türkiye de demokrasi algısı

entry2 galeri0
    3.
  1. demokrasi, genel anlamda bütün akademiyanın kabul ettiği şekliyle, 1826 yılında amerika da beyaz, mal varlığı olan, erkeklere oy verilmesiyle başladı. genel anlamda da bu günkü demokrasi anlayışından da uzaktı. bu günkü eleştirilen çoğunluk diktası anlayışına 1970'lere kadar demokrasi deniyordu. ve bu anlayışa da karşı çıkan hali hazırda tek ideoloji komunizmdi. fakat görünürde onunda hiç bir farkı yoktu. iki anlayışta tahakkümcüydü. fakat 70'lerden sonra post modernist anlayışının gelişmesiyle, radikal demokrasi denilen anlayış gündeme geldi. bu, siyasal alanda farklı kimliklerin, sırf bu kimliklerinden hareket ederek kendilerini ifade etmesiydi. yani abd'de zencilerin mücadelesi, eşcinsel, mücadele, feminist mücadele, müslüman hakları, bunların tezahürleriydi. ve bu günkü gelinen nokta da demokrasinin erken başladğı yerlerde, radikal demokrasi biraz daha iyi yerleşmiş bulunmakta.

    türkiye'ye gelirsek. türkiye'de ise demokrasi hala modernist anlayıştaki gibi toplumu tek parça alan ve kimliksel anlamda siyaset geliştirilmesine izin verilmeyen bir yapıda. 2000'li yıllara kadar siyasette aktif görüş olarak, kemalizm hakimdi. evet necmettin erbakan vardı. milli görüşte vardı. fakat kemalizm onları marjinalleştirebiliyordu. akp parti sonrası dönemde ise öncelikle kemalizmin siyasal alandaki üstünlüğü yok edildi. sıradanlaştırıldı. daha sonra kısmen kimliksel anlamda politikalara izin verdi(kürt hareketi) fakat gelinen nokta da(özellikle 2010 sonrası) kontrollü kimlik siyasetine izin veriyor. yani kendisinin görüşünü kafadan diğerlerine üstün tutuyor. ve buna uygun olmayan kimlikleri ise marjinalleştiriyor. esasında bu konuda akp'ye alternatif olabilecek partilerde de aynı sorundan müzdarip. kendilerini hali hazırdaki tek meşru görüş olarak öne sürüyorlar. halbuki mevcut siyasal sistemde bütün görüşler meşru, fakat bunların kabul edilmesinde sorunlar yaşanıyor. bu sorunların çözümü için başlagıç itibariyle toplumdaki farklı kimliklerin bir arada yaşamalarını kabul etmeleri gerekir. ve onların kimliklerine saygı duymaları gerekir.
    1 ...
  2. 3.
  3. oldukça çelişkili ve kısıtlı bir demokrasi algısıdır. demokrasi her şeyden önce halkın* yönetimi demektir. bu bakımdan demokrasi devlet yönetiminde temsiliyeti ve halkın fikirlerini en yetkili merci olarak görür. demokrasinin modern dünyada en sık rastlanan şekli ise liberal demokrasilerdir. günlük hayatta demokrasi kelimesinin özgürlük kavramıyla sık sık karıştırılmasının temel sebebi de budur. liberal demokrasiler özgürlükçü demokrasilerdir ve yönetimde meşruiyet kavramını sadece çoğunluğun seçtiği partinin iktidara gelmesiyle sınırlandırmazlar. liberal demokrasilerde meşru yönetim kurabilmek için temel özgürlüklere de saygı duymak gereklidir. örnek vermek gerekirse bir parti isterse yüzde doksanın oyunu alsın, eğer o parti halkın yüzde birlik bir kesimini haksız yere mağdur ediyorsa; mesela hiç bir yeterli hukuki gerekçe göstermeden o insanları sürgün ediyorsa, o zaman o yönetim meşru değildir.

    peki türkiyede algı nasıl? türkiyede demokrasi yalnızca seçimlerle sınırlandırılmış bir kavram. modern demokrasilerin en fazla önem verdiği meselelerden birisi olan kuvvetler ayrılığı ilkesi, bizim ülkemizde ninni niteliğinde kalıyor. seçimle işbaşına gelen hükümetin yaptığı her icraat meşru sayılıyor. muhalif gruplar ise çoğunluğun iradesine karşı durdukları gerekçesiyle bertaraf ediliyor. toplum apolitikleştiriliyor, toplumsal meselelere duyarlılık azalıyor. halbuki toplumsal duyarlılık demokrasinin anahtarıdır. çünkü bilinçsiz bir toplumun mantıklı ve tutarlı kararlar vermesi beklenemez. örneğin, görecelilik kuramı hakkında hiç bir şey bilmeyen insanlara bu kuramın doğru mu yoksa yanlış mı olduğunu sorsanız; aldığınız cevabın herhangi bir değeri olur mu?

    daha kötüsü ise, demokrasinin en büyük zaafı olan "çoğunluğun diktası" ya da "sivil dikta" nın bizde çok mümkün olması ve bunu engelleyebilecek demokratik yapılardan ve kültürden uzak oluşumuz. kraldan çok kralcılık, bizim otoriteye büyük önem veren kültürümüzün olumsuz taraflarından birisi maalesef. insanlar örgütlenerek liderlere kendi istek ve görüşlerini iletmek yerine liderlerinin istekleri ve görüşleri doğrultusunda örgütlenmeyi tercih ediyorlar. bu da demokrasiyi anlamsız hale getiriyor. bu durum türkiyede sadece akp ile sınırlandırılamaz. hatta bana kalırsa akp bu konuda en sıkıntılı parti bile değildir. chp, mhp, bdp, bbp... gibi pek çok parti (belki de siyasi partilerin tamamı) bu bahsedilen hastalığı taşımaktalar. bu sorunun temelinde partilere ve parti liderlerine duyulan aşırı güven duygusu ve ülkedeki demokrasi kültürü yatmaktadır. bizim demokrasi kültürümüz, halkın yönetime katılmasını, yönetenleri eleştirmesini teşvik etmekten ziyade; o yöneticilere itaat etmeye meyil eder. işte bu yüzdendir ki türk halkı ülkede demokrasinin sağlanması için adil seçimler yapılmasını ve iktidarın bu seçimlerle kurulmasını yeterli görür ve bu tarihten sonraki seçime kadar olan süreç içerisinde nadiren iktidarın kararlarına etki eder. bu da politikacıların seçildikten sonraki süreçte fazlasıyla serbest davranmasına ve kamu çıkarlarını geri plana atmasına imkan verir.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük