islamiyeti reddetmeleri veya reddetmediklerini anlatamamalarıdır. ayrıca islamiyetle güzel bir sentez de yapamamışlardır. sadece hikmet kıvılcımlı birşeyler yapmıştır. o da yarımdır.
türkiye de sosyalistler 2 kitap fazla okudukları için oy kitlelerini hakir gören elitistler olduklarından, değil iktidara 85 yıldır meclise girememişlerdir. bundan sonra bu kafayla da giremezler zaten.
sosyalist dediğin halkla bir olur; halkayla değil. onlar homoseksüellerle, travestilerin haklarıyla uğraştıkları müddetçe halktan kopmaya ve marjinalleşmeye devam edecekler.
oysa sosyalizm nedir? halka bütünleşmek, bir olmak. adı üzerinde; toplumculuk.
edit: ve bu yaptıklarını görememeleri, görememeyi bırak yanlışlarında ısrar etmeleri de büyük pay sahibiymiş. adamlar hala kapitalizm, üretim falan diyorlar, yazık ya.
haksız ve bir yandan yanlış eleştirileri geçecek olursak, topluma ve kitlelere iktidara aday olduğunu gösterecek programlarla yaklaşamamak, bir iktidar perspektifine sahip olamamak başlıca sorunudur. bu sorunlar bugün aşılmış olsa bile yeterli değildir, zira kapitalist ideolojinin her yerde üretiminin bu kadar güçlü olduğu noktada sosyalistler için tek şey kalıyor o da inatçı bir biçimde mücadele etmek, ülkesine, aklına, vicdanına ve onuruna inatçı bir biçimde sahip çıkmaktır.
türkiye'deki "sosyalizm" anlayışının çarpıklığından kaynaklanır. türk sosyalistler, "sosyalizm" kavramını başka bir yerden anlamışlar ve dolayısıyla halka bütün olmak demek olan sosyalizmi, kendini halktan üstün görme şeklinde yorumlamış ve uygulamışlardır. bu durumda sosyalistlerin iktidar olmak bir yana mecliste fazlaca yer almaları oldukça zordur.
eğitim ortalamasının ilkokul üçüncü sınıf seviyesinde olduğu bi ülkede oturup aramaya gerek olmayan nedenlerdir.
o "bi aralar çok güçlüydüler" falan da sadece nostaljik abartmadan ibarettir. sosyalistler asla yeterince güçlü olamadılar bu memlekette, en büyük sosyalist eylem yüz bin işçiyle taksim'e yürümek olmuştu yıllar öncesinde. bugün ütopya gibi gelse de genel olarak bütün dünya ölçeğinde bakarsan sıradanın sıradanı bi eylemdir. yine de üstüste iki darbe getirmiştir ayrı.
birincisi sadece sosyalistleri öldürmekle sosyalist fikrin bitirileceği düşüncesiyle yapılmış, sonraki nesil hala sosyalist çıkardığı için bu sefer ikincisi yapılmış ve sadece öldürmekle yetinmemiş, yeni nesilleri embesil yetiştirmek için eğitim ve beyin yıkama metodlarını kullanmışlardır. ve evet bunda da aşırı başarılı oldular. o kadar başarılı oldular ki artık dünya değişmediği -ne bileyim, afrika'da bi kurtuluş savaşı falan patlak verip sömürülmeye son vermeleri gibisinden- sürece sittin sene bu ülkeye sosyalizm falan gelmez.
hatta sosyal demokrasi bile gelmez, ne sosyalizmi.
şurada yapılacak eleştirilerin bir kez daha zerre kadar doğruyu yansıtamadığı, doğruyu geçmek gerekirse olguları dahi açıklamakta basit kaldığını bir kez daha şahit oluyoruz. ya birileri hiç emekçilerin içinde yer almamış, bir emekçi hiç olmamıştır ya da ne dediğini hiç bilmemektedir. bir işçinin, özellikle de ağır sanayii de çalışan bir işçinin kendisi kapitalizmin kendisini, sermayedarın ne olduğunu gayet iyi bilmektedir. iyi bilmektedir ancak sistemin bunca ideolojik biçiminin karşısına çıktığını da bilmektedir. bir dizi nedenle- işsizlik baskısı, geçim sıkıntısı, gerici ideolojilerin etki alanını doldurması, çeşitli baskı aygıtlarının çalışması- kendi safında yer almaktan vazgeçmektedir. diğer yandan ise bu süreç derinleştikçe, örgütsüzlük büyüdükçe toplum çürümekte ve kendi çıkarlarını bir kenara itebilmektedir. sonuçta dünya bir iktidar mücadelesinin kendisidir, ister kabul edin, ister etmeyin bir sınıf diğeri üzerinde tahakküm kurabiliyorsa bu onun mücadelesini kabul ettirdiği anlamına gelir.
emperyalizmin kendisi zerre kadar karşısına almayan, onu basit bir kültür olgusuna indirgeyen şahısların bu konu hakkında ahkam kesmeleri ancak kendi içlerindeki vahim durumu gösterecektir. bu vahim durumun onlar farkında olmayabilirler ama solsuzluğun yozlaşmak olduğunu biz gayet net görüyoruz kendi ifadelerinde. emperyalizmi toptan karşısına almayanların, toplum adına konuşacakları şeyler laf salatasından öteye geçmeyecektir. kendilerine gerçeklerden uzak, yozlaşmaya yakın günler dileriz.
kendilerini burjuva olarak görmeleridir. genel konjektöre bakacak olursak solun, gelir düzeyi düşük ezilen kesimlerin yanında olması ve bunlardan oy alması gerekir. sağ düşünce ise ekonomik gücünü kazanmış belli bir kitle tarafından savunulur, yüksek kesimden oy alır. ancak türkiye de ise tam terstir. siyasi yelpazenin solundaki (veya öyle olduklarını iddia edenler) hep sosyo ekonomik seviyesi yüksek kesimler tarafından, sağ partiler ise diğer kısım tarafından desteklenir. ters bir durum söz konusudur.
tabanı yoktur tabanı. yoksa kültürle, nurculukla zart zurtla ilgisi yoktur. solu iktidara taşıyacak emekçi sınıf henüz doğmamıştır. aslına bakarsanız sermayedar sınıf da doğmamıştır ya. bu yüzdendir ki ülkemizde libaraller de tam olarak iktidarda değildir. sağ dediğimiz partiler zaman zaman sermayeyle çatışmış hatta sola yakışır girişimlerde de bulunmuşlardır. öte yandan sol da kendimi bildim bileli faşist takılır.
diyeceğim o ki önce kartlar dağıtılacak ardından oyun başlayacaktır. işte o zaman sol da sağ da aslanlar gibi savaşacak bazen biri bazen diğeri iktidara gelecektir. hele biraz geçsin de.
*yaklaşık olarak 50 yıl insanlar üzerinde oluşturulmaya çalışılan ve son 10 yılda oluşturulan komünizm,sosyalizm,solcu=atesit,bölücü,terörist anlayışı.
*insanların bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olma eğilimlerinin yüksek olması. "kim bidaha kitap karıştırcak osman abi anlatıyo işte" zihniyeti
*pkk (kendilerini marksist, devrimci olarak tanıtıyolar, "e o zaman her devrimci pkklıdır!" zihniyetinin doğumuna sebep.)
*özenti sosyalistler, romantikler, Deniz Gezmiş'i sevdiği için sosyalist olanlar, ve bu tip sosyalist özentilerde gözlemlediğim "madem sosyalistim pkkya sempati duymalıyım, Atatürk'ü dikdatör ve Türkiye'yi -onların deyimiyle T.C.'yi- faşist bellemeliyim" zihniyeti.
*bunların hepsinin temelleri 1980 darbesiyle atıldı. bu durumda en büyük pay sahibi amerikanın çocuğu, işkenceci katil, vatan haini kenan evrenindir!
sosyalizm yanlış siyasi partiler tarafından temsil edilmeye çalışılmıştır. bu siyasi partiler kendilerine göre bir sosyalizm anlayışı ortaya koymaya çalışmışlardır. yani kendilerince yeniden yorumlamışlardır. herşeyde olduğu gibi sosyalizmde de türkiye nin özel durumu var denmiştir. hani laiklik gibim bişey var ya türkiyede, türkiye nin özel şartlarından oluşmuş değişik bir laiklik anlayışı işte öle bir de sosyalizm var.
sosyalizm komünizm gibi terimlerin felsefe bilgi gerektirmesidir. Ve ülkedeki insanların sosyalizmin yaşandığı bir toplumu yakından takip edebilme fırsatının olmamasıdır.
sosyalizm; yani toplumculuk,1950 li yıllarda türkiye de komprador veyahut enternasyonalist bakış açısına sahip değildi. sol demek, sosyalizm demek; ulusalcı demekti. ulusal solcu demekti. bu yüzden, köylüsüyle, çiftçisiyle, işçisiyle bir bütün; ne mutlu türk'üm diyene lafzını içine sindirebilmiş herkesle tek yürek halindeydi.
aynı yıllarda bir takım insanlar amerikancılık ile dinciliği bir tutup; savaş acılarını yeni sarmış ve osmanlılıktan henüz tam anlamıyla kurtulamamış bir halk'a milliyetçilik diye empoze edene kadar. böylelikle iki vatanperver kitle karşı karşıya gelmişti. aradaki ayrım belliydi; sağ ve sol.
bu saçma sapan boşluktan faydalanan komprador solcular, başka memleketlerin emperyalist emellerine köpeklik edenler türkiye ye yeni bir anlayışı soktular; enternasyonalizm.
1980 darbesine kadar solcular içerisinde asla taraftar bulamayan ve son derece küçük bir kitle olarak kalan bu yeni tür global sermaye köpekliği darbenin amacına ulaşmasından ve türkiye de bilinen anlamıyla sağ ve sol imha edildikten sonra gün ışığına çıktı.
gladyonun desteğiyle elden geldiğince yapılanmaya başladılar. onlarca parti kuruldu. maksat kesinlikle ama kesinlikle iktidar değildi, bir takım fanatikler bularak düşünceleri üzerine dikkat çekmekti. sınırlar olmayan, milletler olmayan, barış içerisinde bir dünya yalanıyla yola çıktılar.
esas maksat; sınırları global sermaye sahiplerinin mallarına kapalı olmayan, milletlerin global sermayenin ürettiklerine karşı reaksiyon gösteremeyeceği kadar örf ve adetlerinin yıpratıldığı, insanlarının ideolojileri için savaşmayacakları kadar köpekleştirildiği bir dünyaydı.
bu maksat ve bu maksadın takipçileri; bütün dünyada içerisinde bulundukları devlet karşı, onun bütün değerlerine baş kaldırmak suretiyle, milletin doğru bildiği her şeyi yıkarak ilerlemek maksadıyla ve buna "tabu devirmek" adı koyarak yola çıktılar.
bakın; bugün bu memleketin 10bin yıldır en kutsal saydığı askerlik görevini ret eden erkekler var. türk mü? tartışılır. ama var. bugün türk tarihine saldırmayı kendisine görev edinmiş şerefsizler var. türklerin en büyük komutanı seyahaddin eyyübi ye kürt diyen, ziya gökalp e kürt diyen, mustafa kemal in bile köklerinde şüphe uyandırmaya çalışan aşşağılık şerefsizler var.
durun ve etrafınıza bakın. ne yapılıyor? ne yapılmaya çalışılıyor diye.
türkiye de "sosyalizm", komprador ismi budur; gerçek ismi toplumculuktur; hiç bir zaman bugün içerisinde bulunduğu durumda başa gelmeyecektir. çünkü maksadı bu değildir.
diğer taraftan en önemli gerçeklerden birisi ise; enternasyonalist bir sosyalist iktidar partisinin 50 yılda yapamayacağını, "sağ" görünümünde bir iktidar partisi hiç bir reaksiyon görmeden yapmıştır.
bu memlekette 10 sene evvel kürtçe tv açacağım diyecek adamı pipisinden boğaz köprüsünde asarlardı; bu gün trt 6 mız var. cumhurbaşkanı! çıkıp kürt açılımı yapabiliyor.
bırakın cumhurbaşkanını, başbakanı; türkiye de atatürk'ün partisi olan chp nin lideri dahi "olanları unutalım" modunda geziyor.
peki bu olanlar, türkiye nin başına gelenler; 150 yıllık tarihi geçmiş bir ütopik ideolojinin yansıması mı zannediyorsunuz? tabii ki hayır. kendini geliştirmeden orada duran ve duracak olan, zavallı ve basit insanların tekniklerini kullanarak evrim geçirmiş emperyalizm ve uşağı olduğu global sermaye sahipleri; bu memlekette her zaman gözleri olanlar bunu yavaş yavaş işlediler ve bu gün ciddi anlamda muvaffak oluyorlar.
az evvel 4-5 paragraf yukarıda bahsettiğimiz global sermaye köpekleri de kendilerine en büyük görevlerden bir tanesi; türkiye'nin düşmanı olmadığına dair bir takım telkinlerde bulunmak. türkiye'nin önemsiz olduğuna dair elden gelen telkini yapmak. türk'ün türkten başka dostu olduğunu "barışçıl" laflarla unutturmak.
türk'e düşen; gerçekleri görüp ona göre reaksiyon göstermek. bu vatan hainlerini gördüğü yerde susturabilmek; her köpeğin havlamasına söyleyecek sözünün olması.
sen sustukça, ben sustukça o sustukça; sadece senin benim değil, sevdiğin herkesin tepesine çıkacaklar. emin ol.
türkiye'de yaşayan birçok kişinin sosyalizm hakkında bildiği tek şey sosyalizmden hoşlanmadığıdır.
bu insanlar sosyalizmin korkulacak birşey olduğuna inandırılmışlardır.
bu ezberi bozacak alt yapıda hiçbir zaman sosyalist olduğunu iddia edenlerce oluşturulamamıştır.
türkiye'de cunta yönetimler, baskıcı rejimler sosyalistlerinde aklını başına toplamasına, halkın sevgisini, ilgisini kazanıcak manevralar yapmasına engel olmuşlardır.
sürekli ve faal biçimde sosyalizm karşıtı şeriatçı gruplar devlet eliyle beslenmiş ve sosyalist düşünce üzerinde baskı kurmuşlardır.
halk kitlelerince tanınmayan, tanınamayan sosyalist düşüncenin iktidara gelmeside söz konusu dahi olamamıştır.