Turkiye'de calisma kosulu denen bir kosul yoktur. Ekmek parasi icin kosulsuzluklar altinda ölen isciler ve o kosulsuzklardan her gecen saniye daha fazla para kazanan orospu cocugu patronlar vardir.
kapital birikimini arttırmak adına işverenlerin neredeyse her türlü olumsuz çalışma koşullarını meşrulaştırma amacında oldukları durumdur. ilo sözleşmesini ülke olarak imzalamamamız bunun en önemli örneği. liberalizmin amına koyayım.
haftada 45 saat çalışan batılı 90 saat çalışan türkten daha verimli iş yapar. çünkü hobiye eğitime ve sosyalleşmeye daha çok vakit ayırarak mutlu olur, buda işine olumlu yansır, batılı patronda kazan kazan politikasını uygular doğulu denyo dinci patronda sömürür sadaka verir gibi hak olanı dağıtır, kurnazlığı akıllıklık sanır. eski işimde böyle denyo vardı gece yarılarına kadar adamları çalıştırır, hafta sonu keyfine iş çıkartır fazla mesai ödemez, ama dini bayram öncesi harçlık verir iyi halt etmiş sevap işlemiş gibi gerinirdi pezevenk.
bektaşi fıkrası gibi: pazardan karpuz alır, keser bakar ki kabak sinirlenerek yere atar, hemen bir dilenci koşarak gelir kelek karpuzu şükür yarabbi şükür yarabbi diyerek lüpletir, bektaşi iyice çileden çıkar ,ulan her şeyi siz şükrede şükrede bozdunuz zaten diye bağırarak adam tekme tokat dalar. eşek olan semer vuran çok olur bizde.
11 saat çalışıp 2.5 dolar mı kazanıyorsun arkadaşım? Ya da beş insanın yapabileceği işi sadece sana mı yaptırıyorlar? durum böyleyse eğer kabul. Evet türkiye'de çalışma şartları kötü. lakin ne kadar çalışıyorsan o kadar kazanıyorsun. çalışırsan aç kalmıyorsun, giyinebiliyorsun en azından! afrika ya, çin e, somali ye, hindistan a bakın biraz. ne haldeler. şükredin biraz. şükredin.
en kötüsü de tüm bu koşulları bile bile insanın çaresizce bir işçi, memur olma yolunda ilerlemesidir. "hazin son"'una karşı çıkan insanlar, toplum tarafından "boş adam" olarak yaftalanıp, aç bilaç kalabilirler.
tek taraflı büyümenin ilke edinildiği ve kompleks bir çalışma şeklinin benimsetildiği türkiyede gerçekten işler kötüye gitmekte, ancak bunu görebilenler, görüpte tepki verebilenler oldukça düşük rakamlara takabül etmekte.
ülkenin aslında olmayan büyümesi işveren-devlet ortaklığı ile gözlere sokulmakta, insanların manevi duyguları ve düşüncesel eksiklikleri suistimal edilmekte.
işveren denilen şahısların sadece ve sadece kendi kazançlarını gözönünde bulundurarak iş yaptıkları düşünülürse koşulların kötü olması yadsınamaz bir geçek olarak malesef ortaya çıkmaktadır.
ve daha da tutarsız olan çalışma bakanlığının, yani devletin bunu bildiği halde bambaşka politik ve çıkarsal amaçlar uğruna yok sayması ayrı bir çelişki.
insanları çok çalıştırarak maksimum verim elde edilemeyeceğini herhalde o büyük adamlar! bilmekteler, ne de olsa hepsi bir zeka küpü, hepsi sınırsız yetenek insanı.
bir insanı sabahın 8!inden akşam 6'ya kadar kadar çalıştırmak nedir?
ve buna bir çözüm üretmek yerine akşam 6'dan sonra 2-3 saat daha takan işverenlerin izlediği rota da neyin nesidir?
zor bir ülke burası, kabul, para kolay kazanılmıyor emmisi dayısı olmayanlar tarafından; koşullara da tamam diyelim. ee peki maddi karşılığı ne olacak?
sen bir insanı günde ortalama 9- 9.5 saat çalıştır, mesleğine göre ortalama 1000 lira ( hadi asgari ücretten burada bahsetmeyelim, sonra bahsederiz) para ver, hatta onu da binbir nazla ver, sonra birde minnet bekle!
insanlar aç bu ülkede, işveren istese yüksek verebilir, haa ne olur, adam 3 ayda bir araba değiştiremezde 6 ayda bir değiştirir, ama değiştirir! ya da aylık karı 30 bin olmaz da(mesela) 20 bin olur!
bu ülkenin işverenlerinde nedense acaip bir açlık ve şikayet var, her zaman öldük bittik derler, ama plajlardan yazlıklardan lüks arabalardan da geri kalmaz hiçbiri.
sonuç olarak bu ülkede ne çalışan kesim kendine bir şey katıp mutlu olabilmekte, ne de işverenler yol katedebilmekte.
gidişat kötü, çalışanların yapabileceği çok bir şey yok ama işveren - devlet kanadına çok iş düşmekte.
yabancı şirketlerde durum farklıdır, kendi ülkelerindeki koşulları ve işçi haklarını burada da uygular, yerli firmalar insanların ihtiyaçlarını karşılayacak ve düzgün yaşam koşullarını yakalayacak kadar para vermez, yeli firmalar kolay kurumsallaşamaz, çalışanlarda biri hakkını savunmaya kalkarsa bütün iş kanunları patrondan yana olduğu için işçiye yapmadığını bırakmaz, yıllarca çalıştığı firmadan tazminatını bile alamadan ayrılmak zorunda bıraktırır veya hakkında olmadık bir suçlama ile 25. maddeden işten çıkarır, hakkını aramak isteyen işçiye ilk şoku iş mahkemeleri yaşatır dava açma ücreti peşin olarak istenir, işe ger dönüş davası başlatabilmesi için bile 1250 tl para isterler, dava 5 ayda sonuçlanır, davayı kazanmış bile olsan iş başı yaptırırlar, geri işe dönen adamı iş yerinde hangi süprizler beklemektedir o da firma yöneticilerinin hayal güne kalmıştır, insanın suç işlemesi için ellerinden geleni yaparlar, onlarca sayfa yazsam bile durum değişmez sendikalı iş yerlerinde bile her an satışa gelme ihtimali yüksektir.