insanın tüm gününü alabilen öğrenimi boyunca içerisinde kalmak zorunda olduğu üniversitelerin, türkiye halkının %90lara varan oranla inandığı islam dininin şartlarından biri olan 'namaz' ibadetinin gerçekleştirebilmesini imkansızlaştıran durum.
'o zaman kilise de olsun, sinagog da olsun' tarzı yaklaşımları duyar gibi oluyorum...
o dinlere mensup üye sayısının azlığını geçtim, onların günde 5 kere gidilmesini 'şart' koşan ibadetleri yok, pazar ve cumartesi günleri yeterli olabilmekte.
türkiye'deki üniversitelerin yoğun bilimsel çalışmalarından dolayı gözden kaçmış eksikliktir.
(bkz: dünaydaki ilk 500 üniversite arasında türk üniversitesi bulunmaması)
turkiyenin laik oldugunu gosterir. zaten turkiyede adim basi elini sallasan cami bulmak mumkun. keske biraz da beyin akil mantik felan bulabilsek her ellimizi salayinca.
aynı zamanda sinagogsuz ve kilisesiz üniversiteler de olduğundan pekte yadırganmaması gereken durumdur. eğer laik bir ülkeysek ve laikliğin bir özelliği de ''tüm dinlere eşit mesafede durmak'' ise -ki öyledir- üzerinde konuşmaya bile değmez. çünkü bu ülkede -her ne kadar %99.999999999... umuz müslüman olsa bile- hristiyanlar da, yahudiler de yaşamaktadır. ayrıca eğer üniversite dağ başında değilse yani şehir içinde ise zaten yakınında onlarca cami bulunacaktır. yok ama üniversite dağ başında ise o zaman dinibütün öğrenciler için ibadet yerleri düşünülebilir.
galiba en iyisi dersleri caminin içinde yapmak. böylece ne derslere geç kalınır, ne de ibadete. a bi dakika o zaman kızlarla erkekler yan yana ders yapamaz. hımm, o zaman kızlarla da erkekleri ayıralım. haremlik ve selamlık olarak ayıralım camileri de. sonra teneffüs zilleri olarak da ağlak hoca efendiden nameler dinleyelim. notlar sevap ve günah olarak sisteme işlensin. çanın üstünde kalan öğrenciler cuma günleri ezan okuma hakkına kavuşsun. din kültürü ve ahlak bilgisi dersi 85 kredi olsun. seçmeli olarak, şeytan taşlama ve yahudi yuhlama dersleri açılsın. aklıma bu kadar geldi şimdilik. tesbih çekerken biraz daha düşünücem. şimdilik allah kabul etsin.
insanlarin ozgurce ibadet etmesini dusunemeyen zihniyeti kotuledigi hadise. mesela bogazici felsefede cok yabanci ogrenci varmis oraya da bir kilise yapalim ne dersiniz hem ulkemizde cami sayisi 30-40 binlerdeyken 100 e yakin bile kilise yok.
21. yy türkiyesinde inanılması güç hadisedir. nasıl olurda mescit olmaz ya üniversitelerde. bununla yetinilmeyip ilkokullara, ortaokullara, liselerde mescit yapılmalıdır hatta.
okularin hepsini camiye cevirilerek asilabilecek sorun. hem tanriya yagmur duasi yapar gibi ekonomi duasi felan yaparak duzeltirsiz herbirseyi. hemde ozgurlukcu insanlar yetisir bu camilerde ayni akpcilerin gibi.
ETRAFTA CAMi VARSA GEREK YOK ZiHNiYETiNE iTAFTIR. ETRAFTA LOKANTA VARKEN KAMPÜS iÇERiSi YEMEKHANE VE LOKANTALAR NEYiN NE Si DiR. iBADET TE BiR iHTiYAÇTIR. BANA DEĞERLiDiR SANA DEĞiL HEPSi BU.
türkiye'deki bütün üniversiteleri şehir içinde, camilere yakın sanan şapşal zihniyetin anlayamayacağı eksikliktir. üniversite görmemiş olmakla alakası olabilir bu gibi durumların.
ayrıca yakında camisi olan konsepti eğer 15 dk yürüme mesafesiyse git gel neresinden bakarsanız bir ders saatine mal olacak olması bilkent gibi mescidi olan ve özgür ortama sahip olan bir üniversitenin kıymetini bir daha göstermiştir bana.
sonuç olarak islama tahammülsüzlüğü gösteren bir sorundur, turnusol kağıdı gibidir.
bÂzı insanlarca yanlış olduğu düşünülen bir gerçektir. evet türkiye'De -bazı- üniversitelerde mescit yoktur. iyi de;
- ders saatleri ile namaz saatleri birbiriyle çakışabilir. bu durumda dersleri, namaz vakitlerine göre mi ayarlayacağız ?
- kendini dine verdiğini iddia eden pek çok serseri, namaz kılmayan öğrencilere baskı yapabilir ki bu sık rastlanan bir şeydir zÂten.
- ona bakılırsa hastane, lokanta, iş yeri, gemi, uçak, tren... de insanların zamanlarını geçirdikleri yerlerdendir. orada bulundukları sırada namaz vakti gelmiş olabilir. çözüm olarak buralara da mı ibÂdethÂne açacağız ?
aslında medyada da görebileceğimiz bu problem adeta bir koyun olan müslüman kitlenin mescid isteriz diye feryat etmesi değil; bilakis bünyesinde mescid bulunduran üniversite vb kamu kuruluşlarının/kamusal alanların hedef tahtası haline gelmesi, laiklik çığırtkanlıklarının bu gibi durumlarda ayyuka çıkmasıdır. bir lisede ufak bir odanın mescid yapılması durumunda oranın müdürü derhal görevinden alınır, çünkü kemalist eğitim sistemine göre namaz kılan birey yetiştirilemez. olay bu kadar basittir ve kendini bu kemalizme göre bireyler yetiştirmeye adamış üniversiteleri geçiniz, doktorlarının bile eğitimindeki hayati amacın kemalist birey olmak olduğu tıp fakültelerinin ülkesinde mescitlere yer yoktur.
civarda cami veya namaz kılınabilecek herhangi bir mekan mevcutsa tartışılması pek gerekli olmayan, ama mevcut değilse, kampüsün en azından binde bir'lik bir kısmının tahsis edilmesi ile ortadan kalkacak problem.
tabi tahsisatı yapacak kaç rektörlük mevcut, orası tartışılır.
sosyal bilimler enstitülerini, fakülteleri kapatıp yerlerine mescitler açarak çözülebilecek sorun. ayrıca kampüs içerisinde kurban kesme alanları belirlenmesini, iftar çadırları kurulmasını ve kapalı devre kuran ve ilahi dinletisi sunulmasını öneriyorum.
bir de varolan mescidin sonradan kapatılması türü vardır* ki daha içler acısıdır. amaç; namaza yeni alışan üniversiteli gençlerin caydırılması ise kısmen başarı sağlanmıştır, ama işten içe bir isyana kapı açılmıştır. namazın her şeyden önemli bir ibadet olduğunu benimsemiş olanlar zaten gerekirse çimlerin üstünde, kartonun üstünde ibadetini yapacaktır.
her türlü özgürlüğün yaşanmasıyla örnek olması gereken * üniversitelerde elbette ibadet özgürlüğü de olmalıdır. kimseye zararı olmayan bu hakkın sindirilememesi, ancak kaddar bir zihniyetin eseridir, esefle kınanasıdır.