Çok zordur hem de çok ama çok zordur.
Bir yandan şehirlerdeki olumsuz koşullarla savaşırken bir yandan da insanların zihnindeki katılaşmış yobaz fikirlerle savaşırsınız ve bir yandan da insanların, size karşı olan acıma duygularıyla uğraşırsınız.
söylemeliyimki engelli olmadan önceki arkadaşlarımın hiçbiriyle görüşmüyorum. Çünkü hiçbiri yanımda değildi.
Şimdiki tanıdıklarımında yüzde doksan dokuz nokta dokuzu acıma ve sevap duygusuyla hareket edip, engellilerin hiçbir şeyi başaramayacağı anlayışıyla bakıyor. Yüzde sıfır nokta biriyse gerçekten içten, samimi arkadaşlık yapıyor ve bu kişilerin sayısı toplumda çok az.
zordur. ve kişi için ağır bir imtihandır!
engelli kişilere ekseri- özürlü- deme gibi de zeka özürlüyüzdür(!) kaldırımlara ve park yerlerine baktığımızda onlara gösterdiğimiz saygıyı anlamak hiçte zor olmayacaktır.
(buarada her sağlıklı birey, bir engelli adayıdır! )
Vah vah bakislari atip engelli alanina arac park edecek kadar got oglanmara maruz kalmaktir.
Kardesim adama acima. Acinacak bir seyi yok adamin. Ben gurur duyuyorum sahsen. Bedenlerindeki engele verdikleri mucadele ve o engeli yenmeleri muhtesem bir basari. Defalarca eli alcida yasamaya alismis biri olarak basit bir el kiriginin bile bazen ne kadar rahatsizlik verici oldugunu biliyorum. Bununla bir omur boyu yasayan bircok insan bu engeli yeniyor. Yukaridaki entrydeki yusuf akgun e de saygilarimi sunarim.
zordur ve *Allah yardımcıları olsun.* dedirtir. eğer ki dıştan fark edilmeyen ve doktorlar tarafından tam tespit edilmesi zor cinslerdense bu dilek cümlesini kat kat artırmak gerekir. mesela yolda görürken bayağı insanda dikkatimi çekiyor. ayaklardan yamuk basıyorlar ve farkında değiller ama büyük bir kısmı düzgün ve dik de duramıyor. tespit edilen sayıdan çok fazlazlasının sağlık sorunu olup akolyoz, kifoz vb. sebeplerle engelli sayılabileceğini düşünüyorum. bu anatomik yapıya da ters ve nasıl anlamıyorlar şaşıyorum. tıpkı insanların gerçekten mutluyken hallerinin sahte gülüşlü hallerinden güzel olması gibi veya kendini sahte göstermeye çalışırken hayattan sıkılıp atıyorum mesleğini seviyorsa da sevmiyormuş gibi sözler etmesi ve sır küpü olmaya~geçmişte can acıdı diye benzer özellikte insanlarla konuşmayıp önyargılı davranmaktan tuhaflaşmak, yalnızlaşmak gibi bir zorlu durum. ne de olsa engeller de kişi için bir durumdur kısaca.
çünkü bu ülkede, binaları çizen mimarından tut, inşaatı yapan müteahitine... yolları yapan belediyelerden tut, çevre mühendislerine, o kaldırım taşlarını döşeyen işçilerden tut, hastanelere, devlet dairelerine, okullara, mağazalara, barlara, kafelere, otellere kadar aklına gelen her yerde hiçbir allah'ın kulunun aklının köşesinden geçmiyor oralardan tekerlekli sandalyesi ya da bastonuyla bir engellinin-sakatın da gelip geçebilme ihtimalinin ya da hakkının olduğu.
kimsenin umrunda olmayan bu durum, bir ülkenin ya da toplumun gelişmişlik ve kalkınmışlık kriterlerinin başında gelir. fakat ne yazık ki bu ülke bu açıdan dünya'nın en geri kalmış ülkelerinden biridir. avrupa ve abd'deki şehirlere gittiğinizde dikkatinizi çekecektir muhakkak, sokaklarda dolaşan bir sürü engelli vatandaş. ve şaşıracaksınız, bu şehirde ne kadar da çok engelli varmış diye ama şaşırmayın çünkü olay o değil, sadece oralarda engellilerin çoğu hayatlarına sağlam bir insanmış gibi devam edebiliyor. çünkü oralarda şehirler, önce engelli insanlar için düşünülmüş, tasarlanmış ve kurulmuş. bu yüzden de engelli vatandaşlar özgürce, hem de kimseye ihtiyaç duymaksızın sokaklara çıkıp, şehir hayatına karışabiliyorlar.
ne var ki, bizim ülkemizdeyse aynı şeyleri söylemek mümkün değil malesef. hatta tam tersi. şehirler engelli insanlar dışarı çıkamasın diye kurulmuş adeta. gerek siyasi anlayışın, gerekse halkın bu meseleye bakışı o kadar sığ ve duyarsız ki, hiç bir altyapı çalışması yapılmamış şehirlerde. o kadar ki, göstermelik yapılmış engelli asansörlerini engellilerden başka herkes kullanıyor, kaldırımlardaki rampalardan bırak tekerlekli sandalyeyi, 4x4 cipler zor çıkar.
yani özetle, bütün bu sebeplerden dolayı zor iştir bizim memlekette engelli olmak. sokaklar onlara göre değildir, bu yüzden de eve kapanmak demektir türkiye'de engelli olmak. ve işte sırf bu yüzden daha çoook fırın ekmek yememiz gerektir, kendimize "kalkınmış ve medeni bir ülke" diyebilmek için.
2000 yılı verilerine göre Ülke nüfusunun %12 sini oluşturan bireylerden biri olmak demektir. Şimdi basit bir cebir hesabı sonuncunda diyebilirsiniz ki, bu rakam doğru olsa sokakta gördüğüm her on kişiden birinin engelli olması gerekir. Ama göremezsiniz değil mi? Çünkü ülkemizde yaşam alanlarımız ulaşılabilirlik kavramı göz önüne almadan planlanmaktadır. işte size güzel bir örnek: http://www.f5haber.com/mi...t-haberi-2933510/?ref=ana
üst geçidin-köprünün bir tarafına engellilerin geçebilmesi için eğim-yol yapılırken diğer tarafına yapılmamasıdır. öylece köprüde kalakalmak ve gerisin geriye gitmektir.
böyle bi şeydir işte bu ülkede engelli olmak. ortada mal gibi kalmaktır. *
dün akşam televizyon seyrederken kanaltürk'de esirgemeden albümünün lansman gecesine denk gelince izleyeyim dedim. sonlara doğru tüm sanatçılar sahneye çıkınca beni dumura uğratan bir okadar da sevindiren bir sahne çarptı gözüme. down sendromlu kuzenim bir elini kıvanç tatlıtuğ'un, diğer elinide halit ergenç'in omuzuna atmış şarkı söylüyor. az biraz fırsat verlince ne güzel işler yapılacağını gösterdi oradaki insanlar. bırakın engeli biz köstek olmayalım, bizimki bihterin kapısına kadar dayanmazsa dişimi kırarım.
her şeyden önce her zaman bütün bakışlar sizdedir. bu aslında iyi anlamdadır yani insanlar size yardım etmek için adeta sıraya girerler ancak bazı durumlarda yardıma ihtiyacınız olmadığı zaman bile size yardım etmek isterler siz ''hayır teşekkür ederim ben yaparım'' dediğiniz zaman sizin başınızda dikilip o işi nasıl yaptığınızı tıpkı yeni yürümeye başlayan çocugunu yürürken izleyen anne gibi izlemeye koyulur.
engelli kişisi bu durumda heyecan yapar gerçekten normalde yapmış olduğu şeyi o an yapamaz işte o an ''tamam ben yaparım'' diye gelir başınızda dikilen kişi ve ''ezer' sizi.
amacı elbette bu dğeildir tek amacı size ''yardım etmektir'' ancak siz kendinizi bir ''beceriksiz olarak görmüşsünüzdür ve ezilirsiniz bu durum karşısında..
zordur bedensel engelli olmak her durum da karşınıza çıkar bu zorluklar. bir yere giderken genellikle sorun olur. eski yapıları anlıyorum tamam o zaman düşünülememiş olabilir bunu bir nebze anlarım ancak yeni yapılan yerlerin dahi ''bedensel engellilere'' uyumlu olmaması bir rampa yapılmaması insanı üzüyor ve düşündürüyor aslında.
mesela metrolar. medeniyetin bir göstergesi değil midir metrolar? yani çağdaşlık işareti gibi bir şeydir. son teknoloji falan ancak kapısının ortasın da bir direk? şimdi bu direği buraya insanlar tutsun diye koyuyorsunuz tamam anlıyorum ancak bu direk bir çok ''bedensel engellinin içeriye rahat bir şekilde girmesini engelliyor'' zaten o anda bir telaş oluyor insanda. ben 1 kere bindim metroya normalde metro ile işim olmazdı nereye gideceksem binerdim tekerlekli sandalyeye yavaş yavaş giderdim ama o gün işimiz olduğu için ve babam ''binelim lan'' dediği için el mahkum gittik. dönüşte ben normal yoldan yavaş yavaş etrafın keyfini çıkartarak 2 saatte geldim. binmedim metrayo dönerken..
adamlar bir asansor yapmışlar 4 kişilik o kadar küçük bir asansör ben görmedim hayatımda sanmıyorum ki o asansöre tekerlekli sandalye sahibi biri rahat girebilsin. tamam normal tekerlekli sandalye girebiliyor ancak tekerlekli sandalye dediğimiz şey standart değil benim ki akülü ve biraz büyük..
neyse bindik asansöre sanıyorum 10 dakika uğraştık en sonunda bindik indik aşagıya asansörden indik bir baska asansöre daha bindik tekrar indik aşagıya..
bekliyoruz metroyu zaten bir heyecan var. lan tam binerken gider mi falan diye? türkiye baba burası nolur nolmaz neler gördük. bekliyoruz metroyu geldi en sonunda ben telaslı durdu kapısı acıldı yukarda saniye var atıyor saniye ben kapıya dogru hamle yaptım telaslı telaslı amk binelim şuna da bir olay olmasın diye. gümm direğe tosladım ! lan o direği oraya yapan adam bunu ne sebeple yapıyorsun bilmiyorum ama sana baya sağlam küfür ettim orada..neyse zaten binmedim bir daha metroya falan...
sıkıntılar bu kadar değil elbet devam ediyor.
izmir yeşilyurt devlet hastanesi polikilinik binası. bir rapor alacagım. yahu hastane lan burası? yani hastane nedir baba ? asansorleri bilmem neyi bir bedensel engelliye en uygun şekilde olmak zorunda değil midir?
şimdi sedyede yatıyorum. polikinlik binasının 2. katında ki doktor bakacak tamam diyecek. olay bu. ancak polikilinik binasında sedye asansörü yok! evet abi yanlış duymadın. şu an var galiba ancak 8 sene önce yoktu. şimdi 3 asansör var ücüde 4 kişilik. sedye ile binmeme imkan yok.
babam doktorun yanına çıktı hani olayı acıklayacak doktor alt kata gelsin bana baksın yukarıya cıkamıyorum lan ! gitti geldi küfürler ediyor kendi kendine. doktor işim var gelemem cocugu buraya getireceksiniz demiş.
o raporu almak zorundayım. sedye nin dort tarafından adamlar tuttu ve 1 kat yukarıya ''merdivenlerden'' çıktık. evet bildiğin adamlar sedyeyi omuzladı merdivenlerden yukarı çıkıyoruz. düşürseler sıçtım yani.. doktor beni gördüğünde dedi tabi ''ben böyle bilseydim gelirdim yahu ben anlamadım'' şeytan diyor al tovbe tovbe. neyse efendim.
türkiye de bedensel engelli olmak gerçekten zordur. ancak bu zorluğun yanında çok güzeldir. elbette bir çok aksilik vardır bir çok olay yaşanmıştır ancak yinede türkiye'de bedensel engelli olmak güzeldir.
insanların bir takım özürleri olabilir bu doğuştan ya da sonradan olan özürlerdir. ancak bu insanlar türkiyede yaşıyorsa biz bunlara engelli diyoruz. eğer sosyal hayatta bu tür insanları düşünerek adımlar atmazsak- kaldırım otobüs okullarda asansör...vb- angelli katagorisinde yer alıyorlar. yani bu insanları biz engelli yapıyoruz. onların özürü vardır engeli değil.
Türkiye'de yaşamanın zorluklarıyla engelleri olmayan insanlardan katbekat daha fazla mücadele etmektir hayat boyu.bir sokaktan geçerken normal olmadığınız için dikkatle incelenmenizdir...yardıma ihtiyacınız olduğunda bir işlerinin çıkacağını ve arkalarına bakmadan gideceklerini bilmektir.. aslında engellerinin bedenlerindekiler ya da zihinlerindekiler olmadığını, asıl engelin toplumun; bizlerin onlara koymuş olduğu engelleri yasamaya mecbur olmak olduğunu bilmektir Türkiye'de engelli olmak.
engelliler için ayrılmış park yerinin sağlamlar (!) tarafından işgal edilmiş olma durumuna alışmayı gerektirir.
engelliler için yapılmış umumi tuvaletlerin, diğer tuvaletlerde sıra beklemek istemeyenler tarafından doldurulmuş olma durumuna alışmayı gerektirir.
kısaca, engellenmiş hayatınızı kolaylaştırmak için yapılmış, zaten pek nadir bulunan tüm ayrıcalıklarınızdan vazgeçmek zorunda olmaya alışmanız gerekir. çünkü halk "aman canım nolcak" diye hakkınızı yer durur, kendilerine ve yakınlarına yapılsa aynı şey, "aaa ne ayıp şikayet edicem" derler, herangi bi sıraya kaynak yapıldığında olay çıkarırlar. ayağın var, bekle işte; sen tekerlekli sandalyeye oturanların hakkını yerken iyiydi, göt herif !
engeliniz beyninizdeyse; deli,
engeliniz gözünüzdeyse; kör
engeliniz bacağınızdaysa; topal
engeliniz kulağınızdaysa; sağır
engeliniz bedeninizin herhangi bi yerindeyse de sakat olarak adlandırılacağınız anlamına gelir. budur milletin bakış açısı!
kotu bir seydir. cok kotu bir seydir. ne zaman tekerlekli sandalyedeki birini bir otobuse binerken gorsem burda, yurdumdaki engelliler icin icim acir. otobus durduktan sonra bir takim uyari sesleri cikarirken, bir banttan dikkat simdi tekerlekli sandalye icin merdiven indiriyoruz der bir metalik ses. bakarim, baktigimi gormesin kimseler diye gizlice, olmasi gerekene ozlemle.