yüreğini ortaya koyarak oynamaktır. taktikler falan filan hepsi bir yere kadardır. bu takım hırsıyla, inancıyla ve en önemlisi hiç pes etmeden inatla maçları kazanabilmektedir. bunun yanına bir de yetenekli oyuncular eklenince tadından yenmez.
bir oyun standartımız yok ne yazıkki. her maç kumar oynuyoruz. bir futbolcunun çıkıp maçı çevirmesini, gol attıktan sonra karşı takımın forvetlerinin beceriksiz olmasını bekliyoruz. defansımızın yaptığı kademe hatalarında volkan ın devleşmesi, yada kale direklerinin bize yardımcı olması bizim oyun anlayışımızda önemli bir yer edindi. bugünde bu standartta sahada 11 yerine 1 kişi oynadı, geri kalanlar onu izledi 70 milyonla beraber. rakip almanya da olsa, estonya da olsa farketmiyor bizim için. maç anında sürekli yüreğimiz ağzımıza geliyor. her ne kadar yabancı basında sonradan oyunu çeviren cesur türkler olarak gözüksekde, aslında top oynamaktan aciz olan, arda nın eline bakan, tuncay ın o günkü becerisine bağlı olan, direkler, ofsaytlara bağlı bi standartımız var.
bir ön eleme turunu, elimizi kolumuzu, sallaya sallaya geçemiyeceğmiz oyun standartıdır. ülke adına maçlarda televizyona kilitlenip, kalp krizleri geçirmeye mahkum bir devletiz. hiç görmemişimdir bir ön eleme turunu rahat geçelim, gruptan çıkıp bir avrupa şampiyonasına veya dünya şampiyonasına rahat gidelim. illaki bir takım yenilcekte, veya yenecekte biz avrupa veya dünya şampiyonasına gidebilecez...*
kişilere bağlı olduğu için geniş bir bandı olan standarttır. bir hollandalı'nın dediği gibi her şeyden birazcık var ama hiçbir şey tam değil. hadi kazanalım diyerek sahaya çıkıyoruz. gaz gaz nereye kadar?
kişisel yeteneklerin üzerine yüklenme şeklinde kendini gösterir. bugün ün milli takımında hücum alanında bu yükü arda, tuncay ve emre, savunmada ise gökhan gönül ve servet üstlenir.
sahada yayılamamak, dar alanda paslaşma hastalığı, kanatları etkin kullanamama bunları hiç eksik etmeden sahaya sürüyoruz. ayrıca, kontra atak şansı varken defansın kendi içinde paslaşmasını da ilk kez görüyorum.
ibrahim üzülmez gibi bir kazmanın(şu an bile sinirlerim ayaklanmaktadır)ilk 11de yer almasıyla yerle bir ettiği standarttır. değil ilk milli takımda ilk 11, halı sahada bile oynayamayacak kadar kabiliyetsiz ve zekasız olan bu adamı hangi mantık milli takıma çağırmaktadır. bu mantığın standardını da sorgulamaya hiç gerek duymuyorum. allah bjk taraftarına sabır versin.
70 dakika yatıp sonra dirilmek olarak gözükmüştür, mağlup durumua düşüp öne geçtiğimiz iki maçtan bu sonuç çıkıyor.
ve rıdvan gene bomba birşey söylemiş; ' artık herkes geriyi düştüğümüzde neler yapabileceğimizi biliyor, fakat öne geçtiğimizde yapacaklarımızı tahmin edemiyorlar herkes için süpriz olacak'.
aynı maçta hem takım olarak en kötü oyunu hemde en iyi futbolu oynamaktır. her ülkenin bir ekolü, bir standardı varken, türkiye iyi oyunla kötü oyun arasında hep gidip gelir.