mahallede gülşah adında bir arkadaşım var. yapışık ikiz gibiyiz. okula beraber gidiyoruz, hep beraber oynuyoruz.. o zamanlar bitlenmek moda. gülşah bitleniyor, ben bitleniyorum. bitimiz bile ortak. birgün kapı önünde oynarken bir kavgaya tutuşuyoruz. gülşah kavganın en şiddetli yerinde bana;
pis alevi!
diye bağırıyor. orospuyu biliyorum, pezevengi duydum ama bu ''alevi'' ne diye düşünüp çok ağır bir küfür yedik heralde diyerek çocukça bir intikamla;
bitli gülşah, ben sana gösteririm !
diyip eve koşuyorum. anneme taramalı türek misali hem ağlayarak, hem sümüklerimi kollarıma silerek bisürü soru soruyorum.
- gülşah bana pis alevi dedi. alevi ne?
+ bir inanç.
- peki niye pis?
+ pis değil. biz aleviyiz ama pis değiliz.
- o ne?
+ ...
- bu ne?
+...
ve böylece ilk ''öteki olma''durumumla yüzleşiyorum. sonra böyle büyütülenlerin yarattığı dehşeti sivas-maraş-çorum olaylarını, kapı işaretlemeleri... görünce nefret tohumlarının bu coğrafya'daki sonuçlarını daha iyi anlıyorum. cehaletin, yanlış öğretilerin bedelini canıyla ödeyen bir halk oldukları halde sükunetlerini ve hümanizmlerini asla yitirmedikleri için de alevilere ayrıca saygı duyuyorum.
zor seydir evvela
itilmek, kakilmak, hor gorulmektir. sevgilinin ailesi tarafindan sirf alevisin diye dislanmaktir. yillarca beraber yasadigin insana evet ben aleviyim dediginde senden buz gibi sogumasini gulerek seyretmektir.
muhalifliktir alevilik ama koru korune degil tabiki. rasyonel dusunmeyi basarabilmektir. haksizliga goz yummamak herkese esit davranmakitr. haksizliklara ugraya ugraya ezilmislerin hakki nasil savunulur kendi hakkin nasil savunulur uygulamali olarak ogrenmektir.
futbol maclarinda sovanistce bagirmak degildir mesela karsi takim oyuncularinin verdigi emegi gozden kacirmamaktir, onlarinda insan oldugunu unutmamaktir. sirf kendi nefsini degil baskasinin nefsini de dusunebilmektir.
insanlarin size ocu gibi baktigini bilemektir.
on yarginin ne manaya geldigini yasayarak ogrenmektir.
on yargilari yenmenin ne kadar zor oldugunu yasaya yasaya gormektir.
ve en guzeli muhalifligin zevkini cikartmaktir doyasiya.
gozleri kapali insanlara gulmektir. kahve koselerinde nasihat eden zeka olarak bir karincadan daha fakir olan birinin on yargilarini ve tacizlerine gulebilmektir.
turkiyede alevi olmak, hic birsey dusunmeyen salt milliyetci, salt omrumcek kafali olmaktan milyonlarca kez daha iyidir.
çalıştığın işyerinde yan odada aleviler ile ilgili asılsız ve saçma muhabbetleri duyunca (bkz: mum söndü) artık dayanamayıp, "ben de aleviyim arkadaşlar bilmiyor muydunuz?" dendiğinde , "aa hiç bi aleviyle aynı odada çalışmamıştım" diyecek insanları duyabilmek, karşı masandakinin "şimdi sen ciddi ciddi alevisin ha, ne kadar ilgiç" demesiyle yabancılaştırılmanın, ötekileştirilmenin her iki taraf için ne olduğunu anlamaktır.
ötekileştirilmektir ,değersiz olmaktır, insan olarak saygı duyulmamaktır.
not: evet aleviyim bize yobazca yaklaşanlar sizin hoş görü dininiz nerde göstermelik müslümanlar sizi.
zordur. " devletin dini yoktur, olamaz. " diye bir yerlerini yırtar birileri ama bal gibi de vardır. hatta din'i geçtim mezhebi bile vardır türkiye cumhuriyeti devletinin.
dışlanmaktır alevi olmak, kusurlu olduğunu düşünen insanların arasında fiziksel hiç bir kusurun olmasada, onlara yanlış düşündüklerini, farklı inanmanın kusur olmadığını anlatmaya çalışmaktır. her ne kadar temiz hoş giyinsen hatta çıt kırıldım titiz bir bayan olsanda, taze çicek kokan, genede tiksinilmektir. ama inadına olduğunu yaşamak elinde sazın, yüreğinde sevgin ve hatta senden nefret edenleri dahi sevebilecek yüreğinle, şarkılar söylemektir. ardından yapılan insanlıktan çıkmış iftiraları bilmek ama ses çıkarmamaktır.
savaşmaktır ayrıca, cehaletle, öfkeyle, düşmanlıkla, yobazlıkla. elinde benzin bidonu bir oteldekileri alevi diye yakan sakallı şalvarlı bir delinin cennete gitmeyeceğini, hangi dine mensup olursa olsun, ister baş örtülü, ister baş açık, zındık, kafir, yezidi hiç farketmez, yüreğinde allah'ı sevgiyle resmedenlerin cennete gireceğini bilmektir.
Hz.ali gibi hakettiği için savaşmak ama hak ettiğini asla alamamaktır.