önemli olan bulunması değil zaten yeraltı kaynaklarımızın zengin olduğunu biliyoruz asıl sorulması gereken soru bu zenginliği kimin yiyecek olması. bu iktidar artık kime peşkeş çeker bilinmez bu dönemde bişeyler yapılmaya çalışılırsa.
edit: birinin hoşuna gitmemiş herhalde basmış eksiyi amk.
radyoaktif elementlerin ham miktarlarını alıp bunu zenginleştirilmiş piyasa değerleriyle çarpma sonucu bulunan rakamlar elbette ki böyle astronomik değerlere ulaşır ama gerçekçi olmaz.
radyoaktif elementlerin, 'kullanılır hale getirilme' ya da bilinen tabiri ile 'zenginleştirilme' çalışmalarına harcanan zaman, işgücü ve teknolojinin maddi değeri yanında, elementin değeri malesef oldukça düşük kalmaktadır. bu demek değildir ki "mevcut rezerv değersizdir" asla, elbet çok değerlidir ama kullanılabilir hale getirilmesi için de yapılması gereken bir dünya masraf vardır ki bunlar kendi ham bedelinden kat be kat fazladır.
burada, olaya şöyle bakmak en doğru yöntemdir;
ülkemizde, 18-20 trilyon dolar değerinde bir toryum rezervi var. bunun nükleer yakıt haline getirilmesi için harcanması gereken para, 90-100 trilyon dolar kadardır ve sonuçta, 108-120 trilyon dolar piyasa rayiçlerinde zenginleştirilmiş nükleer yakıt elde edebilme potansiyeline sahibiz.
bugün öğrendiğim bir bilgiyi paylaşayım sözlük -doğru mudur bilmem- ; 2023 yılında 100 yıllık antlaşma dolacak ve türkiye mevcut yer altı kaynaklarını istediği gibi çıkarıp işleyebilecek imiş...
Elinde işleyecek, kullanılacak teknoloji olmayinca bi boka yaramayan maden zenginligi.
Bi ara bor vardı, sahi noldu ona? Hazır işlenmisini, çıkarıp işlemekten, ton bazında 20$ daha ucuza geliyordu.
Teknolojiye sahip olan efendi,
Madenleri olup isleyemeyense sömürge olur.
--spoiler--
Yapılan planlamalara göre ilk proto tip enerji üreten Rubia reaktörü, yani toryum reaktörü, 2005 yılında ispanya'da kurulacaktı. Ancak proje olabilirlilik (fizibilite) raporunu olumlu bulmayan girişimciler mali desteklerini kestiğinden reaktör inşa edilemedi.Toryum efsanesi de böylece son buldu. Toryuma umut bağlayan eski çalışma arkadaşım enerji bakanı sayın Hilmi Gülerin dikkatine sunulur.
yıllardır bas bas bağırılan durumdur. geçmişe dönük entry'lerimde de sıklıkla dile getirdim de üşendim, aramadım.
mta'nın "bir şekilde" çıkartmaktan vazgeçtiği toryum için türlü hadiseler yaşandı. en can alıcısı, ısparta'da sebebi belirsiz şekilde düşen pegasus uçağında bulunan nükleer fizikçi grubun hayatını kaybetmesiydi. bu nükleer fizikçiler, nükleer santrallerde uranyum'a alternatif olarak toryum'un kullanılabileceğini kanıtlamışlardı. uçağın düşmesi tesadüf mü? beynine attırayım tesadüf diyenin. bunun haricinde; hindistan, santrallerinde toryum kullanıyor. zamanında sözleşme teklifinde de bulunmuşlar, fakat pakistan'la olan "iyi" ilişkilerimizin bozulmaması adına geri çevirmişiz. hindistan-pakistan arasındaki sürtüşme herkesin malumu. bu sebepten, önemli bir gelirden yoksun kaldık.
ne bekleniyor? şüphesiz ki, abd'nin uranyum rezervlerini tüketmesi bekleniyor. birkaç modifikasyonla santrallerde toryum kullanılacak. dünyadaki toryum rezervinin %75'i zaten türkiye'de. kalanı ise brezilya'da. abd bunlara kolaylıkla ulaşabilir.
Yabancı şirketlerin ülkemize gelip bu madenleri işlerken bizlerinde taşeron işçi olarak çalışacağımız gerçeğini akla getirir. Belki gene bir kaza olur yüzlerce kişi ölür kim bilir?