inançlara saygısızlığın ne demek olduğunu açık biçimde ortaya döken bir hadise. bir dindar olarak bu durumdan rahatsızım ve vatandaşın denize girme hakkı olduğu kadar halkın da denize girme hakkının altını ısrarla çizmek isterim.
türkiye de dindar insanlara uygun plaj olması zorunlu bir durum değildir. halk plajları vardır; isteyen gider, istemeyen gitmez. eğer illa da dindar insanım ben gelemem öyle şeye diyorsan cemaat otellerinin sizlere göre çok uygun kampanyaları var, onlara bir göz atın derim.
dindarların denize girmeyi günah saymamaları halinde, ıssız sahiller emirlerine her mevsim amadedir ve denize girmemeleri sözkonusu değildir. ayrıca, parası olan dindarlara özgü son derece lüks oteller, tatil köyleri vardır. buradan da bir mağduriyet icat etmek mümkün değildir ve ayrıca son derece komiktir.
Almanya'da kırdığı cevizler çabuk unutulup sarık ve cüppeye bürünen, çok kısa bir süre milletvekili olarak kalmış bir zatın antalyada 5 yıldızlı, bol sıfırlı ücretleri olan otelinde aileler dahil olmak üzere kadın ve erkek ayrı plajda denize girebilir.
dindar, vatandaş ve halk diyerek ne anlatılmak istendiği anlaşılamamıştır. halk bizsek vatandaş kim? hadi dindarı anladık diyelim. halk kim? deniz neyinize sizin bu beyinle yüzemez boğulursunuz siz.