genelde türk milliyetçileri tarafından inanılarak mı yoksa umursamaz bir tavırla mı söylendiğini bilmediğim söz. bu tür yaklaşımlar aklıma hep doktor-hasta ilişkisini getirir nedense. düşünsenize, bir hasta doktorun ayağına gitmiş şikayetlerinden bahsediyor, doktor ona diyor ki "yahu senin bir sorunun yok." eğer teşbih hatalı olduysa sokakta ağlayan bir çocuğaa tesadüf eden erişkinin ona "neden ağlıyorsun senin sorunun yok ki" demesi verilebilir diğer bir örnek olarak.
yani sizin dışınızdaki birinin sorununun olmadığına siz karar veremezsiniz. bir insanın sorunu var mıdır yok mudur bunu öğrenmek için ona soru sorarsınız, bazen soru sormanızı gerektirmeyecek kadar net doneler olur elinizde ve anlarsınız ki ortada bir sorun vardır.
binlerce insan ölmüş ve hayatımızın büyük dönemini aynı muhabbetleri çevirerek yok ederken "sorun yok efendim" demek polyannacılık mıdır, ahmaklık mıdır, umursamazlık mıdır bilemiyorum. ama sorunlarımız var. kürtlerin de, türklerin de, eşcinsellerin de, kadınların da, sakatların da, çocuklarımızın da sorunları var.
içine doğduğumuz normal ve kabul görür kimliğin bize verdiği gözlüklerle diğerlerinin gayet mutlu olduğunu söyleyebilmek nasıl bir özgüvenin eseridir! bence sorunun temeli de bu zaten. sorun yok deyince olmayacağına duyulan bu derin inanç!
belki güneydoğu anadolu'nun batısındaki kürtler; yani, malatya, adıyaman, şanlıurfa, gaziantep, kahramanmaraş gibi kozmopolit bölgelerde yaşayan kürtler için doğru bir tespit gibi gelebilir ama, geri kalan kürt nüfusu için aynı şeyi söylemek imkansızdır, hayaldir.
önce, yıllardan beri ana dilleri yok sayılan, kendileri yok sayılan, ana dilleriyle konuşmalarına yasaklar konan, ana dilleriyle şarkılar türküler söyleyemeyen kürtleri düşünün, ki yasak 1997'ye kadar devam ediyordu.
sonra, güneydoğu anadolu'da devletin kendilerine verdiği ekstra yetkilerle, halka akıllara gelmedik işkenceler yapan ve kendilerine derin devlet adı veren kamu görevlilerini, jitem mensuplarını düşünün.
sonra, ohal döneminde, yine kendilerine verilen olağanüstü yetkilerle, paşa gönül kriterlerine göre insanları öldürüp, pkklı etiketi yapıştırarak, işledikleri cinayetleri meşrulaştıran kamu görevlilerini düşünün.
sonra, tahmini rakam olarak verilen, 17.000 kürdün faili meçhul cinayete kurban gitmesini göz önüne alarak bir kez daha düşünün.
daha sonra, asit kuyularına atılan insanları düşünün, canlı canlı, diri diri... sonra onların ailelerini, çocuklarını göz önüne alarak bir kez daha düşünün.
daha sonra, köyleri yakılarak, yerlerinden yurtlarından büyük şehirlerin varoşlarına hapsedilen milyonlarca insanı düşünün.
ondan sonra da, elinizi vicdanınıza koyun ve türkiye'de yaşayan kürtlerin hiç bir sorunu olmadığını gönül rahatlığıyla söyleyin, tabi söyleyebilirseniz.
diyarbakır cezaevinde yaşanan olayların suçlularının bulunması için çalışmak yerine masum insanları öldürüp , ülkeyi bölme tarzı hareket etmek ne kadar samimi olur düşünülmesi gereken durumdur.