türkiye de arabesk sevgisi

entry4 galeri0
    ?.
  1. etrafını diikkatlice gözleyen her bireyin rahatlıkla fark edebileceği gibi ülkemizde arabeske duyulan sevgi azımsanacak boyutlarda değildir, hatta türkiye'de yetişen her kişinin öyle ya da böyle bildiği, dinlerken mutlu olduğu en az üç arabesk parça vardır. peki nedendir efendim bu, hiç düşündünüz mü?
    siz hiç zahmet etmeyin, ben düşündüm ve buldum. bu durum türk milletinin karakterinden filan kaynaklanmamaktadır, aksine sonradan öğretilmiş, bilinç altımıza kazınmış bir davranış şekllidir. şöyle oluyor;

    sorarım size, ilkokulda ilk öğrendiğiniz şarkı hangisiydi? cevap herkes için basit ve tek; daha dün annemizin... inceliyoruz:

    "daha dün annemizin kollarında yaşarken
    çiçekli bahçemizin yollarında koşarken"

    hemen sahneyi kafamızda canlandırıyoruz, sıcak anne kokusunu tatlı tatlı ciğerlerine doldurun annesinin kollarına sığınmış bir çocuk, yüzünde kocaman bir gülümseme. ardından bahçeye çıkıyor, çiçekli bahçede gönlünce koşup eğleniyor, çiçekler, böcekler, kuşlar... aman allahım ne mutlu bir sahne. devam ediyoruz

    "şimdi okullu olduk"

    çiçekli bahçeden beton yığınları ve çürük tahtalı sıralar arasına bir geçiş, çiçekli bahçemizde koşarken her anlamıyla cıvıl cıvıl ve rahat kıyafetlerden(kısa don başta olmak üzere) ilk olarak bir işkence aleti olarak tasarlanmış önlük yakası ve okul önlüğü, yorum yapmama gerek yok sanırım

    "sınıfları doldurduk"

    anne kokusundan geçilen şey diğer çocukların pis ter kokusu. beton yığınları arasında 40 kişiyle aynı odayı paylaşmaya çalışan zavallı bebenin dramı

    "sevinçliyiz hepimiz
    yaşasın okulumuz"

    burada verilmek istenen ikinci bir duygu vardır. "vatan sağolsun" duygusu. 7 yaşındayken yaşasın okulumuz, 40 yaşındayken vatan sağolsun, sistem böyle işlemektedir efendim. tahlilden de görüldüğü gibi ilk öğrendiğimiz şarkı, anneden, çiçekli bahçeden ve mutlu hayattan kopma öğesi üzerine kurulu "o eski halimden eser yok şimdi... yorgunum dostlarım" temalı bir duygu işlemektedir.

    tek örnek bu değildir efendim. devam edelim:

    "küçük kurbağa, küçük kurbağa
    kuyruğun nerede
    kuyruğum yok
    kuyruğum yok
    yüzerim derede"
    yine yokluk, yine hüzün. zavallı kurbağacığın bir kuyruğu bile yok ve utancından dereden çıkamıyor. ayrıca kurbağaya seslenen zat onun bu yokluğunun farkında ve eksikliğini hunharca yüzüne vuruyor. "bir kedim bile yok, anlıyor musun"

    bitti mi, bitmedii. ki kanımca en arabesklerden biri de sıradaki şarkıdır:

    "mini mini bir kuş donmuştu
    pencereme konmuştu
    aldım onu içeriye
    cik cik cik cik ötsün diye
    pırpır ederken canlandı
    ellerim bak boş kaldı"

    yine hüzün öğeli bu şarkının başında mini mini şeklinde zavallılığı, acizliği vurgulanan kuş donmuş efendim. evet, yavrucak donmuş, yanlış duymadınız. hüzün seviyesi 72. kahramanımız tüm sevgi yoğunluğuyla onu içeri alıyor. kimbilir ne hayalleri var. emek sarfediyor kuşa. ona kalbinde kocaman bir yer ayırıyor. peki kuş ne yapıyor, canlanınca uçup gidiyor. nankörlük hat safhada. kuş çocukla resmen eğleniyor, oynuyor, onu kullanıyor. tüm emek, sevgi boşa gidiyor, halbu ki ömür boyu mutlu mesut yaşasaydılar ya.. ne 72si efendim bu noktada hüzün lseviyesi 10000 desek az gelir. hayatın acı yüzü..."be insafsızın kuşu, be nankör kedi, insan bir şey söyler"

    örnekler çoğaltılabilir ama zorlamaya gerek yoktur efendim. konunun özü anlaşıldı. işte budur ülkemizde arabeskin bu kadar sevilmesinin nedeni. şimdi türk gençliğini kedere, yasa, arabeske iten bu hain komplonun kaynağını araştırmaktayım. eğer bana bi şey olursa, bilin ki kaynağa çok yaklaşmıştım, davamı yerde bırakmayın...
    2 ...
  2. ?.
  3. özellikle orta yaşa yaklaşılan yıllarda, bilincin altından uçan balon gibi süzüle süzüle çıkan sevgi.
    0 ...
  4. ?.
  5. ister istemez bünyeye aşılanan sevgidir.
    bebekliğimizden, çocukluğumuza ve ergenliğimize kadar bunlara maruz kalmaktayız.
    dönemine göre, radyolarda ve t.v.'larda ardarda yayınlanan arabesk şarkılardan ötürü hiç dinlemek istemesek, sevmesek, "bu adam ağlıyor resmen ya", "oha!" desek bile, o şarkıların sözlerini hepimiz ezbere biliyoruz.
    kendi tarzını seçip, kendine ait bir oda ve kulaklık edinene kadar bu böyle süre gelir.
    annene ya da babana ya da diğer kardeşine "kes şunun sesini" ya da "dinleme şunu" diyemezsin.
    sende pop dinliyorsan, yapılacak yorumlar bellidir.
    "ne anlıyon ondan bilmiyom das tıs das tıs kafamı ağrıtıyor!"
    v.b. gibi...
    onlar sizin dinlediklerinizden bişey anlamazlar zaten, siz de onlarınkinden bişey anlamak istemiyorsanız, çekilin köşenize bakın keyfinize...
    ama gerçek olan bişey var ki, maalesef (yeni nesil hariç) bir çoğumuz bu müzik kültürü ile büyüdük.
    türkiye'de doğup, büyüyüp de arabesk dinlememiş olmak mümkün değil...
    en basitinden bir midibüs'te bile buna katlanmak zorundasınızdır...
    bir markette, tüpçüde, sokakta bile giderken arabalarda bangır bangır çalan şarkılardan kaçmak mümkün değildir.
    1 ...
  6. ?.
© 2025 uludağ sözlük