Türkiye'den değil ama yaşam şartlarının zorluğundan, çalışarak birşey elde edememekten, insanların hoşgörüsüzlüğünden, yerkililerin sorumsuzluluğundan, toplumun boşvermişliğinden nefret ediyorum. Vatanımı hala seviyorum ama.
sonra inşaat mühendisliği fakültesini kazanmış. gitmemiş.
çünkü toplumun o doğmadan ona verdiği "erkek adam masa başı iş yapar" rolünü oynamak istememiş. müzik okumayı seçmiş.
annem ise sesinin güzelliğini keşfettiğinde 8 yaşındaymış. o da müzik bölümünü kazanmış. annesi ona "iş çıkardın kendine, ne güzel geziyorduk" dediğinde gülmüş sadece, vazgeçmemiş okuldan.
toplumun ona verdiği "kadın evde oturur, çocuk bakar" rolünü oynamayı reddetmiş.
bölüme girer girmez sevmişler birbirlerini. çünkü babamın depresif, annemin neşeli duruşunun altında aynıydılar.
özgür ruhlu.
toplumun kendilerine verdiği rolleri kabul etmediler.
babam yıllarca fakirlik çekme pahasına müzisyenlikten hiç vazgeçmedi.
serdar ortaç parayı kırdı, babam ise yıllarca hiçbir şey yapamadı.
oysa her zaman özel bir adamdı. mükemmel altyapılara imza atardı.
annem ise güçlüydü. gittikçe kaybolan kadınlığa inat savurdu kırmızı saçlarını.
bu ülke onları sevmedi.
onlardan aldığım müzik yeteneğini harcadı. beni babamın kaçırdığı inşaat mühendisliğine zorladı.
bu ülke bizi harcadı.
her santimetrekaresinden nefret ediyorum ve edeceğim.
bundan 10 sene önce en çok ne istiyorsun? sorusuna 'şehit olmak istiyorum?' diyen şahsımın, şimdi 'bir yolunu bulsak da yurt dışına kaçsak' dememe sebebiyet veren durumlar dizisi.
içinde yaşadığı toplumun aksak yönlerine tanık olan (her gün) pek çok Türk'ün ara ara ya da sürekli hissettiği nefrettir.
(bkz: gitsem gidemem kalsam kalamam)
yolda yürürken yere tüküren, niye bakıyosun diye milletle kavga eden, kızlara kadınlara tecavüz eden, dövlöt bizö bakmiyy diye dağa çıkan insanların olduğu bir ülkeden nefret etmektir. bu olayların akp ile ilgisi yok bence yavşaklık yapmayın.