son örnek emine bulut. bir olay şayet ayyuka çıkmazsa, toplum tarafından bilinmezse tepki görmezse yargı ve yaptırım sistemi araya kaynıyor. çok ilginç bir şey bu. sosyal medya linç edecek ki yargı ve ceza tam işlesin-şeffaf olsun. yoksa sıradan bir şeymiş gibi rafa kaldırılıyor unutuluyor gidiyor.
ne diyoruz eğitim ve ahlak. eğer aile evladına eğitim-ahlak vermiyorsa buna karşılık devletin yargı-ceza-infaz sıralamasıyla yaptırım uygulamalı. bu yaptırım o kadar acı olmalı ki bir daha böyle bir ayıbı-ahlaksızlığı-acımasızlığı-katli değil yapmak düşünce olarak yakınından bile geçememesi lazım. utanmadan konuşan bu katiller birde diyorlar ki "kendine hakim olamadım, ne yaptığımı bilmiyordum, kendimde değildim, delirmiştim..".
bakalım bu emsal yaptırımlardan sonra bunları diyebilecekler mi. yemin ediyorum size bir anda herkes akıllanıverir. öyle salağa yatmak yok. birkaç hafta önce türkiye'nin en iyi özel hastanelerinden birinde sekiz aylık bir bebek doktor tarafından öldürüldü. yanlış tedavi sonucu. ailesi perişan. bu acıyı çocuğu olmayan kimse anlayamaz. benim hiçbir sosyal medya hesabım yok ama bir kısım duyulduğunu biliyorum internette görüyorum. ama bu şekilde infial yaratmadı. sonuç olarak birkaç haftada unutuldu gitti. maalesef emine bulut'da öyle olacak.
ben şunu anlayamıyorum. bir kararı çıkartmak ne kadar zor olabilir. konuşularak halledilecek bir kararı sonuca bağlamak ne kadar uğraşlı olabilir. hani desen ki "ben mahalleme baraj istiyorum arkadaş" he bak bu başka bir şey fizibilite şu bu bir sürü sıkıntısı var para-zaman-mekan isteyen bir şey. yav arkadaş kanun kanun. meclise sunulacak, altıyüz kişiden 301 el kalktı mı bitti gitti hayırlı uğurlu olsun. düşünüyorum düşünüyorum buna ben anlam veremiyorum.
aklıma gelenleri buraya yazıyorum;
her türlü taciz,
nefsi müdafa hariç her türlü cana kast,
kamu alanlarına zarar,
hırsızlık-gasp,
trafikte işlenen hatalar,
hayvanlara eziyet.
bu gibi suçlara hızlı bir şekilde, en ağır ve kesinlikle kefalet olmadan karar-infaz yapılmalı. yoksa bu acı olayların önünü alamayız. allah her türlü kötünün şerrinden ailelerimiz korusun. amin.
Ahsen TV muhabirinden Nevşin Mengü'ye: Türkiye’deki mevcut durum böyle. Benim yanımdaki devletinin yanında senin yanındaki devletin dinlenme tesislerinde..
tamamen kişiye göre hareket eder hale gelmiştir. paran varsa yırtarsın paran yok ve açlıktan ölmemek için 27 lira çaldıysan 27 yıl hüküm giyersin.
hükümetin en kısa sürede istifa etmesi gerekir. siz de azcık vizdan varsa bir daha iktidara getirmezsiniz bu kendi çıkarlarına göre hareket eden devleti.
kendi içinde mükemmel işleyen ama işlemesi gereken alanlarda sistem arızası veren yapıdır. sistemi işletmesi gerekenler sırf sistem içinde kalabilmeyi amaç olarak gördüğü için, sistemin dış mekanizması ve çarkları yalama olmuştur. fabrika ayarlarına geri dönülmesinde fayda vardır.
polise su sisesiyle vuran birinin 12 yil hapis cezasi aldigi ancak 13 yasindaki kiza tecavuz eden sapiklarin sebest birakildigi bir uklenin adalet sistemiyle ilgili soyletecek tek sey (bkz: mavi ekran).
konuyu özetle: 5O yaşlarindaki bir kadina araba çarpar ayaği kirilir. hastanede kalir ameliyat gecirir fizik tedavi görür ve aylar geçmesine rağmen hala yürüyemez. çarpan şöförun masraflari üstlenecegiim deyip üstlenmemesi üzerine olay mahkemeye intikal eder. alti ay süren mahkeme sonunda ayak hala düzelmemeştir. gectigimiz gunlerde mahkeme kararini verdi onda sekiz söför hatali ve ehliyeti alinir. on iki bin lirada para cezasi veriliyor. ancak para devlete kaliyor. magdur olan teyze iken parayi devletin almasi nasil bir adalettir. bu kararin teyzeye ne faydasi var. kac kez adliyeye gitti geldi. o ayakla zahmet cekti. adaletini nokta nokta.
bir türlü beğenilmeyen sistem. ben de beğenmeyenlerdenim. diğer beğenmeyenlere "şeriat" dediğim zaman besmele görmüş şeytan suratlarla karşılaşıyorum. korkma mübarek adam! şeriat allah ın bizler için getirdiği bir sistem. modern dünyanın zulmü teşvik eden cezalarına göre biraz sert ama bu hem zalimler hem mazlumlar için hayırlı olanı.
işlenen suç aynı olmasına rağmen suçu işleyen kişiye göre ve coğrafyadan coğrafya'ya ceza oranı değişen ülkenin adalet sistemi. katil ya da maktulden biri zengin ise verilecek ceza üst sınırdan, ikisi birden sırdan vatandaş ise ceza normal ya da alt sınırdan veriliyor. izmir'de aynı suça verilen cezayla rize'deki ceza çoğu zaman farklı oabiliyor. bu abukluklara en son örnekler; cem gariboğlu ve ogün samast 2020'lerde aramızda olacakken, şike tutuklusu ibrahim akın'a 2 şike 1 teşvik suçlamasıyla 30 yıl ceza isteniyor. adalet bunun neresinde?
bireyi korumayan adalet sistemidir. ki bu yüzden insanlar bu ülkede örgütlenerek güçlenme yolunu seçiyorlar. oysa gelişmiş ülkelerde birey en önemli ve en çok korunması gereken değerdir. örneğin amerikada parası olmayan ve de haksızlığa uğrayan bir insan dava açtığı taktirde bu davayı kesin kazanır. şimdi kendi kendinize bir sorun aynı durumda bir insan, yani fakir bir insan, türkiye de bir bankaya dava açsa kazanabilirmi? büyük harfle hayır.
hazırlanmakta olan ''yeni anayasa'' da, din, dil, ırk yerine, herkesin eşit olduğu olgusu üzerine vurgu yapılsa bu ülkede hiçbir sorun kalmaz.
ama bireye önem veren bir ülkede insanlar örgütlenme uğraşı içinde olmayacağından ve de dini ve siyasi örgütlenmeler ortadan kalkacağından bence bu durum birilerinin hoşuna gitmeyecektir ve yeni anayasada bu konu gözardı edilecektir.
adalet mülkün temelidir, Türkiye de varmıdır yokmudur kimimize göre var kimimize göre yoktur, ama şu bir gerçek ki Türkiye bir zorbalk ülkesi değildir belki tam manasıyla gelişmemiş diyenler olabilir lakin asla bir 3. dünya ülkesi veya dikta ty la yönetilen bir ülke değiliz adalet geliştikçe devlet gelişecek devlet geliştikçe adalet gelişecektir her zaman için böyle olacaktır ,,
içimizden kaç kişi gerektiği anda mahkemede babamız ya da annemiz aleyhine şahitlik yapar...? o halde, adalet sistemi boktan diye goygoy yapmayalım. biz ne isek, adaletimiz de odur.