hapsolmuş ve vizyonsuz bir toplum haline dönüştürüldüğümüz içindir. Bir insanın özgürlüklerini kısıtlayıp bir yere hapsetmekle bir toplumu günü kurtarma kaygısına düşürüp, bırakın hayal kurgulamayı geleceği düşünemeyeceği bir hale sokmanın arasında bir fark yok.
Bilim ve sanat dalları gelişmek için münferit başarıların dışında hiçbir alan bulamıyor.halk cahil ve bunu hakediyor demiyorum asla çünkü bir halkın vizyonunu kaybetmesi rastlantı eseri olmaz. Kölelerin bilinçlenmemesi için okuma yazma öğrenmelerini istemeyen burjuvalar nasılsa, ortadoğu, afrika ve kısmen de ülkemiz halkının bilinçlenip ileri bir toplum düzeyine çıkmamızı istemeyenler de aynı zihniyetle toplumların kanını emenlerdir.
Aileleri geçim derdine düşür ki kültürel faaliyetler gereksiz ve masraflı görülsün, sahte din tüccarlarıyla toplumu körelt ki halk okumayı emreden dininin ne dediğini bile anlamasın, siyasetle toplumu böl ki halk hem birbirini ötekileştirsin hem de edebiyatçı ve yazarlardan nefret etsin.
Halk o kadar ilkelkeşsin ki mafyalara özensin, her akşam mutlaka bir kanalda mafya dizisi oynasın, bir aile 24 saatinin 4 saatini sahte hayatların olduğu dizilere kilitlenip harcasın.
Aslında bu vizyonsuz insan modelinin temeli ilkokul 1 de atılıyor. Elin japonunun ilk okuma fişi çalışmak erdemdir cümlesiyken bizimkisi ali ata bak. Biz Hala atlara bakıyoruz ama millet çalışıp uzaya çıkıyor.
Bu arada başlık neydi onu da unuttum.
sürekli komedi, korku ve dram yapıldığı için ve bu türlerin pazarlaması kolay olduğu için maalesef ki bilim kurgu gelişmemektedir.
ha, oldu da sağlam bir bilim kurgu yapılırsa çok rağbet göreceğini sanmıyorum çünkü toplumumuzun bunu kaldıracak birikimi yok ve sadece "saçma sapan şeyler" olarak göreceklerdir bilim kurguyu.
türkler ve bilim kurgu birbirinden ayri kavramlardir
-biz ancak ağalı-konaklı
-sihirli büyülü
-yengeli aldatmacalı
-veya kazık kadar herifleri liseli göstermeli filmler yapiyoz,hem bilim kurgu yapilsada tutmaz ama orada ki kahramanlar birbirlerini boynuzlasin falan ooo herkes izler .
ilüzyon gösterisi izlerken bile "kesin bir hilesi var" diyen bir halkın ülkesinde normal olan durumdur. liseden kalma çat pat fizik bilgisiyle bilimkurgu filmlerindeki uçuk teorileri kim anlayacak.
ülkemizin acı vaziyetlerinden biridir. gerek film, gerek dizi olarak bilim kurgu örnekleri yok denecek kadar azdır (tabii bu işin edebiyat altyapısı da olması lazım, ama entrynin konusu o değil. fakat edebiyat olarak az da olsa bir altyapı var en azından). belki ülkemizde maalesef oldukça yaygın olan düşünsel kısırlığın yansımalarından biridir. halbuki artık ülkemizde gayet güzel sinema yapabilen yönetmenler var. yetenekli yazarlar var. üstüne düşülse, kafa yorulsa bu iş neden olmasın? mesela vakti zamanında trt'de mütevazi, ama gayet enteresan bir fikre dayalı bir dizi yapılmıştı. ağır hastalığı nedeniyle (ölen bir adamdan alınan) başka bir beynin nakledildiği bir insanı konu alan bir dizi idi bu. kişinin beyni başkasınınkiyle değişince oluşan değişimleri ele almaya çalışıyordu. yani kafa yorduktan sonra fikir de çıkmıyor değil. bir kötü çekersiniz, iki kötü çekersiniz, en sonunda bir yere gelmeye başlarsınız. yeter ki niyet ve çaba olsun. e tabii bir de finansman.
Türkiyede ilk kez bob marley faruk tarafından yapılmak istenen fakat tam 1 milyon dolarlık bütçeyi alacakken yapımcının kaçak sigara yüzünden tutuklanmasıyla bitmiştir efenim.
türkiye'de bilim olmamasından dolayıdır. olsa bile normalde 120 dakikalık senaryoları uzat uzata 3 sezon dizi çeken zihniyetin onu kurgulamasını beklemek komik olur.
