Öncelikle yazıma cumhurbaşkanlığı seçimlerinde erdoğana, istanbul seçimlerinde topbaşa, 1 haziranda davutoğluna ve kasım seçimlerinde davutoğluna oy verdiğimi söyleyerek başlamak istiyorum. Sabırla okuyunuz.
Demokrasi halkın kendi kendini yönetmesidir ve bu oylamalarla sağlanır. Oylama ise belli şartlar gerektirir. Tarafsız bilgi alma özgürlüğü, bağımsız ve etkim yargı. Türkiye'de bunların ikisinin de olmadığını medya için; satılmış ve peşkeş çekilmiş gazeteler veya patronları vergi cezalarına boğulmuş kişiler örnek gösterilebilir.
Yargının hali ise ergenekonda onlarca paşayı müebbetle yargılayıp yıllarca içerde tutan kişinin şu anda müebbetle yargılanan bir kaçak olduğunu belirterek anlatabiliriz.
Gelelim siyasi partilere. Partilerden biri tamamen anayasal ihlalle bir kişiye -ki bu kişi normalde tarafsız olmalıydı.- bağlı.
Diğer ikisi ise üst üste kaybettiği seçimlere rağmen koltuk bırakmıyor. Bu koltuk bırakmayanlardan biri ise 4 aday daha olmasına ve parti kaynamasına rağmen kongreye gitmemek için her türlü orospuluğu yapıyor. Ki bu orospuluklara yıllarca sövdüğü bir otoriter şahsın bir yerlerini yalamak dahil.
Bir diğer parti ise terör destekçisi ve hapis.
Şimdi gelelim anayasa seçimlerine. Bir anayasal seçim meclisten geçmediği için uygulanamıyor ve bir hikmetle bu yalak or.... olan parti lideri bir anda destek veriyor. Omurgasızlıkta sınır tanımıyor ve ülkeyi referanduma götürüyor. Bu referanduma götüren adam türkiye'nin 50 yıllık kaderini baştan aşağı değiştiriyor. Peki kim bu adam?
Akp için söylediği her boku yutan,
Apoyu asamayıp meydanlarda ip atan,
Yıllardır akp seçmeninin ana avrat sövdüğü ve bugünse kelini yaladığı bir adam. Ayrıca bu adam partisinin de genel kuruluna eliyle yerleştirdiği adamları hariç hiçbirine o kadar hakim değil ki adam seçimli kurultaya gitmemek için belki masa altı bile yapmış olabilir. Ve bu adam türkiye'yi değiştirecek kararı veriyor.
Ki bu yapılacak olan referandumda da yargının tavrı belli, baskılar ortada, saldırılar ortada. işten atılan mı dersin (irfan değirmenci), cnn'de çıktı aslanlar gibi savunma yaptı diye içeri alınan, 7 yıl önce attığı twit yüzünden nezaret yatan mı dersin (bkz: seda kadıgil).
Ve bu şartlarda türkiye'de demokrasi var deyip oy isteyeceksin bir de kendine cumhurbaşkanı diyeceksin.
Daha olağanüstü hali, khkları, önleyemediğiniz darbe girişimini, suriyedeki askerleri ve suriye'den gelip plajlarımızda kız kesen suriyelileri saymadım bile.
demokrat parti kuruldu öküz seçmeni anlamını kavrayamamış ona demirkırat demişti. dini kullanan sağ partilerin sermayesi bu halkın cehaletidir aydınlanması iflastır bunu iyi bilir o yüzden yobazlığa ve gericiliğe sımsıkı sarılır.
konuya mizah da katarak ağlayacak halimize biraz da gülelim.
turgut özal'ın iktidarı döneminde, süleyman demirel'in ekonomik gidişatla ilgili eleştirileri üzerine gazeteci sorar:
-sayın demirel 24 ocak kararları sizin döneminizde uygulamaya koyuldu, özal'da onu uyguluyor. şimdi bu kararları beğenmiyor musunuz?
-gazteci gardaşım. 9. senfoniyi bildin mi? heh işte o 9. senfoniyi berlin flarmoni orkestrası da çalar, afyon dinar belediye bandosu da.. fark budur..
şimdi değerli dostlarım; isveç, belçika, danimarka da demokrasi uyguluyor türkiye de demokrasi uyguluyor. hangisi berlin flarmoni orkestrası hangisi afon dinar belediye bandosu ona siz karar verin.
öğrencilerin inisiyatifini yok sayarak onlar adına karar veriliyor. isteseler de istemeseler de öğrenecekler diyor uzun adam. herşey özetliyor aslında türkiyedeki durumu, söyleyecek söz kalmadı.
demokrasi denilen şey 89 devrimini gerçekleştiren insanların hayaliydi. şekil olarak belki var. Ama devrim gününden bugüne demokrasi tüm dünyada sadece bir hayal olarak kaldı.