türkiye'nin hemen her yerinde 150-200 metrede bir cami olmasından mütevellit, sürekli yenilerinin yapılmasıyla ortaya çıkacak durumdur.
anlatmak gerekirse;
yaşadığım evden 5-6 caminin ezanı rahatlıkla duyuluyor. ateistim lakin ezanı iyi okuyan bir müezzinden dinleyince hoşuma gider. musiki yönden tatmin olduğum sürece ezan benim için bir eziyet değildir. nefret etmem. fakat söz konusu 5-6 cami, çok ciddi süre farklarıyla ezana başlayınca ortaya berbat bir uyumsuzluk çıkıyor. ne sözler net anlaşılıyor, ne de musiki yönden doyum söz konusu oluyor. çorbaya dönüyor kısacası. eminim müslüman kardeşlerim de durumdan bazı bazı rahatsızlık duyuyorlardır veya durumumu anlayacaklardır.
durumun suçlusu kesinlikle müezzinler veya özelinde camiler değildir. desibel ayarı yapılsa böyle bir durum ortaya cikmayacaktir. veya bu kadar sık aralıklarla cami yapılmasa, hiçbir müslüman çıkıp da ben niye 545464 tane camiden ezan duymuyorum gibi bir yorum getirmeyecektir. aksine kulağa hoş gelen ve inananları namaza yonlendiren bir musiki hava kazandırılabilir.
ikinci konu, hoşgörüyle alakalı.
türkiyede ciddi yoğunlukta bir müslüman nüfusu olduğu su götürmez bir gerçek. lakin inanmayan, ezanı anlamayan, bunu duymak istemeyen birini zorla ezan dinlemeye mecbur etmek niyedir?
örneklemek gerekirse; herhangi bir avrupa ülkesinde olsanız, günde 5 kez yüksek sesle çanlar çalsa, papazlar megafondan hristiyan alemini ibadete çağırsa bu sizi rahatsız eder miydi düşünmek gerek.
islam dininin fıtratında yer alan hoşgörü, neden uygulamaya gelince vasatın altında kalmıştır? bence sorulması gereken budur.