en başta kullandığım terimde de belli olduğu üzere gerici müslümanlık dedim yani emevi döneminden sonraki dönem.
eğer ondan önce olsa zaten bilimde altın çağı müslüman coğrafyası yaşadı.
* eğitimde niteliğe değil, niceliğe önem verilmesi
* bu altyapısızlığın yansıması olarak amaca kısa yoldan ulaşma dürtümüz
* hayatın her alanına sirayet etmiş önyargı ve tabularımız
* bütün bunların varlığından yetişen ve nemalanan siyasal ahlakımız
böylesine kırılması zor bir sistematiğin içerisinde ülke olarak bilimsel süreçte belirli bir pozitif ivme kazanmak nasıl mümkün olabilir ki?
*Eğitim sistemindeki gereksiz dersler ve gereksiz derslere verilen öncelikler
*ders saatlerinin ve okulların gereksiz uzun olması
*her yere üniversite açıp diğer meslekleri hor görmek ve sonucunda diplomalı işsizler ordusu
*dersleri propaganda aracı olarak kullanan öğretmenlik yapan ideoloji savunucuları (her ideolojiden böyleleri var)
*okullarda ders çalışmaya özendirecek ortamın bulunmaması
Prof olma amacı maas olan bir ülkeden ne bekliyoruz ki. sonra o egoyla kendilerini yere göğe sigdiramiyorlar. Mesleği katkısı sıfır. Mesleği geliştirme yetisi sıfır otur kalk 10 bin ülke bunu yaşıyor. Üniversitedeki hocalar serbest piyasada iş yapanlardan daha vasıfsız.
Dini inancımızda ki kadercilik olgusu ve sorgusuz sualsiz teslimiyet. Zaten biz bu gerçeği arabalarımızın arkasına kadar allahın dediği olur" diye yazmışız. Kimse de allahın dediği niçin oluyor diye sormuyor. Bir kez sorulsa çok önemli bir mesafe katetmiş olacağız. Bu soru bir kez islam dünyasında mu'tezile akımı ile sorulmuş. islam dünyasında ilk defa kimin ne yaptığına bakılmaksızın " tereddüte düşerseniz aklınıza danışın " şeklinde bir düşüncenin etrafında birleşilmiştir. Bu dönem islamın hıristiyanlık önünde bilim, ekonomi, sanat ve askeri alanda ezici üstünlük sağladığı tek dönemdir. Ne zaman ki eşarilik mu'tezileyi boğup maturudilik de katledince reformu yaşayıp dinini güncelleyen hıristiyanlık islama karşı ezici bir üstünlük kazanmıştır.