hem de ne...
ahlaki bozulmanın en önemli nedeni geleneksel yapımızın bozulması. Eğer geleneksel değerlere sadık kalınsa, herkes kardeşçe, saygı-sevgi kurallarına riayet eden bir Anadolu insanına dönüşse hiçbir sorun kalmayacak. bu ahlaki ve ruhsal çöküşten kurtuluşun yolu "yeniliklere açık muhafazakarlıktan" geçer. Maalesef ülkemizde muhafazakarlığın ve yenilikçiliğin ayarını tutturabilen insan sayısı çok az. Neye bağlanırsak onda aşırıya gidiyoruz. Muhafazakarlar, her türlü yeniliğe ters bakarken; yenilikçiler, milli ve toplumsal değerlerini hiçe sayarak her türlü değişimi benimsiyor. Bununla da kalmıyor batı ülkelerinden gelen "ahlaki özgürlüğü" temel alan sınır-tanımaz yaşam tarzlarını benimsiyor. Eğer etik ve özgür bir toplumsal yaşantı isteniyorsa insanlar ahlaki yönden misafirperver, yardımsever, saygılı, ciddiyetin ve eğlencenin yerini bilen anadolu insanını örnek almalıdır. Bunun yanında kendini dış dünyaya kapamamalıdır. Diğer toplumlardaki faydalı gelişmeleri takip edip; bu faydalı gelişmeleri kendi ülkesi için de istemelidir.
Eski akraba evlilikleri, cocuk evliliklileri, mutsuz yuvaları geri istiyorsan, ortadoguya kadar yolun var. (He bunu yazdım diye herkes birbiriyle skışsin anlamında yazmadım.yine götten anlasilir kesin) http://www.milliyet.com.t...enizli-yerelhaber-612722/ bügünkü haber, bu eski kafada olan muhafazakar ailenin hazin sonu. Ne kadar mutlular demi.
türkiye gibi kıtaları birbirine bağlayan bir coğrafyada bulunan bir ülke baz alındığında "evet ve değişmeye de devam edecek" cevabını vereceğim sorudur.
ayrıca değişim iyidir. en kötüsü bile. son 10 küsür yıldır en kötüsünü görmekteyiz.
akılları kurcalayan sorudur. Değişiyor efenim. Hem de öyle böyle değil. 10 yıl önceki dizi konularına bakın, bir de şimdikilere. Dizi deyip geçmeyin, topluma etkisi çok büyük. Ahlaki yapıdan nasıl bir çöküş içine düştüğünü göreceksiniz. Eskiden belli bir beyinsiz takım, brezilya dizisi izlerdi hepsi bu. Bir sıdıka, bir ruhsar veya tatlı kaçıklar ahlak olarak insanı bozmaz. Şu an yayında olan diziler için aynısını söyleyemeyiz. Tv de haber, belgesel vb. kısaca size bir şeyler katacak şeyleri izleyin.
bir kere ahlak kavramını din ile eşit görmeyi bir kenara bırakalım çünkü ahlak genel bir kapsamı ifade eder ve ahlaksız dediklerimiz de esasen ahlak sahibidir. sadece bizim ahlak anlayışımızı benimsemiş değillerdir.
kant ahlaki davranışı arkasında yatan nedenle ilişkilendirir. seçim kazanmak için halka yiyecek dağıtmak ile tüm malını mülkünü satıp gece fakir mahallelerde aç insan arayıp kapısına erzak bırakmak farklı motivasyonları gerektirir. ramazanda değil sürekli fakir fukarayı desteklemek sosyal devletin temel görevidir.
eskiden daha az bireyseldik bana göre. belki gelenekçilik bu kadar konuşulmuyordu ama daha geleneksel bir yapımız vardı. doksanlar mahalle kültürünün yaşadığı yıllardı. şimdi kentsel yapılar dönüştü ve yüksek çok katlı binalarda oturuyoruz.
Sovyetler sonrası kapitalizme adapte tamamen adapte olan dünya türkiyeyi de etkiledi. 80'ler 90'lar derken 2000 lerin başından itibaren artık daha acımasız bir düzen hakim. bakkal yok çünkü mahalle yok. insanlar birbirini tanımıyor. en yakın arkadaşlık birbirini en çok Like layanlar gibi bir anlama doğru gidiyor zira facebookta ya da sosyal mecralarda yoksanız sanki hiç yaşamıyorsunuz.
evet değişiyor, hem de çok hızlı. insanın her şeye alışan bir yaratık olmasından dolayı. eski nesilin ayıplayacağı çoğu şey artık gayet normal karşılanır hale geldi.
turkiye, anadolu ahlakini mevcut nesli ile birakmaya basladi. daha cok amerikan hippi gencliginin hayatina ozenenler bunun mimari. ozendirenler de tabii ki.
ahlaki erozyon kotu bir seydir. anadolu halklarindan geldigimizi soylemenin bile gerici olmasi kaybin cok daha buyuk oldugunun gostergesi.
