sayfa 29, madde 24.
--spoiler--
herkes, vicdan, dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir. 14 üncü madde hükümlerine aykırı olmamak şartıyla ibadet, dinî âyin ve törenler serbesttir. kimse, ibadete, dinî âyin ve törenlere katılmaya, dinî inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; dinî inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz.
din ve ahlâk eğitim ve öğretimi devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. din kültürü ve ahlâk öğretimi ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır. bunun dışındaki din eğitim ve öğretimi ancak, kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanunî temsilcisinin talebine bağlıdır.
kimse, devletin sosyal, ekonomik, siyasî veya hukukî temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasî veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun, dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz.
--spoiler--
anadolu denilen topraklarda müslüman oranı ilk kez yüzde 90'lara hatta 95'lere çıkmış iken bazı çapulcuların neyi iddia ettiği ne demeye çalıştığı soru işaretidir.
cumhuriyetin dini demek kadar saçma bir ifade olmamakla birlikte ülkelerine böyle isim veren ülkelerde vardır.
türkiye anayasada belirtilen üzere laik görünsede ilk üç maddede belirtilen bazı kavramlar çok geniş içtihatlara neden olduğu için türkiye cumhuriyeti bu maddelerde en ideolojik görünen atatürk milliyetçiliği ideolojisi ile hareket etmekte.
başlangıç için söyleyelim ki yazılanlar "sözde" tarafların hepsine. yani ak partili sine, chp lisine, milliyetçisine falanına filanına...
ama cahil olanlarına.
hatta özet geçelim.
devlet yaklaşım olarak farklı din mensuplarına eşit olmalıdır. bu sizin ve sizin gibi olanların zoruna gitse de böyledir. çünkü adalet her an herkese lazım olabilir.
bu bir müslüman için de böyledir, bir hristiyan için de ineği kutsal sayan hindistan asıllı türkiye cumhuriyeti vatandaşı için de.
ancak söylenenleri yapılanları manipülasyona uğratma konusundaki yeteneğinizden ötürü olay kayıkçı kavgasına kadar varmıştır mesele bu kadar basit.
dere yatağını bulur. o zamana kadar yaradan bizlere sabır sizlere selamet versin.
bütün devletler teklik sistemiyle yönetilir.
ve devletler bu sistemi mevcut dinlerden hareketle uygulamaktadır.
bu islam'da Allah'ın kendisine ortak düşmesi sonucunda kendisine karşı olan suçların hiç birini affetmemesi de tıpkı devletin varlığına ve bölünmez bütünlüğüne karşı çıkan tüm unsurları terorist olarak tanımlamasından yola çıkar.
devlet dini, teklik inancına özellikle bağlı kalan bir yöntemle gayri ihityari olarak kabul eder.
teklik, yada vahdet dediğimiz birleme ve tek olma gerekliliği ise islamın dünya üzerine hakim olma, yayılmacı politikasından beri gelmektedir.
türkiye cumhuriyetinin dini yoktur. sadece din politikaları vardır. çünkü türkiye cumhuriyeti halkının inanç ve düşünce özgürlüğünden yana olmaktan ve bunlara alan yaratmaktan daha ziyade kendi varlığını koruma içgüdüleri ile politika üreten bir ülkedir. kendi varlığına göre pozisyon alan bir yapıdadır. tehlikeli gördüğü her türlü unsurdan korkar yapabiliyorsa yokeder yapamıyorsa kontrol altında tutmaya çalışır. sünni müslüman nüfusun oranının yüksekliği yüzünden bunları kontrol altında tutabilmek için diyanet işleri kurumunu kurmuştur. diyanet işleri aracılığıyla kendisine tehlike arzedebilecek her türlü akımın önünün kesilmesi ve sürekli olarak sünni müslümanların göz önünde tutulması amaçlanmıştır. yoksa sünni müslümanlara duyulan sempati ile alakalı bir durum değildir. hatta jakoben laisizmin ürünü bile sayılabilecek bir uygulamadır. çünkü cumhuriyetin temelleri atılırken pozitivist bir çağdaşlaşma projesi olarak bu işe kalkışılmıştır. ancak din olgusu toplumun kalbinden hiçbir devrim ya da inkılapla tek seferde sökülemeyeceği ve bunun halk üzerinde yaratacağı duygular hesaplanarak kontrollü şekilde bundan uzaklaşma gayeli böyle bir adım atılmıştır. az önceki devlet reflekslerine dönelim. devletin hiçbir kurumu vatandaş lehine yorumlamada bulunmaz. çünkü türkiye cumhuriyetinin zayıf temeller üzerinde durduğu ve cumhuriyeti vareden halkın her daim cumhuriyete düşman olduğu algılaması devletin yüzünü oluşturan seçkinci erk tarafından sürdürülmektedir. halk bu ülkede fonu teşkil etmektedir. cumhuriyet ve devlet esastır. bunları yazarken kalbim öfkeyle kabarıyor olsa da bu gerçektir. laik bir devlette diyanet işleri olmaz olsa da sünni müslüman olmaz. hasılı şöyle bir gerçektir. devletimizi ve devlet erkini elinde tutan düşünce sahiplerini bir çiftci olarak düşünürsek bizlerde o çiftlikte koyunlarız. koyun olmamak lazım geldiğini düşünüyorum çünkü insanlar koyunları sevmez onları yer.
Türkiye cumhuriyetinin resmi dini islam'dır fakat bu her vatandaşın müslüman olması gerektiği anlamına gelmez. bu nedenle bir din devleti olmayan! türkiye'nin diğer dinlere de kendi dinine olduğu kadar saygı göstermesi gerektiği gibi dini olmayan vatandaşlarına da adil davranmak zorundadır.. Dayatma ile islamlaştırma islam'da da hoş karşılanmamaktadır.. bu nedenle devlet ve millet farklı dinlerdeki insanlara hoş görülü olmalıdır,değil, olmak zorundadır..
cumhuriyetin dini olmaz, çünkü cumhuriyet halkın seçme seçilme hakkının olduğu bir yönetim biçimidir. türkiye cumhuriyetinde halkın geneli müslümandır. bunun yönetim biçimi ile bağlantısı yoktur.