90 li yıllarin başında kalitesi tavana vuran ammavelakin gitgide arabesklesen ve boktan müziklesen eserlerdir. gönül isterdi ki yükselen teknoloji ile dede efendiyi gececek bestekarlar peyda olsun. ammavelakin olmuyor. bize dayaniyoruz eskileri arayip tarayip bulmaya yahut lütfederlerse ahmet özhan'ın sesinden dinlemeye.
ya da dünyaya aciliyoruz ordaki bestekarlari yorumculari dinliyoruz.
bu ulke ki vakti zamanin da defter-i divanimiz eserini besteleyen ergüder yoldaş a yapmadiğini koymamiş ülkedir.
lambocum doldur bakalim plağa da koybakalim defter-i divanimizi. o yoksa rüya gibi ucan yillar olsun. ahmet özhan söylesin yalniz.
2000'li yıllardan itibaren amerikan tarzı pop yapmaya başlayanlar sayesinde, türkiye kültürü denenemez hale gelmiştir. tamamen özenti üzerine kurulu projelerden oluşan, hiç bir şekilde türkiye kültürünü barındırmayan çalışmalar, genç apolitik kesimin ilgisini çekmiştir ve bu kültür materyallerini yok-sattırmıştır. kapitalizm sayesinde bu amerikan tarzı sanatçılar zengin olmuş ve dağıtım ve reklam olanakları güçlenmiştir. bu durum yerel müzik yapan sanatçıları para sıkıntısına sokmuştur. televizyonun amerikan tarzına sahip çıkmasıylada beraber, türkü dinleyenlere "kıro" denmeye başlaması bu etkinin gücünü gösteriyor. lakin hala aktif olarak müzik yapan bülent ortaçgil, şebnem ferah ve diğer bir çok sanatçı yerel kültürün şu an kurtarıcıları gibi gözüküyor.