 milyon dolar olan bütçe açığı, 1959’da 266.7 milyon dolara yükseldi.
    ilk banka tasfiyeleri bu dönemde yaşandı. IMF, hükümetin yeni kamu iktisadi teşebbüsleri için kollarını sıvamasına sıcak bakmıyor, üretimin özel teşebbüse bırakılması için bastırıyordu.

    imzayı ismet inönü hükümeti attı

    Liberalleşme uygulamaları hem ara malında, hem son tüketimde ithalatı zorlayınca dış ticaret açığının büyümesi kaçınılmaz hale geldi.
    Adnan Menderes iktidarının sonlarına yaklaşılırken Türkiye, 1959 yılını hayat pahalılığında Brezilya’dan sonra dünya ikincisi olarak kapattı. Türkiye, 1960 kalkınma planıyla bir yandan devletçi planlamayı hatırlarken dış borç arayışları da hızlandı.
    IMF ile ilk stand-by anlaşması da bu gelişmeler ışığında 1 Ocak 1961’de imzalandı. ismet inönü hükümetince onaylanan ve 1 yıl süren bu ilk stand-by anlaşması 31 Aralık 1961’de sona erdi. 31 Aralık 1961’de biten bu anlaşmanın ardından 1962’de IMF ile yeni bir düzenlemeye giden Türkiye’nin bu anlaşması da 31 Aralık 1962’de son buldu.
    Türkiye, 1961’den 1970’e kadar her yıl IMF ile bir stand-by anlaşması imzaladı. Anlık para ihtiyacını gidermeye yönelik kısa soluklu anlaşmalar, yapısal bir dönüşümden çok günlük ihtiyaçların karşılanması amacını yansıtıyordu. Bu dönemler, IMF’nin Türk ekonomisinde nispeten geri planda kaldığı yıllar olarak tarihe geçti.

    8 yıl aradan sonra programa devam

    1970’ten, 1978’e kadar IMF’ye sekiz yıl ara veren ve bu süre içinde stand-by anlaşması yapmayan Türkiye, IMF telkinlerinden vazgeçmiyordu. 1971 muhtırasından sonra kamuda ücretler donduruldu. Harcamaların kısılmasıyla kriz bir süre ötelenmiş oldu. 1978 yılında yeniden başlayan acil sıcak para ihtiyacı, hükümetin IMF ile tekrar masaya oturmasına neden oldu. 1978’den 1980 yılına kadar, IMF ile yeniden birer yıllık stand-by anlamaları gerçekleştirdi.

    Devalüasyon bağımlılık oldu

    1970’ler, Türkiye için uluslararası sürtüşmelerin ekonomik sonuçlar doğurduğu yıllar oldu. Bülent Ecevit liderliğindeki hükümetin “Ayşe tatile çıksın” parolasıyla başlattığı Kıbrıs Harekatı, hem askeri harcamaların artmasına, hem de harekata karşı çıkan batılı devletlerin ekonomik baskısına neden oldu.

    Ambargo zorladı
    1973 petrol krizi, Kıbrıs Harekatı’nın bütçeye getirdiği yük ile birleşince, 1978 ve 1979’da yeni istikrar programının yürürlüğe konması ve yeni stand-by anlaşmaları kaçınılmaz hale geldi.
    Ambargonun etkisiyle Türkiye’nin dış piyasalardan borçlanması zorlanınca, IMF’den güçlükle alınan borcun bedeli de yükselmeye başladı. Krizin etkisiyle 1974 yılında petrol fiyatları 4 katına çıktı. Petrol fiyatlarındaki artış, ithal ürünlerin aşırı zamlanmasına neden oldu. Bütün dünya petrol tasarrufuna yönelirken Türkiye petrole sübvansiyon vererek tüketimi artırdı.

    Dış borç 5’e katlandı
    1970 yılında 1.8 milyar dolar olan dış borç, 7 yılda 10 milyar dolara çıktı. Dış ticaret açığı 769 milyon dolardan 2.3 milyar dolara ulaştı. 1978 yılında kısa vadeli borçların toplam borç içindeki payı yüzde 52’yi buldu.
    Türkiye ilk kez 303 milyon dolar bütçe açığı verdi. Bu dönemde işsizlik de tavan yaptı. IMF’nin isteğiyle irili ufaklı pek çok devalüasyon yapılan 1970’lerden sonra, devalüasyon yapmak bir alışkanlığa dönüştü. 1970 devalüasyonu ile 1978 arasında Türk Lirası yüzde 68.4 oranında değer kaybetti.

    Karaborsa dönemi

    1980’e girilirken yeni bir petrol krizi patladı. OPEC üyeleri petrol fiyatlarına 1979 ve 1980’de yüzde 150 zam yaptı. Bu zammın üretime yansımasıyla yüksek enflasyondan zaten boğulmakta olan işletmeler, birbirleri ardına kapanmaya başladı. işsizlik yüzde 20’lere yaklaştı. Enflasyon yüzde 63.9’a yükseldi. Pek çok temel tüketim maddesi karaborsaya düştü. Benzin, tüp, ampul bulunamıyordu. Randevuyla tüp alınan, yağ için kuyruğa girilen günler bu dönemde yaşandı.

    IMF sosyal devlete el attı

    1970’lerin sonu, IMF’nin Türkiye’deki sosyal devlet uygulamalarında tasarruf talep ettiği dönemler olarak tarihe geçti. Çiftçi destekleri ve memur ücretleri, IMF’nin doğrudan ilgi alanına girmeye başlamıştı. Yapılan stand-by anlaşmaları sonucunda uygulanan istikrar programına karşın Türkiye beklediğinin çok altında dış krediye kavuştu. Türkiye kemer sıktığı kadar borç bulamamaya başlamıştı.
    Kredi girişlerinde görülen aksaklık nedeniyle de uygulanan ekonomik politikalar istenilen başarıya ulaşamadı. IMF destekli programların ardından dış ticaret açığı küzültülemezken TL’de de büyük oranda değer kaybı yaşandı.
    1970’ler biterken ekonomik küçülmeyle birlikte enflasyon da yükseldi. IMF, daha kapsamlı bir politika değişikliği için bastırıyordu.
    --spoiler--
    Mithat Yurdakul / IMF'li yıllar
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük