" çocuklar dünya karşısında yenik büyüyordu. babalarından başka doğru bilmeden yaşlanıyordu erkekler. çarşılar evleri çoktan teslim almıştı. kızlar şarkısını kimseye söyleyemiyordu. sokaklardan esen güneş değil, geri çekilme duygusuydu. annelerin sütünde ışık yoktu. kaba adamların kalın sesi örtmüştü ülkeyi. güzellik, insanların gelecek düşlerinden çoktan çıkmıştı. kimsenin ortak türküsü yoktu ve kimse türküsünü bir başına söyleyemiyordu. bir yere gitmeden, gelecek birisini bekliyordu herkes. koro halinde susuluyordu ve yalnızca yüksek sesle konuşanlara inanır olmuştu insanlar. incelik yalnızlığa dönüşe dönüşe bitmişti. şiddetin coğrafyasında elbette gökyüzü bir lükstü ve ancak yağmur yağınca anımsanıyordu. gittiği en büyük uzaklık evinden işi olanlara, ne aşk, ne özgürlük, ne barış anlatılabilirdi. "
atatürk'ün de kullanmış olduğu ibaredir. atatürk “Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir” tanımıyla türk milleti tanımını anlaşılacağı gibi ırka dayandırmamıştır. yalnız bu sözde "Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran türkiye halkına" diye bir ibare de vardır , cumhuriyet kurulduğundan beri yıkmaya çalışan bir kısım türkiye halkı türk milleti tanımının dışındadır. onlar ancak türk milletine zarar verirler, emperyalist milletlerin de taşeronudurlar.
Türkiye halkı aslında kötü bir mana taşımayan bir kelimedir, amma velakin "halk" kelimesinin solcu arkadaşlar tarafından dile pelesenk edilircesine kullanılması ile ardında kötü niyet aranan bir söylem olmuştur.
Asıl manası, Türkiye'de oturan insan yığını demektir. Bu insan yığınını etnik kimliğine, diline ya da dinine bakmaksızın, enternasyonalistlere yakışır bir biçimde bir kütleden ibaret görmektir.
Solcular asla "Türkiye milletleri" demezler, Millet sözcüğünden korkarlar, "halk" yani "yığın" anlamına gelen bu kelimeyi, kullanırlar. Türk halkı, Kürt halkı ve benzeri şekillerde kullanırlar, çünkü halk sözcüğü milletin bağlı olduğu bütün değerlerden arındırılmış bir sözcüktür. Türkiye halkı da bunların tamamıdır, ama yine aynı şekilde soysuz, aynı şekilde köksüz, aynı şekilde bir "yığın" olmaktan daha fazla değeri olmayan bir mana çerçevesinde tabii ki.
o kadar çok kirlendik ki artık japonları çağırmalı, tıpkı petrol sızıntısı olan denizi temizler gibi bizi temizlemelerini istemeli, başka görünürde çıkar yol yok gibi.