türkiye'de aleni yada yasal olmasada duyulan haberlerden, görülen olaylardan, yapılan gözlemlerden varlığının bariz şekilde hissedilmesi ve bunun farkına varılması durumunda ayıkılan yada hala ayıkılamayan gerçektir.
bizler bunu meşhur münevver cinayetinde gördük, dersanelerin açılmasıyla gördük*, sokaklarda görüyoruz bunu.. bir akşam sokakta bir kez daha şahit oldum buna ve o günü yazmak geldi içimden:
Canım sıkılmaya başlamıştı. Evde gezinip duruyordum. saaat 19:30 du. Bir şey yapmalıydım ya da
uyumalıydım. Zaten yarım saat önce uyanmıştım öyleyse bir şey yapmalıyım dedim ve bu ılık yaz
gecesinde balkonda bira içmeye karar verdim.
Biraları almak için tekelciye doğru yürürken yolda bir çocuk ve babasını çöp ayıklarlarken gördüm. Her bina kendi çöpünü kendi önünde biriktiriyordu. Çocuk bir binanın önündekileri ayıklıyordu, babası bir başka binanın önündekileri. Bu çöplerle ne yaptıklarına dair bir fikrim yok fakat bu insanlar geçimlerini belli ki bundan sağlıyorlar.
Yanlarından geçerken çocuğa baktım çaktırmadan; 12 yaşlarında yuvarlak yüzlü zayıf bir şeydi. hevesli ve konsantre olmuş bir halde işini yapıyordu. -işini: çöp ayıklamayı. 12 yaşlarında bir çocuk.-
Çocuk bu haliyle bana, kuaförü saçını yapamadığı için hayata küsen Işıl'dan, Aysu reddetti diye
dertlenen Okan'dan daha yüce geldi ama sonra bu çocuk çöp topluyor diye reddedilmekten yada kötü
görünmekten şikayetçi olamamak saçma diye düşündüm. Bir kere daha baktım çocuğa göz ucuyla; harıl
harıl devam ediyordu.
Bu çocuğu böyle hevesle çalıştıran şey bu işten keyif alması değildi, ailesini geçindirmek için babasının aldığı sorumluluğa ortak olmasıydı. Evde onlardan gelecek yemeği bekleyen birileri veya birisi vardı ve bu 12 yaşındaki çocuk futbol oynamak, belgesel izlemek, kitap okumak, yüzmek, top oynamak yerine çöpten işlerine yarayacak bir şeyler bulmanın derdindeydi.
Bu çocuğu böyle hevesle çalıştıran şey: 12 yaşında bir çocuğun ellerine bağlanan umudun
farkında olması ve bu umudun benliğinde uyandırdığı gurur ve sorumluluktu.
Ben ise şimdi bu baba-oğul burada çöp toplarken biralarımı edinip serin balkonumda onları yudumlamaya gideceğim diye düşündüm. Utandım, vicdan azabı çektim bir süre. Fakat bir devlet memurunun oğlu olarak doğmak benim suçum değildi, bir çöp ayıklayıcısının oğlu olarak doğmak onun suçu değildi. Ortada boktan
ve adil olmayan bir durum var ve bunun suçlusu ben değilim, o da değil, ama ben serin balkonumda
bira içiyorum o ise çöp topluyor. Hindistan'daki kast sistemini hayretler içinde karşılayanlara
götümle gülüyorum şu an ve "yapacak bir şey yok" diyenlere sinirleniyorum dakikalar geçtikçe.
içinde bulunduğumuz sistem, bu gizli kast, yapacak bir şey yok denildiği için devam etmiyor mu
zaten? Katılmıyorum, katılamam sizlere, olmalı, yapacak bir şeyler muhakkak olmalı...
ulan fark edecek yazacak olsanız da kontra olarak ''aa fişlediniz mi bir de halkı yetişin komşulaar'' moduna girer sizden önce bunlar.
asla medyadan silinmezler.
siz bakmayın yandaş-ak yayın organlarına, yalakalık falan tamam da hepsi maraba mantığında bir inat adama tutunmuştur ve samimi söylüyorum diğer güruha göre daha amatördür bunlar. daha doğrusu komplike değillerdir manipüle kabiliyetleri düşüktür.
neyse okuyan olmaz ya, devamında sıkılırsınız diye kısaca yazdım azıcık bulunsun burada.