sadece dış etkenlerin değil bizzat solun da kabahatidir. sol düşünce bu ülkedeki din gerçeğini yıllar boyunca göremedi. dine mesafeli ve uzak durdu. oysa ki bu ülkede din halk için ekmek gibi su gibi vazgeçilmez olandır. solun bu alanı tamamen boşaltması da dini siyasi rant olarak kullananların ekmeğine yağ sürdü.
sol türkiye'de geniş kitlelere ulaşmak istiyorsa mutlaka din ile barışmalıdır. ama bu barış chp'nin seçim öncesi açılımları gibi samimiyetten uzak değil alt yapısı hazır bir barış olmalıdır.
türkiyede bir çok sol örgüt vardır. fakat bunların hemen hemen hepsi birbiriyle kavga halindedir. bunun sebebi kavramları iyi anlayamamak ve özümseyememektir. ve bu böyle olmaya devam ettikçe türkiyede sol, sağın dinamizmini yüksek tutan bir değnekten öteye gidemez.
sol aslında var da, solun aptal huyları da var. örneğin, geçmişten günümüze farklı birçok siyasi sol yapı içinde bulunan biriyim.
bu yapıların bir çoğunda bariz bir şekilde görünen odur ki, en fazla milyonda bir kişiyi temsil eden bir yapıda bile (oha bizim samiler ne zaman 70 kişi oldu) bölünme açık seçik ortadadır.
bölünmeyi önlemek için ve gerçek bir sol-sosyalist bir muhalefetin gerçekleşmesi için, kimse kusura bakmasın tek yol chp'dir.
%5 barajlı bir sistemde bile mevcut sistemin dışına asla çıkılamayacağını düşünen biri olarak, solun farklı renklerini (liberal solu kastetmiyorum) chp çatısı altında toplamak solu güçlendirecektir. örnek: tkp,ödp,halkevleri.
böyle bir talep ile böyle bir oluşuma karşı çıkacak bir chp ise gözümde yitik bitik bir parti olur.
Küreselleşme, demokratikleşme adı altında insan ve emek sömürüsünün yaşandığı her coğrafyada, emperyalist hedefler uğruna işgal edilen her ulusta "sol" bir ideoloji olarak olmasa dahi en azından teorik düzeyde içgüdüsel olarak ortaya çıkar. Bu bakımdan tartışılması gereken herhangi bir ülkede solun olup lmadığı değil, solun neden iktidar olamadığıdır. Açıkcası bir çeçen savaşçı ya da hamaslı militan kendisine solcu diyen binbir türlü zerzavattan daha solcudur. Ancak bağımsızlığın ve anti emperyalizmin hedef alındığı entellektüel yazın ortamında örgütlülüğün ve teoriden pratiğe geçişin koşulları asla yaratılamaz. Bunun için hedef meydanlardır, hedef işçinin ve emekçinin partiler, sendikalardır. hedef tam bağımsızlıktan yana anti emperyalist ve anti-kapitalist mücadelenin tam ortasında yer almaktır. Kalkıp da her seçim döneminde sana gösterilen partilere oy atmak değil.
kabul edilsin ya da edilmesin türkiye'de bir rejim sorunu var. rejimin sahibi gibi davranan chp de hem sol'u temsil ediyorum diyor hem rejimin nerelere müdahale etmesi gerektiğine karar veriyor. chp'nin başını çektiği solcuların geliştirdiği bölük pörçük politikalar halkın taleplerini öncelemiyorlar, önce rejim diyorlar. tabii bu arada halkın taleplerini önceleyen devrimciler de yok değil ama onlar da bir model peşinde koşuyorlar. seçimlere girip yasal yollardan devrim konuşuyorlar! sıkıntı aslında şurada. 1960 darbesini o devrimciler ve bilumum solcular alkışladılar, 71 muhtırasıyla devrimci gençleri astılar, 12 eylül bütün bir ülkeyi adeta kılıçtan geçirdi ama en fazla sol'u hedef aldı, ardından delikanlı ecevit kendisine gelen teklifleri eliyle geri itti yani yapması gerekeni yaptı ama aynı ecevit merve kavakçı'ya bir devlet bahçeli bakışı attı en sonunda da "atın şu kadını dışarı" diyerek 12 eylül'deki demokrat ecevit'in ne kadar suni, yapay olduğunu hepimize gösterdi. sol 12 eylül'de taze bitti. o sol 28 şubat'a destek verdi sağcı lümpen tayfasıyla birlikte, sendikalar ortak bildiriler falan yayınladılar hatırlarsınız. hasılı kelam teşkilat-ı mahsusa rejimin içine çöküp nato tarafından yapılandırılınca, memleketin sahibi ne sağcı ne solcu olunca işte sol'a da sağ'a da kafalarınas göre ayarı veriyorlar. ayar esnasında kendi projelerini hayata geçirmek için adamlar eldeki imkanlarla kitleleri etkilemeyi çok güzel beceriyorlar, helal olsun, takdir ediyorum.
emperyalist rusya ingilizlerle işbirliği yaparak osmanlı'nın üzerine nasıl çullandı, biraz bakmak gerekiyor. ermeni çetelere silah verip isyan hareketlerini başlatan ruslar, ingişlizler, fransızlar değil miydi ne çabuk unuttuk ki yakınlaşacakmışız? burada bir sömürgeci düzen var, sağcıyı da solcuyu da tasnif etmeden yutuyor. bize düşen bütün görev ben şu rejimin içindeki hafriyatı alacağım diyen bir babayiğit çıkarmak. bunu yapmadığımız müddetçe bütün sağcılık solculuk tartışmalarına girişmenin ve bizi daha çok dövdüler demenin anlamı yok. sağcılık-solculuk olayları 90'lı yıllardan itibaren bitti, batılı güçlerin hedefinde islam var, müslümanlar var. müslümanları terörize edip düşman belleyip peşinden gidiyorlar ve ne acıdır ki biz de nato üyesi -ki o nato'ya girişimiz bir solcu olan inönü'nün sayesindedir imzayı da bir sağcı olan menderes çakmıştır- müslüman ülke olarak aynı yapının içinde din kardeşlerimize karşı savaşıyoruz.
kendilerini nerede göstermeye çalışırlarsa çalışsınlar, bazı "küçük burjuva partilari"ni (chp, dsp) "sol"da sayıyoruz.
chp ve dsp gibi partilerin sol olmadığına ve hatta iktidar olduklarında uygulayabilecekleri hiçbir toplumsal projelerinin olmadığına inanıyorum.
fakat bunlara karşılık sol olarak önereceğim kadro hareketi bunların yanında militan sol sayılır.