Doğan görünümlü şahinler , kafada simit tepsisi taşıyan simitçiler, ince belli bardakta çay , birinci derece sit alanında inşaat , kırmızı ışıkta geçen sürücüler , erkeklere özel kahveler , turistik yerlerdeki yes plizciler , aydınız diye geçinen yazarlar , sosyalistim diyip burjuva gibi yaşayanlar , 3 tarafı denizler ile cevreli olmasına rağmen ülke nüfusunun yarısının yüzme bilmemesi , yılın aynı günü Antalya'da denize girilirken Erzurum'da çığ sebebi işe yolların kapanması daha çok hangisini sayalım ki.
ana kucağı, yağmurlu bir sabah harika kokan toprak, ezan sesleri, maçın ortasında sırta konulan havlu, uefa kupası alındığında sabaha kadar taksim meydanında sevinmek, leblebi tozu, hıyar satan kestane kokoreç satan seyyar amcalar, önce siyah sonra mavi olan okul önlüklerim, kendisi alevi ben ise sünni olduğum için benden ayrılan uzun siyah saçlı kuaför çırağı (ismi lazım değil) , annemin baş örtüsü yüzünden beni askeri liseye kabul etmeyen ve babamı gözlerim önünde ağlatan şapkalı yeşil amcalar,
hergün şehit haberleri gelmesine rağmen askere oynaya oynaya giden delikanlılar, dedem vefat ettiği zaman öğrendiğim para ile satılan mezarlık, eski tadı olmasa da tekel 2000 sigarasının beni benden alan sertliği, halk ekmek kuyruğunda bekleyerek dersine geç kaldığım matematik öğretmenim, günde 12 saat çalışarak 1 ay gecikmeli alabildiğim 3 kuruşluk maaş, saçımda beliren ilk beyaz tel,
her bakışımda burnumu sızlatan al bayrak, her okuyuşumda gözlerimi dolduran istiklal marşı,
rakının üstüne içilen biranın aslında cila değil " aslanı kediye boğdurmak " olduğunu öğrendiğim mahalle abisi.
amerikan bir arkadaşımın söylediğine göre çoğu kişi türkiye yi iran gibi olduğunu düşünüyormuş. arkadaşlarına istanbul'u anlatınca çok şaşırmışlar. lost dizisini izlediyseniz benjamin çöle düşüyor. karşısına iki arap çıkıyor. yani görünüşüne baktığınızda iranlı, ıraklı falan dersiniz. benjamin konuşmak için soruyor; arapça biliyor musun? farsça biliyor musun? peki türkçe biliyor musun?