kayikci kavgalari ile içine kapnmiş bir toplumda yasamaktir turkiyede yasamak. kavram karmasasinin girla gittiği, en ufak bir tartişmada olaylarin harlandiği pireyi deve yapanlarin ülkesidir türkiye.
insanlarin cözüm değil cözümsüzlükte direttiği ve kendi boklarinda cebellestiği bir ülkede yasiyoruz.
toplumun büyük bölümü kime nasil kazik atarim nasil aza verip cok alirim nasil kertenkellelik yaparak emek vermeden milyoner olurum hesaplarini yaptiği bir ülkedir türkiye.
sokakta yurur iken bile sokakla cebellesmek ve butun bunlarin uzerine kazmalarla karsisiya geliğiniz ülkedir.
evet orta buyuklukte bir galakside orta buyuklukte bir gezenin üzerinde ikinci sinif bir ülkede yasiyoruz.
hamasettin girla gittiği laf olsun torba dolsun maksat yesillik olsun yöneticiliğin politikalarin yururluge girdiği ülkedir türkiye.
mesleksiz, amacsiz ve insanliğin ortak paydasina bir katki yapacak birikime sahip olamayanlarin cogunlukta oldugu bir ülkedir turkiye.
içi bos kavramlarin ve sloganlarin fikirleri bastirdiği bir ülkedir.
yarina umutla bakanlari bile zorla gebes yapmaya calisan ve toplumsal baskinin katmerli oldugu bir ulkedir.
memur murtlugu ve amincilik arasinda gelip giden ve bunlarin cekismesinin kelimenin tam anlami ile kafa siktiği bir ülkedir.
sonuc mu ne olmakta?
kapanalim kendi icimize anasini satayim hatta kuzey kore gibi olalim.
rüyalar görelim hayaller kuralim ve bok içinde ölelim.
söyle bir bakiyorum sokaklara, cafelere, iş merkezlerine yollara ....
herkes bir makine gibi istemdiği bir hayati yasiyor.
evet diger ulkelerde de keleklik diz boyu ama burda ki gibi değil.
aman bana ne yahu ...
hala millet kendini bok için de badem kadini hissetsin.
eger dunyaya geldiğimde yasamam için hangi ülkeyi seceğimi sorsalardi kesinlikle turkiye listemde en son sirada olacakti.
evet el birliği ile sictik buraya ve firsati olan kaciyor disariya.
yeryuzundeki cehennem oldu iyice.
zengini de fakiri de gebeş lümpen olan ülkeden ne beklenir ki...?
efendiler eserinizle övününüz ve kiclariniza kinanizi yakınız.
görmemiş bir ülkede,görmemiş insanlarla,görmemiş devlet büyükleriyle,yaşamak en çok biz gençler için zor olmakta.herkes yaşamak istemediği bir hayatı beğenir gibi yapmakta ne kadar kolay davranıyor.herkes ne kadar mecbur hissediyor kendini.oysa insan hayata bir kere geliyor ve hiç kimse türkiye deki bu hayatı yaşamak zorunda değil.kimse karşı koymuyor,çünkü herkes kabullenmiş,çünkü herkes hayallerinden vazgeçmiş...
tekerürler ile temcit pilavlarının afiyetle yenildiği her geçen senenin birbirinin aynisi olan aşağı yukarı 20 sene yasayan bireyin yilin hangi zamanı ne olacağini ve gündeme ne düseceğini bileceği daha doğrusu bildirilttiği bir diyarda yasamaktir.
üretime gelişime harcanak olan enerjinin mantiksiz akılsız bir biçimde ziyan sebil olmasina sebep veren ve bu suretle a'dan z'ye bütün işlerin sidik zoruylaa yapildiği bir diyarda yasamaktir.
calişmasi bilmediğimiz için dinlemeyi bilmediğimizden dolayi dinlensek bile yorgun uyandiğimiz bir diyarda yasamaktir.
iş yerinde zaman öldürmek için binbir kirtasiye işleri ile cebelleşip ota boka da yaramayan teferruat ile gün geçmesidir.
sabahın kör karanliğinda işe gidip aksamin köründe eve dönerken plastik oturaklarla seyahat edip toplu konut denilen mezbeliklere kendimizi zor atip presslenmektir türkiye'de yasamak.
aman bende patlamasin kim de patlarsa patlasin diyerek öteleyerek sorumlukta kaçma yeridir türkiye'de yasamak.
gökyüzünden deli cilginca güzel bir ay varken bile bokun içine kafayi gömmektir türkiye'de yasamak.
iti izi at izinin belli olmadığı havanlarda su tokmaklamaktir türkiye'de yaşamak.
sonuc mu?
sonuc monuc yok, dingiliğini kaybetmiş fazla kalabalik bir dingil bir ülkede en fazla bu kadar olur derim, mon cherler...