Nalıncı keseri gibi iktidarı ele geçiren oligarşiye yontan ancak her zaman burjuvazinin kontrolünde işleyen vatandaş rıza'ya gelene kadar vatandaş rıza'nın öldüğü, malından olanın canından olmadığıyla kendisini avuttuğu, canından olanın geride kalan yakınlarının canlarından pes ettiği, sürekli işçi ve emekçilere, ezilenlere karşı patronların ve sermayenin tarafında yer alan burjuva adalet sistemidir. Bir de uluslararası adalet sistemi vardır ki adeta emperyalizmin işgalleri karşısında hak arayanların kapısından koşarak geri döndüğü bir mercidir.
içimizden kaç kişi gerektiği anda mahkemede babamız ya da annemiz aleyhine şahitlik yapar...? o halde, adalet sistemi boktan diye goygoy yapmayalım. biz ne isek, adaletimiz de odur.
adalet mülkün temelidir, Türkiye de varmıdır yokmudur kimimize göre var kimimize göre yoktur, ama şu bir gerçek ki Türkiye bir zorbalk ülkesi değildir belki tam manasıyla gelişmemiş diyenler olabilir lakin asla bir 3. dünya ülkesi veya dikta ty la yönetilen bir ülke değiliz adalet geliştikçe devlet gelişecek devlet geliştikçe adalet gelişecektir her zaman için böyle olacaktır ,,
bireyi korumayan adalet sistemidir. ki bu yüzden insanlar bu ülkede örgütlenerek güçlenme yolunu seçiyorlar. oysa gelişmiş ülkelerde birey en önemli ve en çok korunması gereken değerdir. örneğin amerikada parası olmayan ve de haksızlığa uğrayan bir insan dava açtığı taktirde bu davayı kesin kazanır. şimdi kendi kendinize bir sorun aynı durumda bir insan, yani fakir bir insan, türkiye de bir bankaya dava açsa kazanabilirmi? büyük harfle hayır.
hazırlanmakta olan ''yeni anayasa'' da, din, dil, ırk yerine, herkesin eşit olduğu olgusu üzerine vurgu yapılsa bu ülkede hiçbir sorun kalmaz.
ama bireye önem veren bir ülkede insanlar örgütlenme uğraşı içinde olmayacağından ve de dini ve siyasi örgütlenmeler ortadan kalkacağından bence bu durum birilerinin hoşuna gitmeyecektir ve yeni anayasada bu konu gözardı edilecektir.
işlenen suç aynı olmasına rağmen suçu işleyen kişiye göre ve coğrafyadan coğrafya'ya ceza oranı değişen ülkenin adalet sistemi. katil ya da maktulden biri zengin ise verilecek ceza üst sınırdan, ikisi birden sırdan vatandaş ise ceza normal ya da alt sınırdan veriliyor. izmir'de aynı suça verilen cezayla rize'deki ceza çoğu zaman farklı oabiliyor. bu abukluklara en son örnekler; cem gariboğlu ve ogün samast 2020'lerde aramızda olacakken, şike tutuklusu ibrahim akın'a 2 şike 1 teşvik suçlamasıyla 30 yıl ceza isteniyor. adalet bunun neresinde?
bir türlü beğenilmeyen sistem. ben de beğenmeyenlerdenim. diğer beğenmeyenlere "şeriat" dediğim zaman besmele görmüş şeytan suratlarla karşılaşıyorum. korkma mübarek adam! şeriat allah ın bizler için getirdiği bir sistem. modern dünyanın zulmü teşvik eden cezalarına göre biraz sert ama bu hem zalimler hem mazlumlar için hayırlı olanı.
konuyu özetle: 5O yaşlarindaki bir kadina araba çarpar ayaği kirilir. hastanede kalir ameliyat gecirir fizik tedavi görür ve aylar geçmesine rağmen hala yürüyemez. çarpan şöförun masraflari üstlenecegiim deyip üstlenmemesi üzerine olay mahkemeye intikal eder. alti ay süren mahkeme sonunda ayak hala düzelmemeştir. gectigimiz gunlerde mahkeme kararini verdi onda sekiz söför hatali ve ehliyeti alinir. on iki bin lirada para cezasi veriliyor. ancak para devlete kaliyor. magdur olan teyze iken parayi devletin almasi nasil bir adalettir. bu kararin teyzeye ne faydasi var. kac kez adliyeye gitti geldi. o ayakla zahmet cekti. adaletini nokta nokta.