Olmayan düşmanlıktır.
Sapı samanı birbirine karıştıran kötümser zihniyetin sanrısıdır.
hristiyanı, musevisi, ermenisi, süryanisi, müslümanı ile geniş bir kültür ve din mozaiğine sahip bir ülkeye yakışır logo olmuştur, her kültürden insanı birarada, sarılmış sarmalanmış mesajı gibi duran sevimli ve hoşgörülü bir çalışma ürünüdür.
dini, dili ne olursa olsun, bu toprağın insanı olan ve cebinde tc kimliği taşıyan her bireyi kapsaması sevindiricidir.
camilere saygımız sonsuzdur ama bu ülke de salt camii değil, kilise, manastır, havra ve sinogog da vardır , onları görmezden gelmek, şekilde olsa bile yok farzetmek hoş değildir, ayırımdır!
ben çoook ama çoook beğendim!
herşey sahiden de güzel olacak galiba, yaşasın!
varsa üzücü olan, yoksa da zaten olmaması gereken düşmanlıktır.
memleketim sakarya'nın ilçelerinin birinde deprem sonrası tarihi bir cami özelliği taşıyan büyük bir camii ağır hasar görmüştü. daha sonra o zamanki müftü ve cemaatin çalışmalarıyla birlikte o cami 2 yıllık bir süre içinde yıkılıp yeniden yapıldı. tarihi cami özelliği olduğu için önceki boyutunda ve iç dekorasyonu önceki hali gibi olacak şekilde yapıldı. bu camiyle birlikte hasar görmüş camilerin tamriatları yapıldı o dönemlerde. minaresi yıkılan, duvarları çatlayan camiler onarıldı. ama bir tane bile yeni cami yapılmadı. işin ilginç yanı bu caminin yapılması sırasında gereken maddi ihtiyaç, müftünün kurduğu yardım vakfı ve o camiyi diğer ilçe camilerini kullanan cemaatin yardımlarıyla yapıldı.
o günden bu güne "sadece ilçe merkezinde" yapılan okul sayısı 5. bunun dışında mevcut binaları elden geçirilen okul sayısı da iki katı kadar var. aynı dönemde belediye sayesinde yapılan sosyal tesislerin sayısı da en az 10 tane var. bunun dışında şehir merkezinde eski püskü binaların yıkılıp yerlerine yeni dükkanlar içeren büyük iş merkezleri ve sıra dükkanlar yapıldı, ve depremden sonra şehrin biraz dışında kalacak şekilde kalıcı konutlar yapıldı, hükümet konağı, ilçe kaymakamlığı, adalet sarayı, nüfus müdürlüğü gibi birimler yeni binalarına taşınırken yeni ve öncekinden daha büyük, daha modern bir "kapalı pazar yeri" halkın hizmetine açıldı. ilçe spor salonu elden geçirildi. bu arada 2-3 tane sağlık ocağı da hizmet vermeye başladı. bunlarla beraber yeni açılan veya yenilenen yollar, ilçe merkezinin düzenlenmesi gibi faaliyetler de yapılmış. bu süreçte yapılan tek cami yıkılan ve yerine yenisi yapılan o tarihi cami.
özetle birileri kendi işlerini iyi yapmadığı halde sadece o camilerde namaz kılan cemaatin ve kurulan vakıfların yardımlarıyla yapılan camiler yüzünden cami düşmanlığı yapmak bence başka yerleri görmemekten kaynaklanır. o bahsettiğim ilçedeki belediye ve ilgili devlet kurumları işlerini yapmışlar ki 1999 marmara depreminden sonra bu kadar şey yapılmış. bence neden bu kadar çok cami yapılıyor diye sormak yerine, neden diğer sosyal hizmet veren kişi ve kurumlar işlerini düzgün yapmıyorlar diye sormak en mantıklısı olur.
olmayan düşmanlıktır. atatürk'ü eleştirirsin atatürk düşmanı olursun, fenerbahçeyi eleştirirsin fener düşmanı olursun, orduyu eleştirirsin ordu düşmanı olursun, cami sayısını eleştirrisin din düşmanı olursun vs vs vs. e amına koyim sadece survivor nihat'tan mı bahsedelim ne yapalım.
günde gidiş-dönüş dört saatimi işe gidip gelmek için harcamamdan dolayı, evden işe işten eve deyişini, yataktan işe, işten yatağa şeklinde değiştirdim. bu sebepten ötürü sözlükte yaşanan kavgalara, tartışmalara uzak kaldım. sözlükte geçirdiğim zamanı okumaya ayırdım, yazacak kapasiteye, bu yorgunluğumla ulaşabileceğimi de zannetmiyorum. lakin bu tartışmanın ortasına kamyonumu sürer, çekil la goduğum diye bağırarak artistik patinaj yapabilirim.
neyse ahali, geleyim sadede. düşmanlıkmış neymiş anlamam arkadaş, türkiye de cami sayısı fazladır kardeşim. nerden vardın lan bu kanıya din düşmanı diye çığıracaklar olabilir, ki ağzının ortasına lafımı koyarım.
bizim götiçi kadar mahallemizde 3 tane cami var, ama bi tane okul yok. dayı camiye gitmeden önce seçim yapıyo, lan büyük camiye gitsem alttan ısıtma kıçım üşümez, yeni camiye gitsem daha ferah lan gibi gibi...
ulan okula giden bebe karında kışında ebesinin mındaki okula gitmek için dünyanın yolunu yürüyo. camiyle okulu karşılaştıran denyolara benzediğimin farkındayım ama, burdan ancak bu kadar oluyo a benim tenyam.
gelin atıl camilerimizi değerlendirelim, dandirik mimariyle dikilen ibadethaneleri azaltalım.
son sözüm de evinin hemen dibine cami yaptırılması için bastıran dayıya. la dayı bi yörü git lan biraz, iki adım daha fazla git, fazla sevap alırsın. sadece cumalarda doluyo lan o cami de. bi cumalık da sıkışıver la.
en son sözümde beni cami ve din düşmanlığıyla suçlayacak andavallara. aklınızı çalıştırın la biraz.
düşmanlık demeyelim de, camilerin okuldan fazla olmasını mantık sınırları içerisine alamayan bir insanın içinde bulunduğu durumdur. sonuç olarak müslümanlık; ilime, bilime, eğitime önem veren bir dindir. doğuda bir köyde aynı sokak içerisinde 3 tane cami, 1 tane sobası bile olmayan, kırık dökük bir okul olmasının kimse mantıklı bir sebebini açıklayamaz.
sonuç olarak ibadet heryerde olabilir. yolda yolculuk ederken bile namaz kılma imkanını dinimiz bize vermiş. ama eğitim evin arka odasında olacak birşey değildir. cemaatle namaz kılmak istiyorsan yaparsın bir tane büyük cami, herkes gider namazını cemaatle kılar ama 1 tane okul yapıp içini tıka basa çocukla doldurursan, bir sıraya 5 çocuk oturtursan, orada eğitim meğitim olmaz. olsa olsa soğuktan üşüyen çocukların birbirinin vücut ısılarıyla ısınmasına yardımcı olursun.
bu düşmanlığı yapan kişiler genelde süper çağdaş, birikimli, kültürlü, uygar, olgun kişilikli vs vs insanlardır.ayrıca her daim kalblerinin temiz olduğunu söyleyen insanlardır.insanları tamamen hür iradesiyle yaptığı özgür ibadetinden dolayı dışlayıp ona düşmanlık besleyebilecek bir temizlik hemde.
dilim götüme girmeden birkaç şey daha yazıp konuyu kapatayım kendi açımdan. (bkz: ahirette götümüze girecek entryler) yazmamak için kasıyorum tabi.
süleymaniye camii, sultan ahmet camii vb camilerin ihtişamına hayran olmamak elde mi? karşı çıktıgım gecekondu gibi her sokakta bulunan camilerdir. bu camilerde doğru dürüst ibadet edilmiyor. her tarikatın belli bir camisi vardır. kendilerine adam yetiştirmek için kullanırlar bu camileri. tarikatten olmayanların giremedikleri camilerdir bunlar. hala demagoji yapıp okudugunu anlamak istemeyen yazarlar var.
not: kuran-ı kerim'de camide ibadetin daha büyük sevap kazandırdığına dair tek bir cümle yok. araştırdım şu sitelerden:
(bkz: http://www.kuranmeali.com) (bkz: http://www.kuran.gen.tr)
700 yıllık osmanlı devleti' nde yapılmış cami miktarının 10-20 katı 80 küsür yıllık cumhuriyette yapılınca gayet haklı olan düşmanlıktır. her iktidar birilerine yaranmak adına cami yapmıştır. mahalle başına 5-6 cami düşüyor bazı semtlerde istanbul' un. ve cuma teravihler dışında hepsi bomboş bunların. geri kalan zamanlarda in cin top oynuyor. bunların yerine spor kompleksleri, halk evleri, kültür-sanat icra eden mekanlar yapılsa daha çok sevap kazanılır.
bildiğimiz düşmanlıktır. varsayalım başka bir ülkedeyiz. türkiye'de makam mevki sahibi olan insanlar her pazar kiliseden çıkıp, muntazaman kiliselerde ibadet ederken görülseler ve aynı mevkilere gelseler aynı şekilde kiliseleri falan tartışır mıydık merak ediyorum. vallahi bak.
edit : bizim köyde de kocatepe camii var zaten. aynısından şerefsizim.
mescidlerde namaz kılmanın faziletinden bahseden sahih hadislerden bihaber din alimi kılıklı cahillerimizi de bağırtan gerçekmiş. bu şahıslara da minarenin battığını yeni öğrendim. *
(bkz: batan minare kaç şerefeliydi)