türkiye'de uzun saçlı olmak ibnelik işaretidir. ciddiyim bir insanın saçı uzunsa kesin ibnedir diye algılanıyor maalesef. yahut bir kişinin saçı uzunsa bunu dinle falan alakası yok bu baya coni olmuş gibi bakılıyor. bu konuda birden fazla anım var hangisinden başlayacağım bilemiyorum. ehe
şimdi efendim benim saçlarım uzun beyaz tenliyim falan. baya süt oglan gibiyim aslında. kücükken bu durum bir hayli sıkıntı yaratıyordu. o zamanlar sakalım yok ve sesim ince olduğundan ''kız''a benzetiliyordum. bu olay her gün başıma geliyordu.
bizim evimiz biraz muhafazakar bir yerde. genelde komşular bizim köylü falan o yüzden uzun saç baya sıkıntılıydı.
neyse efendim konumuza dönelim ve bir anımızı anlatalım.
aslında anı değil hani çok olur bu uzun saçlılarda kıza benzetilme tabi banada oluyordu. off neyse anlatayım.
bir sitenin önünden geciyorum 3 arkadas ile. sitenin bahcesinde cocuklar top oynuyor.
neyse efendim çocukların topu bizim önümüze geldi çocuklardan birisi bağırdı ''teyze şu topu atar mısınız?'' lan nasıl oldum ! yanımdaki arkadaşlar yerlere yatıyor gülmekten.
lan abla olayına alıştım artık ibne gibi hissediyorum kendimi falan tamam ama teyze ne lan? he teyze neee? döndüm çocuga bagırarak ''ulan pezevenk ben hem erkeğim hadi kıza benzettin abla de teyze ne lan it?'' bu laftan sonra cocuklar gülüyor site sakinleri gülüyor yeşilyurt gülüyor bütün izmir gülüyordu rezil olmuştum.
3 gün dışarıya çıkamadım o ibine çocuklar yüzünden ne zaman çıksam sanki millet bana bakıp taşak geçiyor içlerinden kim bilir neler söylüyorlar diye düşünüyorum. hayatım zehir oldu o veletler yüzünden.
her fırsatta hatun kisvesine sokulmanızla neticelenir. otobüsde giderken, arkadaki teyze her fırsatta parayı uzatıp -kızım şunu verir misin? der ve hep yanınızdaki insanlar sırıtmaya başlar. kurgulanmıştır sanki. düşünürsün, bu olay hep beni mi bulur diye?
bir de berber fobisinin kurbanıysanız, ensenize dokunulması müthiş rahatsız ediyorsa tamamen madur kişisinizdir. tamam teyze, haydi bir kez daha vur.
toplumun kabullenmekte zorlandığı bir durumun baş kahramanı olmaktır. ve hatta bu baskı o kadar işlemiştir ki kendi içimize bile. bir çok uzun saçlı arkadaşım oldu hayatımda ve bir çoğunda da tavır ve hareketleri ile şunu gördüm "ben erkeğim ulan"... hani evet erkek adam hal ve hareketleri ile belli edebilir bunu ki bu çok normaldir. ancak kastım farklı. bir kompleks oluşmuş adamda. ki öyle, böyle değil. erkekliğini kanıtlamak istercesine bir yapay maçoluk işlemiş ruhuna. bunu çoğu zaman üzülerek takip ettim. ve fakat bu tutumlarını çok yadırgamama rağmen "haksız" olarak görmedim. zira o kadar büyüktür ki üzerinizdeki baskı(genel anlamda türk aile yapısından bahsediyorum istisnalar var ki çıplak gözle gördüm)... 23 yaşına gelmiş, eşek kadar(!) adam olmuşsunuzdur. ve fakat babanız sizi evin içinde gördüğünde "kestir oğlum şu saçlarını; bir sakal traşı ol düzgün(!), sana yakışmıyor, hem kafan rahat etsin" uzar, gider bu daha. ve fakat ailelerin anlamadıkları bir husus var ki akıllara zarar... ben saçlarımı ilk okuldan beri delicesine uzatmak istedim. ilkokul öğretmenim, parmaklarını saçlarıma daldırırdı ve "kesilecek" derdi... o saçlar 1 hafa içerisinde öyle veya böyle kesilirdi. derken ilkokul bitti ve sorunlu bir ortaokul dönemi geçirdiğimi gurur ile söyleyebilirim. bir adam 3 senelik orta okulu 5 senede bitiriyorsa bir sorun vardır efendim. devam edelim... her dersin öğretmeni farklı idi hemen hemen ve hepsi aynı şeyi söylüyordu "oğlum kestirilecek o saçlar" ünlemine "pardon anlamadım hocam" denirdi ve hoca "kestir diyorum" dediğinde de "ben 5 yaşında kestirdim" denilirdi ve nihayetinde gene 1 hafta içerisinde o saçlar kesilirdi... derken lise yılları; ki hani iyiden iyiye damarlardaki kanın debisi bir sorun yaşatıyor bu dönemde özellikle... sakallar da çıkmaya başlıyor ve artık şeklinizi, postanızı koymak için hazırsınız bu hayata, dayatmalarına karşı... gene "kesilecek" denildikten kısa bir süre sonra saçlar, sakallar kesilmek durumunda kalıyor... büyüklerin anlamakta zorlandıkları nokta ise tam olarak şurası "ben zaten sırf siz kızıyorsunuz diye yapıyorum lan bunu". elbette ki insanın kendisine yakıştırması, bir başkasının saçına sakalına özenmesi v.s. oluyor. ancak tüm bunlar bir heves olması dolayısı ile 3-5 ayda geçecektir... sonrası sırf size inat be dünümün büyükleri. sırf size karşı olan kızgınlığımdan, kırgınlığımdan... netice itibari ile tüm bunların neticesinde hevesi her defasında kırılmış olan çocuk ruhlu koca eşekler olarak yaşıyoruz hayatımızı...
uzun saçlı olan bir erkek arkadaşım anlatmıştı yolda yürürken iki kadın bunun hakkında konuşuyorlarmış. "şunun anası da erkek doğurdum diye ortada geziyordur."
ya da şu klasik hikaye vardır ya. hani uzun saçlı bir erkek dolmuşa biner. dolmuşta hiç bayan yoktur, arkadan amcanın biri buna seslenir "kızım şu parayı uzatır mısın?" diye. bizimki de cevap verir. "amca ben kız değilim." bunun üzerine amca: ne biliyim kız mısın kadın mısın uzatıver işte" diye.
aslında bunu sürekli anlatıp durmam iyi değil. farkettim de üçünkü kez bundan bahsediyorum. sanırım bunun nedeni epey alınmış olmam bu olaydan.
1.5 senedir kesmiyordum saçlarımı. yakıştığından mı? hayır. tarz mı oluşturmaya çalışıyordum hayır. tamamen bakımsızlıktan. insan saçları uzadıkça kesmek istemiyor bunu farkettim ben. işte benimki de böyleydi.
okulun son döneminin başladığı zamanlar. okul deneyimi diye bir ders koymuşlar. okullara gidip öğretmencilik oynuyorsunuz. bu dersi üçüncü kez almama rağmen hiç hazzetmedim bu dersten. gittiğiniz okulda ne öğretmensiniz ne öğrenci. insanı kendine epey ezik hissettiriyor.
benim uzun saçlarım bu dersten kalmama sebep olmak üzereydi. daha sonra farkettim, bu ders 5 krediydi. almazsam 2 sene dahi uzatma riskim vardı okulu. dersi almaya karar verdim ama önce uygulama okulundaki öğretmen ve müdürle konuşacaktım. belki izin verirlerdi benim okula böyle gelmeme.
okula gittiğimde gördüm ki okul bulunduğum şehrin en kenar mahallesinde bir okul. orta okul olmasına rağmen içinde 18 yaşında öğrenciler barındırıyor.
önce öğretmenle konuştum
-hocam saçlarım konusunda biraz esnek olamaz mısınız? lütfen. kestirmek istemiyorum.
-aa neden?
-hocam. sizden rica ediyorum. izin verirseniz bu şekilde gelicem okula.
-olmaz.
biz bu diyalogları çevirirken farkettimki neredeyse okulun yarısı benim ve öğretmenin çevresine toplanmış. aralarında konuşup gülüşen kızlar, aynı tavrı sergileyen erkekler...
öğretmeni ikna etmeyi başaramamıştım. müdürle konuşmaya karar verdim. müdürün odasına girdiğimde çabalarımın beyhude olduğunu anladım. çünkü müdür ün ülkücü olduğu bıyıklarını görebildiğiniz her uzaklıktan farkedilebiliyordu. okuldaki ülkücü bozmalarından zamanında çekmiş bir öğrenci olarak dedim beyhude diye. bilen bilir.
-hocam izin verirseniz bu şekilde gelmek istiyorum okula. tabi mutlaka daha derli toplu olacak.
-imkansız.
-hocam rica ediyorum. kesemem saçlarımı.
-imkansız...
ısrarlarım müdürü yola getirmek bir yana yoldan çıkarıyordu. en sonunda ağzımdan baklayı çıkarıp son kozumu oynamaya karar verdim.
-hcam saçlarımı kesemem bende okb var.
-imkansız. ben ülkücüyüm. bacağıma kurşun yedim (ne alakaysa?)
-hocam bu da bi rahatsızlık. anlayış göstermenizi istiyorum sizden.
-o ne ki? nasıl bi hastalık o?
-psikolojik bi rahatsızlık.
-neden bozuldu psikolojin?
-söyleyemem.
-siyasi değil mi? (burada solcusun değil mi? demek istediğine dair yemin edebilirim)
-hayır değil.
-bak ben bacağıma kurşun yedim. çok uğraştım siyasetle
müdür diyalogların arasına sürekli bacağına yediği kurşunu sokuyor, bense ah o kurşun götüne gireydi ne hoş olurdu demekten kendimi alamıyordum. (içimden tabi)
-siyasi değil hocam.
-zamanında çok uğraştık siyasetle daha geçen gün çıkarttılar kurşunu bacağımdan. senelerce durdu bacağımda o kurşun.
-hmmm.
müdür bacağındaki paslanmış kurşundan bahsetmeye devam ediyordu. neticede başaramamıştım. ne kadar raporlu obsesif olduğumu söylesem de müdür saçlarımı kestirmemi şart koşmuştu. aksi taktirde dersi geçemeyecektim.
hepinizin .mına koyim deyip çıktım okuldan. (bunu da içimden tabi)
ertesi gün asker traşım ve takım elbisemle gelmiştim okula. beni gören müdür bir öğrenciyi daha nizama sokup geleceğini kurtarmanın hazzını yaşamaktaydı. (ona göre saçı sakalı kısa olan her türk evladı iyi kalpliydi, zeki çevik ve ahlaklıydı. uzun saçlı olanlar solcuydu pisti. kimbilir kaç aydır yıkamamıştı saçlarını -solcu değilim orası ayrı-) kendimi resmen ibne gibi hissediyordum bu halimle.
ders çıkışı erkek öğrencilerden biri yanıma yaklaşıp samimi bir şekilde söyledi.
-hocam sizin top olduğunuz hakkında konuştular sizi ilk görünce.
-neden?
-saçlarınızla tırnaklarınız uzundu ya ondan.
uzun zamandır bu kadar utanmamıştım. resmen adım top a çıkmıştı okulda. ben kendimi ibne gibi hissetmekten rahatsız olurken adım çoktan ibne hocaya çıkmıştı. halbuki bu halimin ibneye benzemediğinden emindim bu olaya kadar. çünkü ben ne kadar bakımsız olduğumu söylesem de bu halimi beğendiğini söyleyen çok fazla insan vardı. (yazar burada bir anlamda ipne olmadığını kendine ve çevresine ispatlamak için günde on posta sevişen ruh hastalarına ilk kez hak veriyor)
bundan sonraki derslerde öğrencilerimle ilişkilerimde tıpkı yukarıda bahsettiğim hastaların halet-i ruhiyelerindeki gibi ibne olmadığımı ispatlamak istercesine konuşuyordum.
-öhöm. oğlum! geç bakim yerine. çakarım ha (ne alakaysa böyle konuşmak)
işte türkiye de uzun saçlı olmak böyle sonuçlara gebe olabiliyor. bir eskişehirli olarak eskişehir de hiç yaşamadığım saç sorununu anadoluda bir şehirde ağır biçimde yaşadım. buranın insanları uzun saçı bayanlara mahsus bellemişti. saçları uzun olan erkekler ya ibneydi ya deli. bu insanlara üzülsem mi kızsam mı bilemedim.
daha bugün otobüste camdan bakarken uzun saçlı, keçi sakallı ve küpeli (bahse girerim metalciydi) bir genç hakkında konuşulanlara yaptığım şahidlik yine kızdırdı beni. otobüsün en arkasında oturan 20 lerine gelmiş daha lisede okuyan birkaç serseri, metalciyi benden hemen sonra farkedip gülmeye alay etmeye başlamıştı. arkama dönüp ne gülüyonuz lan dedim. kestiler seslerini. (orada bana üçü dalsa kesin döverdi. ama mevzu saç olunca bi de bu konuda yaralı olunca dayanamadım)
bu şehrin insanları (ismi lazım değil) uzun saçlı erkekliği sapına kadar müspet (öhöm bu ben oluyorum) insanlara ibne yaftasını yapıştırır. ama kendi karılarını da şehir dışından gelen birtakım insanlara peşkeş çeker. (çok ağır oldu. yakın bir arkadaşımın yaşadıklarından bahsediyorum. gerçekliği su götürmez) sözümüz meclisten dışarı . karısını peşkeş çekenlerin çok olduğu şehirde uzun saç uzatana ibne demek de çok. bu da gerçek.
her uzun saçlı gibi bunun ceremesini çekmek zordur , herkes kaldıramaz. sokaktaki dik bakışlara aldırmamak gerekir , biri laf söylediğinde aynen lafı yapıştırmak gerekir. gece eve geç saatte dönülüyorsa normal insanlardan 2 kat daha fazla dikkat etmeniz gerekir. zordur uzun saçlı olmak , çünkü bu ülkenin insanları delikanlılığı , mertliği görünüşte sanıyorlar.
bir bayan için neyse de bir erkek için işkencedir. "kestir" kelimesini lugatınızdan atmanız gerekir. dışardan gelen müdahalelere karşı koymanız şarttır ta ki "türkiye'de uzun saçlı erkek eşcinseldir" anlayışının önümüzdeki 50 yıl içerisinde değişmesine kadar.
bayansa ve güzelse, çekemeyenler tarafından "kestirsene, çok uzun, sıkılmıyor musun, nasıl uzattın" şeklinde saldırılara maruz kalınan ve bayan kuaföre gidilmek gibi bir hata yapılırsa budanma ile sonuçlanacak durum.
+ abi seninki de çok uzun ya.
- yok kardeş çok değil ama kestireceğim biraz.
+ havaya kaldırınca uzun görünüyor.
- öyle de yana yatırıyorum ben.
+ her gün yıkıyor musun?
- evet şampuanla masaj yapıyorum.
+ oynaması zevkli değil mi?
- arasıra sallamasını seviyorum..
+ seninki sert ya sallanmaz aslında.
* n'oluyor lan, düşündüğüm şeyden mi bahsediyorsunuz?!?
edit: araya uzun saç kelimesini koymamak sorun yaratıyor. kısa olsaydı sohbet olmayacak, yanlış anlamaya mahal vermeyecekti.
türkiye'de uzun saçlı erkek sevgiliye sahip olmak kadar güzeldir. en azından tanımayanlara anlatmakta zorlanmazsın, " geçen gün gördüğün uzun saçlı erkek var ya, hah işte o benim sevgilim." diye. hemen şıp diye anlaşılır. yoksa uğraş dur, "esmer, kısa saçlı, orta boylu, sakalları var beele" falan. milyon tane adam var öyle, hangisi nerden bilsin adam. *
salak, insanların tercihlerine saygı duymaktan bihaber ve bu yüzden ettiğim tüm hakaretleri hakeden insanaltı organizmaların denyo tepkilerine, optimist bakışlarına maruz kalmaktır..
üsküdar da her an dalacakmış gibi bakanlar mı istersiniz örnek olarak yoksa 21.yy da cübbeyle sokakta dolaşmayı normal sanıp üstüne uzun saçlı erkek görünce şeytan görmüş gibi bakmalar, besmele çekmeler mi istersiniz *
nedense bunları yazarken aklıma şu şarkı sözleri geldi : hey! teachers! leave them kids alone!
öncelikle bayanlar için sorun teşkil etmeyen durumdur.
erkekler açısından hemen her tepki oluşur. ama en ilginci kahvede mehmet topal a, mehmet topuz a, yusuf şimşek e hayranlıkla bakıp, vur .mına koyim diye sevinenler ve saçlarına kurban diyenler sokakta uzun saçlıya sallayabilir, girişebilir.
Türkiye de kafada ki kılla ilgili her şey takıntı haline geldiği için genelde erkeklerin "bu saç ne lan karı gibi " tarzında çemkirmelerle yola sokulmaya çalışıldığı kadınlarda da uzun kısa farketmeden "kapa o kıl yumağını" durumuyla karşılaşıldığı ve durumu kısaca özetleyen ,çağrıştıran,titreştiren kelimeler bütünüdür.
(bkz: velev ki siyasi simge)
(bkz: bir saç teli için cehhennemde 70 yıl yanmak)
(bkz: cehennemde bronzlaşıp cennettekilere hava atmak)
saçımızın uzun olması ile aklımızın kısa olması vurgulandığı bir eksiklikmiş gibi gösterilen deyimi vardır (bkz: saçı uzun aklı kısa).Aslında kadınları bastırmak için kullanılan gereksiz bir sözcük grubundan başka birşey değildir.
varoşların kötü eleştirileriyle ve okuldakilerin geri kalmış beyinleriyle uzatılamayan saçlar.. bütün öğretmenlerin lafı mükemmel fönlü gayet güzel gözüken uzun bir saçında olsa kısa saç sana daha çok yakışıo demesi beni öldürürüyor! sırf bu yüzder saç uzatamama yüzünden ya okuldan ayrılacağım yada avrupa ülkelerine gideceğim..............................
bir erkek için, denenme konusudur resmen. dışarıdan gelen moron tepkilere göğüs germek, büyük yakınlarının laflarını kulak arkası etmek gerekir. anadolunun bazı kesimleri çok katı bazı kesimleri ise çok anlayışlıdır.