çünkü bu ülkede, binaları çizen mimarından tut, inşaatı yapan müteahitine... yolları yapan belediyelerden tut, çevre mühendislerine, o kaldırım taşlarını döşeyen işçilerden tut, hastanelere, devlet dairelerine, okullara, mağazalara, barlara, kafelere, otellere kadar aklına gelen her yerde hiçbir allah'ın kulunun aklının köşesinden geçmiyor oralardan tekerlekli sandalyesi ya da bastonuyla bir engellinin-sakatın da gelip geçebilme ihtimalinin ya da hakkının olduğu.
kimsenin umrunda olmayan bu durum, bir ülkenin ya da toplumun gelişmişlik ve kalkınmışlık kriterlerinin başında gelir. fakat ne yazık ki bu ülke bu açıdan dünya'nın en geri kalmış ülkelerinden biridir. avrupa ve abd'deki şehirlere gittiğinizde dikkatinizi çekecektir muhakkak, sokaklarda dolaşan bir sürü engelli vatandaş. ve şaşıracaksınız, bu şehirde ne kadar da çok engelli varmış diye ama şaşırmayın çünkü olay o değil, sadece oralarda engellilerin çoğu hayatlarına sağlam bir insanmış gibi devam edebiliyor. çünkü oralarda şehirler, önce engelli insanlar için düşünülmüş, tasarlanmış ve kurulmuş. bu yüzden de engelli vatandaşlar özgürce, hem de kimseye ihtiyaç duymaksızın sokaklara çıkıp, şehir hayatına karışabiliyorlar.
ne var ki, bizim ülkemizdeyse aynı şeyleri söylemek mümkün değil malesef. hatta tam tersi. şehirler engelli insanlar dışarı çıkamasın diye kurulmuş adeta. gerek siyasi anlayışın, gerekse halkın bu meseleye bakışı o kadar sığ ve duyarsız ki, hiç bir altyapı çalışması yapılmamış şehirlerde. o kadar ki, göstermelik yapılmış engelli asansörlerini engellilerden başka herkes kullanıyor, kaldırımlardaki rampalardan bırak tekerlekli sandalyeyi, 4x4 cipler zor çıkar.
yani özetle, bütün bu sebeplerden dolayı zor iştir bizim memlekette engelli olmak. sokaklar onlara göre değildir, bu yüzden de eve kapanmak demektir türkiye'de engelli olmak. ve işte sırf bu yüzden daha çoook fırın ekmek yememiz gerektir, kendimize "kalkınmış ve medeni bir ülke" diyebilmek için.
zordur ve *Allah yardımcıları olsun.* dedirtir. eğer ki dıştan fark edilmeyen ve doktorlar tarafından tam tespit edilmesi zor cinslerdense bu dilek cümlesini kat kat artırmak gerekir. mesela yolda görürken bayağı insanda dikkatimi çekiyor. ayaklardan yamuk basıyorlar ve farkında değiller ama büyük bir kısmı düzgün ve dik de duramıyor. tespit edilen sayıdan çok fazlazlasının sağlık sorunu olup akolyoz, kifoz vb. sebeplerle engelli sayılabileceğini düşünüyorum. bu anatomik yapıya da ters ve nasıl anlamıyorlar şaşıyorum. tıpkı insanların gerçekten mutluyken hallerinin sahte gülüşlü hallerinden güzel olması gibi veya kendini sahte göstermeye çalışırken hayattan sıkılıp atıyorum mesleğini seviyorsa da sevmiyormuş gibi sözler etmesi ve sır küpü olmaya~geçmişte can acıdı diye benzer özellikte insanlarla konuşmayıp önyargılı davranmaktan tuhaflaşmak, yalnızlaşmak gibi bir zorlu durum. ne de olsa engeller de kişi için bir durumdur kısaca.
Vah vah bakislari atip engelli alanina arac park edecek kadar got oglanmara maruz kalmaktir.
Kardesim adama acima. Acinacak bir seyi yok adamin. Ben gurur duyuyorum sahsen. Bedenlerindeki engele verdikleri mucadele ve o engeli yenmeleri muhtesem bir basari. Defalarca eli alcida yasamaya alismis biri olarak basit bir el kiriginin bile bazen ne kadar rahatsizlik verici oldugunu biliyorum. Bununla bir omur boyu yasayan bircok insan bu engeli yeniyor. Yukaridaki entrydeki yusuf akgun e de saygilarimi sunarim.
zordur. ve kişi için ağır bir imtihandır!
engelli kişilere ekseri- özürlü- deme gibi de zeka özürlüyüzdür(!) kaldırımlara ve park yerlerine baktığımızda onlara gösterdiğimiz saygıyı anlamak hiçte zor olmayacaktır.
(buarada her sağlıklı birey, bir engelli adayıdır! )
Çok zordur hem de çok ama çok zordur.
Bir yandan şehirlerdeki olumsuz koşullarla savaşırken bir yandan da insanların zihnindeki katılaşmış yobaz fikirlerle savaşırsınız ve bir yandan da insanların, size karşı olan acıma duygularıyla uğraşırsınız.
söylemeliyimki engelli olmadan önceki arkadaşlarımın hiçbiriyle görüşmüyorum. Çünkü hiçbiri yanımda değildi.
Şimdiki tanıdıklarımında yüzde doksan dokuz nokta dokuzu acıma ve sevap duygusuyla hareket edip, engellilerin hiçbir şeyi başaramayacağı anlayışıyla bakıyor. Yüzde sıfır nokta biriyse gerçekten içten, samimi arkadaşlık yapıyor ve bu kişilerin sayısı toplumda çok az.