oğlu ders esnasında sınıfın duvarına işediği için okula çağrılan velinin, bir elinde zippo diğer elinde malboro varken, 'parasıyla değil mi, işer de sıçar da' cevabı.
türkiye de olabilitesi mevcut 2 sınıftan biridir. ya fakirsinizdir ya zengin. ortası yoktur. fakir olup daha da fakirleşir, zengin olup daha da zenginleşirsiniz. sorun burda a komşular.
bir yaşam tarzı olarak ele alınmanın dışında, türkiye de yoktan zengin olabilmek konusu irdelenirse; aslında çok kolaydır. siyasi yöntemler, rüşvet veya komisyon almak gibi yöntemleri hesaba katmazsak yapılması gerekenler :
- ilk şart bir firmada çalışmamaktır, bir firmada çalışıyorsanız sadece işvereni zengin edersiniz, tabiki bir firmada çalışmak esnaflıktan daha az streslidir ama her zaman daha az kazandırır. işverene trilyonlar da kazandırsanız alacağınız ufak bir prim yada çift maaş ikramiyedir.
- gerçekten yapabileceğiniz ve altyapınızın olduğu bir işi seçmak.
- güvenilir bir ortağınızın olması.
- sizin de ortağınız için güvenilir olmanız.
- ya hep ya hiç diyerek sonuna kadar beraber gidebilmeniz.
- çalışmaktan, yorulmaktan üşenmemek, uykusuzluğu gerektiğinde kardeş edinebilmek.
- oturup müşteri beklemek, pc de fal bakmak chat yapmak yerine internette yada çıkıppiyasanın içinde fırsatları araştırmak, piyasadaki açıkları öğrenmek.
- risk almaktan korkmamak.
- yaptığı işten yada satıştan alacağı olduğu kişi veya kuruluşa karşı ezik veya korkak imaj çizmemek.
gibi uzayıp giden gayet basit basamakları vardır türkiyede zengin olabilmenin, ama en önemli basamağı ortaklar arasında karşılıklı güven ortamı yaratılabilmesi ve bunun sürdürülebilmesidir.
kesinlikle gayrimenkul zengini olmakla aynı şey değildir.
zenginle it gibi çalışırlar hayatlarının en azından büyük bir bölümünde.
gayrimenkul zenginleri otururlar, dolanırlar, yemek yerler. oturdukları yerden para kazanırlar.
kişinin maddi getiri ile sinif atlamasi birçok şeyi yan ürün olarak getirmektedir. maddi geliri yüksek olan, gelirlerini biriktiren ve sermaye birikimini yapan kimseler yan enstrüamnalara malik olur. bu da kabaca burjuvazi dediğimiz fakat esasta yalniş anlasilan ve anlasilmak istenen enstrümanlardir.
bu enstrümanlar nedir, maslow ihtiyaclar hiyerasisine basvurdugumuz vakit kişinin kendini 3,4,5. basamaklarinin karmasi ortaya cikar.
bunu gerçeklestirirken tutulan yollar fevkalade önem tasir. mesela diyelim ki cusuz bir sanat ögrencisi esas işini yapmayatip bakkalik yaparsa kendisi gerekli sermayeyi edindiğinde büyük ihtimal sermayesini sanatsal olaylara aktaracaktir. bu aktarma esnasinda 3,4,5 basamaklari daha doğru düzgün yapacaktir.
fakat para kazanayim derken beyinsel estetiği pas geçmek zorunda kalanlar ise ne yazik ki büyük ihtimalle sermayeyi sindiremeyecekler ve benim param var diyerekten bir takım görgüsüzlükler icra edeceklerdir.
mesela gecenlerde gazete de okudugum bir habere göre rusya'da birden zengin olan birey porsche arabasini 24 ayar altinla kaplatmiştir ve ruslarin para görgüsüzlüğü ortaya cikartir.
var olmaktan varlik sahibi olmayi secen kişilerin cogunlukta oldugu köse dönücü, üretmeden sakalı kapan, borç takan ve herşeyden önemlisi para için her numarayi ceviren bireyler paralarindan başka birşeyleri olmadiği kafalarina dank eder.
varliklari temel noktalari oldugu varlilarina varlik katabilmek için açgözlülük yaparlar ve beleş sirke baldan tatlidir dusturu ile hayatlarini döndürürler. bunlar moliere'in cimri karakterinin postmodern versiyonudur.
ülkemiz treni kaçirmiş bir ülke oldugundan ve trene eklemlenmek için deparlar attiğindan dolayi herşey afakidir. devlet eliyle zengin etme ve batirma politiklari neticesinde üretime değilde al-satcilik bastaci olmustur.
al-satcilik dediğim olgu bir bakıma resmi hirsizliktir. nasıl ki ben kar etmek için fazla satmam gerekiyorsa senin de kar etmen için benden ucuza alman gerekir. bu da resmi hirsizliğin bir santranc oyunu olan -cogu zaman pişpirik olur- pazarlik denilen olgu kim kimden üstündür savasidir.
ülkemizde hatta dünyada para kazanmak kadar kolay birşey yoktur. siddet buyurmayiniz okumaya devam ediniz, sacmalamiyorum. bir insan ömrünü para kazanmak için odakladiği vakit elbette kazanir. aptal ve bön bir kişi olursa bu daha kolay olur hatta. borc takar, hile kariştirir, calar cirpar ve mutemet ali riza efendinin ahbaplari gibi davransa yeterlidir.
dedim ya para kazanmak kadar kolay birşey yoktur. fakat parayi sindirilebilmek önemlidir. ne oldum delisi olundugu vakit -banker kastelli anilarini iyi okuyunuz- ne olacağim demediğinizde öpülmüş sipaya dönersiniz.
mesleğim gereği yaptiğim gözlemler neticesinde türkiye sermaye sahibi olan cok fakat sinidirilmiş zenginlik yok denecek kadar azdir.
mesela daha dün hurdacilik yapan birey bugun yürü ya kulum sesini duydugundan dolayi, hirdavat krali oldugunda tüketim alişkanliklari değişmemekte ve harcamadiğin para senin değildir düsturundan hareketle parayi nereye harcayacağini sasirmaktadir.
cünkü ne chopin dinlemekten zevk alabilir ne de bir oktay rifat şiirinden zevk alabilir. cünkü bunlardan zevk alabilecek donanımı yoktur.
bir de buna kazanc yolunda harcamiş oldugu yahut unutmak zorunda oldugu ruhsal asaleti eklersek durum fenalardan da daha fena olmaktadir.
bu konuyla ilgili olaraktan sadri alişikin oynadiği saffet beni affet filminin cok iyi analiz edilmesi ve yorumlanmasi bize bayaği katki yapacaktir.
ek olaraktan diyebilirim ki -bakın cidden matrak geçmiyorum- süavi sualp'in senaryosunu yazmiş oldugu merakli köfteci'de ali şen ve ihsan yüce karakterleri ve olan olgulari iyi incileyiniz.
dünya' nın diğer kesimlerinde zengiln olmaktan çok farklı olmayan bir eylemdir. alınteri ve çalışmakla olunmayacak bir durumdur. baba da varsa devam ettirilen, sonradan olunmuşsa eğer; zekayı daha çok alengerli işlerde kullanmakla elde edilmiş bir konumdur.
Gördüğünüz Türkiye'den çok daha farklı bir hayat yaşamaktır. Zenginsindir. Dert yok tasa yok, ekmek alma derdi yok, çocuğa eşe bakma derdi yok. Farklı bi dünya adeta. Zaten bi kere yakaladım mı bi yerden, rüşvet, yasadışı iş, artar da artar zenginlik.
gerçekten zordur. hep kısaknç bakışlar üstünüzde olur. hele bir de bunun yanında yakışıklı ve mini cooper sahibiyseniz resmen size zengin piçi olarak bakarlar. çok çektim acısını. babama hep dedim beni devlet okluna gönder biraz halka karışayım diye. olmaz. illai sen bönüğa dedi. olsun geç de olsa ben de burda halkın arasına karışıyorum. fakirlerle sohbet ediyorum. eksiliyorlar ama olsun. seviyorum hepsini.
amerika'ya okumaya giden insanların döndüğü zaman söylediği laf 'olm biz burda kralız haberimiz yok lan' dır. para olduğu zaman yaşanıcak en güzel yer türkiye azizim.