bu nedenlerin başında küçüklük yıllarında kitap okuma alışkanlığının kazandırılmaması gelir. yetişkinlerin ise ekmek kavgasına düşüp kitap okumaya zaman ayıramaması da bu durumun sebeplerinden biridir.
sadece tv ve internet ile alakalı bir durum değildir. ülkemiz öyle bir durumda ki herkes ekmek parası peşinde koşmaktadır, bunun içinde çok zor şartlarda çalışmaya katlanılıyor ki bundan fırsat kalmıyordur kitap okumaya sanırım. ayrıca ufak yaşlarda okuma alışkanlığı, okuma ve kitap sevgilisi çocuğa aşılanırsa belki ileride sıkılmadan okuyabilir ancak 20 yaşına kadar hiç kitap okumamış bir insan, o yaştan sonra kendisini ne kadar kasacak olursa da çok zordur kitap okuma alışkanlığı edinmesi, hatta çoğu başaramaz bile, başaranlarıda tebrik ediyoruz efendim.
insanlarımızın yüksek kültür düzeyi ile alakalıdır. zaten türk insanı yeterli bilgi ve kültür seviyesindedir.(!) hatta o kadar ki ülkemiz de bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan insan yoktur. herkesin her konu hakkında bilgisi vardır. öğrenilecek birşey kalmamıştır. televizyon ve gazete vardır üstelik, gerektiğinde bize yeterli bilgileri verebilecek. o zeka küpü diziler ve reklamlar var üstelik. ayrıca internet vardır genç insanlarımıza yardımcı olan, bilgisayar oyunları vardır gelişmelerini ve bilgi dağarcığı edinmelerini sağlayan. bu kadar şey varken kitap da neymiş. sadece bir kaç kendini tamamliyamamış insan vardır onlar da bu açığı kitap okuyarak tamamlamaya çalışmaktadır. yazıktır onlara (!).
nedenlerinden biri okuldur. o kadar sinir bozucu kitaplar verirler ki insan okumadan soğur. bunun dışında kişinin pembe dizi izleme ya da maç izleme gibi "çok önemli" görevleri olduğundan vakit kalmıyor olabilir.*
kurtuluş savaşının tarihini bile bilmeyen birtakım magazin ünlülerinin isimlerini şıp diye söyleyecek kadar beyni dolmuştur, okusa da anlamayacağı için aklından bile geçirmiyordur.
"geline niye oynamıyosun diye sormuşlar; yerim dar" demiş misali nedenlerdir.insanlar okumak istediklerinde pek de kolay vakit yaratabilirler.hemen hemen hergün televizyon izlemeye nasıl vakit bulunuyorsa buna da vakit bulunabilir.
kitap okumayan yurdum insanının bir kaçış cümlesi de ''kitaplar çok pahalı, nasıl alıp okuyalım ki''dir.evet, kitaplar cidden pahalıdır;fakat bu memlekete halk kütüphaneleri de vardır.
ülkemizdeki kitap okur sayısının azlığı sadece tembel bir millet olmamız ve bunun yanında da bahane üretmekte üstümüze olmamasından kaynaklanmaktır.
matbaa kapatilmistir osmanlida hem fetva hemde padisahtan izin alindiktan sonra nedeni o zaman basilan kitaplarin satilamamasidir. yani ikiyuzyil once de kitap okumuyoduk simdide kitap okumuyoruz. arkadaslar kitap fiyatlarinin yuksekliginden dem vuranlar sigarya bes ytl verip kafelerde caya iki ytl veren insanlardir. yargilamiyorum ama bahane bunlar olamaz. olmadi gidip ikinci el alinabilir.
bir çok nedeni var, ama sırf "kitap çok pahalı" demek cevap olamaz. adamın cebinde milyarlık cep telefonu, gereksiz yere cep-telefonu kontorü harcamak ve malbora cigarısını cebinden eksik etmemek... sonra da çıkıp kitap çok pahalı hocam demesi saçmalıktır. namaza niyeti olmayan ezan sesini duymazmış! ayrıca, şehirlerdeki büyük kitapçılar 5 hatta 6 taksite kitap vermektedir, bir çoğuda bu taksitlere faiz koymaz!
edit: gerçekten de taksitle bile olsa kitap almayacak kadar ekonomik durumu kötü olanlar da vardır.
en önemli neden kitapların dilidir. dilden kastım yazıdaki üslup. yabancı romanlara baktığımızda oldukça basit sözcükler ve cümlelerle karşılaşıyoruz ama türk romanlarına baktığımızda bunun tam tersi. bir cümle bir paragrafı bulabiliyor. Haliyle de türk halkı kitap okumuyor. anlamayacağı şeyle neden uğraşıp dursun ki... köydeki çoban mehmet'in, murathan mungan'ın herhangi bir kitabını okuduğunu ve o kitabı anladığını düşünebiliyor musunuz? mümkün değil. Ama okuma oranının yüksek olduğunu söylediğimiz ülkelerde yazılan kitaplar herkese hitap ediyor. eğer aydın kesim (bazıları kendini aydın sanıyor. o ayrı mesele...) halka inmezse türk toplumu her zaman kitap okumayan toplum olarak kalacak ve bu tip başlıklar hep açılacak. kitapların pahalı olması bahane. anlamadığım kitaba ben de para vermem.
okul zamanında hocaların kitap okuma olayının bir zevk işi değilde zorunluluk olarak öğrencilere sunması,müfredat müfredat diyerek kültürün,hayal gücünün öneminin es geçilmesi..yoksa gerçekten okumak isteyen adam kütüphaneye yazılır,istediği kitabı netten bulur,2. el alır ama yinede ulaşır
eğitim sistemimiz tamamen sonuca dayalı bir anlayışa sahip. bu durumda başarılı olmak, son seviyede öss'de başarılı olmak demektir. böyle bir eğitim anlayışı içinde, öğrencinin tek hedefi sınav sistemine göre kendini hazırlamak olmuş, bunun dışındaki her çaba boşuna vakit harcamak olarak algılanmaya başlanmıştır. temel sorun budur. ayrıca türk eğitim sistemi ortaöğretim kademesindeki öğrencilere bile henüz yetişmekte olan bir varlık gibi bakmaktadır. bunun sonucu olarak, klasik olan her eser için vakit hep erken görülmekte, bu eserlerin ancak ileri kademelerde incelenebileceği hakim bir anlayış devam etmektedir. pek çok eğitimci nedense insanın neler yapabilecğini nasıl bir varlık olduğunu unutmuştur. ciddi bir edebiyat eserini, bir lise öğrencisinin henüz tanıyamayacağını düşünür* bunlara göre orjinal bir felsefe ve sosylolji eserini öğrenciyle karşılaştırmak da onun kafasını bozma çabasıdır.
bunun gibi sosyal sebeplerin yanı sıra bu alandaki en temel eksiklik, eğitimcilerin eğitimin hedeflerini doğru bir şekilde ortaya koyamamsıdır. daha yakın zamanda öss birincisi olan bir kişinin kitap okumadığını gururla söylemesi, belki de en önemli eğitim problemimizin eğitim ve kültür anlayışımızda yattığını gösterir.
ataerkil bir toplum düzeni, yani çocukların anne ve babalarına özenmeleri, onların birer kopyası olması ve ebeveyinlerin kitap okumaması nedeniyle çocukların da bu tutumu sergilemeleri. düşük eğitim seviyesi nedeniyle sorgulamaktan, düşünmekten bi haber 'birey' diyemiyorum, 'sürülerin' yetişmesi. toplumun neredeyse tamamının aptal kutusu televizyon ile kafayı bozmuş olması. kelimelerin ne denli sersemletici olabileceğini bilmemeleri.
