Bu konu zamanında mecliste tartışılmış düşmanın kudretli tayyarelerine sikimizden başka doğrultacağımız müdafaa edavatımız olmadığı gerçeğinden hareketle vaz cayılmıştır.
2. Dunya savaşı sıralarında ismetle bir köylü genç arasinda geçen diyalog
genç:her şeyimizi aldınız yiyecek ekmeğimiz içecek suyumuz yok açta açıktayız
ismet:ben her seyinizi almış olabilirim ama babalarınızı sizden almadım(savaşa girmediğimizi belirtiyor).
Yani halkın hali malumunuz savaşa girsek sağ çıkamayız. Zaten içerdede sistem oturmamış. Iyikide girmemişiz.
bir kez yapılan hata ikici kez tekrarlanırsa ona hata değil salaklık denir. savaşa girseydik tekrar osmanlı gibi geniş sınırlara mı sahip olurduk yoksa elimizdekileri de kaybedip bir köşede yok olmayı mı beklerdik bilinmez.
yanlış bir beyandır.
zira her ne kadar o dönemler her gün geçen günden daha iyi bir türkiye de olsak da ne müttefik devletlere(amerika, ingiltere, fransa ve sovyetler) savaş alanında üstünlük sağlayacak güçlü silahlarımız, ne savaşın yükünü kaldıracak güçlü ekonommimiz( ki dönemin en güçlü devleti ve sömürge imparatoru olan ingiltere bile savştan sonra ekonomik krizle dibe vurmuş ve ancak amerikanın verdiği kredilerle gücüne kavuşabilmiştir) vardır.
edit: rezil edecek ve ya etme çabasına girecek olanlar varsa buyursunlar efendim. saygı kurallarının dışına çıkılmadığı sürece bu konuda hoş ve zevkli bir mülakata klavyemin yanında bir fincan kahveyle birlikte hazır beklemekteyim.
hayatında savaş görmemiş insanların atıp tuttuğu durumdur. o dönemin yöneticilerin hepsi balkan harbinden itibariyle dünya harbi ve en son istiklal mücadelesini görmüş acıyı zorluğu sonuna kadar tatmış insanlardı. bu yorgun halkı sırf çıkar amaçlı bir savaşa sokmak hainlik olurdu. yapmayarak büyük iş yaptılar. evet.
sscb nin türkiye yi istilası ile son bulan savaş olurdu. çünkü zaten sscb, batı ülkelerine bir bahane gösteremediği için türkiye yi istila etmemiştir. yoksa tüm plan stalinin çekmecesindeydi.