memlekete emeği geçmiş, kendine, ailesine, akrabalarına, eşine dostuna yatırım yapmamış memleketinin geleceğine yatırım yapmış olan saygıda kusur edilmemesi gereken ulu bir çınardır.
Türkan saylan kimdir sorusunu açıklamakta olan vatan gazetesinden mustafa mutlu'nun yazısını aşağıda bulabilirsiniz. Kaynak Vatan Gazetisidir.
Prof. Dr. Türkan Saylan'ın darbeciliği yıllar öncesine dayanıyor. Yaptığı darbeler, saymakla bitecek gibi değil üstelik...
-----------
Türkan Saylan darbecinin kralıdır!
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Başkanı Prof. Dr. Türkan Saylan'ın evinde Ergenekon aramasının yapıldığını öğrenince şaşırmadım.
Tam "Neden şaşırmadığıma şaşırmış bir şekilde televizyonları izlerken, sağolsun Mehmet Altan imdadıma yetişti.
CNN Türk'e gelişmeleri değerlendirirken, Darbeciler elbette yargılanmalıdır dedi.
Tabii ya, olay bu:
DARBECi bunların hepsi!
Hele Prof. Dr. Türkan Saylan'ın darbeciliği yıllar öncesine dayanıyor.
Yaptığı darbeler, saymakla bitecek gibi değil üstelik:
ilk darbesini lepra hastalığına karşı yaptı bu çılgın kadın! Toplum tarafından dışlanan, doktorların bile ellerini sıkmaktan korktuğu cüzzam hastalarını bağrına bastı. Tıptaki bütün gelişmeleri ülkemize getirerek, binlerce cüzzamlıya hayat verdi. 25 yıl boyunca ülkenin gezilmedik bir karış toprağını bırakmadı ve gittiği her yerde cüzzamlı aradı. Sonunda cüzzama karşı inanılmaz bir DARBE YAPTI!
Cinsel yolla bulaşan Behçet hastalığını da unutmadı. Onlarca poliklinik kurdu; Behçet'e DARBE YAPTI!
Bu hastalıklarla mücadele etmek için dolaştığı Anadolu'da bir büyük hastalık daha keşfetti: Aileler kız çocuklarını okutmuyorlardı. Hemen kendisi gibi darbeci birkaç arkadaşıyla birlikte bir dernek kurdu ve Anadolu'da Bir Kızım Var, Öğretmen Olacak kampanyası başlattı... Kızlarını okutmak istemeyen babalara DARBE YAPTI!
Kardelenler Kampanyası'nı başlattı, tutuculuğa DARBE YAPTI!
Bilgi Toplumu Kızlarıyla, cahilliğe DARBE YAPTI!
Her Kızımız Bir Yıldız diyerek, kaderciliğe DARBE YAPTI!
Geleceği Taşıyan Kızlar'la, geçmişe DARBE YAPTI!
Bir Işık da Siz Yakın'la, karanlığa DARBE YAPTI!
Geleceğin Doktorlarına destek verdi, tüm hastalıklara DARBE YAPTI!
Yardımseverlerden topladığı paralarla onlarca okul, yurt yaptırdı; Milli Eğitim Bakanlığına DARBE YAPTI!
Yetişkinler için okuma yazma, meslek edindirme kursları düzenleyerek, işsizliğe DARBE YAPTI!
Anadoludaki okulları müzik aletleriyle donattı, sessizliğe DARBE YAPTI!
Bugüne kadar 70 bine yakın çocuğa burs vererek, yoksulluğa DARBE YAPTI!
Yakalandığı amansız hastalığa aldırmadı, doktor arkadaşlarının birkaç ay ömür biçmelerine inat yaşama sarıldı; kansere DARBE YAPTI!
O hasta haliyle ülkede olup bitenlere sessiz kalmadı; Atatürk devrimlerine ihanet edenlere DARBE YAPTI!
Hastalıktan konuşamayacak haldeyken bile meydan meydan dolaşıp tehlikeye dikkat çekti; Laiklik karşıtı eylemlerin odağı partiye DARBE YAPTI!
Tüm bunları yaparken çağdaşlıktan, çok seslilikten, demokrasiden ödün vermedi. Gittiği her yerde, Ne şeriat, ne darbe diye haykırdı; DARBECiLERE DARBE YAPTI!
***
işte bu yüzden gönül rahatlığıyla haykırıyorum ki; darbecinin kralıdır Türkan Saylan!
Onun evini aratan, derneğinin hesaplarına el koyduran, 70 bine yakın öğrencisinin burslarını ödenemez hale getirenler de...
Onları ayakta alkışlayan Mehmet Altan gibi demokrasi kahramanları da haklı!
Hastalığına aldırmayın, gözünün yaşına bakmayın. Kaldırılmış olan idam cezasını, sırf onun için yeniden getirin...
Yoksa bugüne kadar devirdiği karanlıkların, savaştığı hastalıkların hatırı kalır...
Haydi;Ergenekon Tatiline çıkan Sayın Başbakan... Dön Ankaraya, topla Meclisi de bitiriverin şu işi!
ASIN BU DARBECi KADINI!
*****
SIRA!
Dünkü gözaltıları ve aramaları izlerken, aklıma dünyaca ünlü Alman şair ve tiyatro yazarı Bertolt Brecht geldi...
Bir şiirinde aynen şunları yazmıştı:
Naziler önce komünistleri tutukladılar; komünist değilim diye ses çıkarmadım.
Sonra Yahudileri tutukladılar, Yahudi değilim dedim, sesimi çıkarmadım.
Sosyal demokratları tutukladılar, savunmak bana mı kaldı dedim, sesimi çıkarmadım.
Sıra bana geldiğinde etrafta tutuklanmama ses çıkaracak kimse kalmamıştı!
***
Umarım sıra size gelmez!
*****
GÜNÜN SORUSU
Görevleri gereği de olsa Prof. Dr. Türkan Saylanın evini aramak zorunda kalan polisler, mesleklerine lanet ettiler mi?
--------
aihm'ye başvuru için iç hukuk yollarının tüketilmesi ön şartından bihaber şahısların übermensch yerine koyduğu. aihm'den falan saçmalamış bu sefer de. aihm'ye başvurması için harcaması gereken dava, temyiz vs. gibi yolların aşılması yıllar alabilecek bir süreç. o süreç bitene kadar savcı çoktan atı alıp üsküdar'ı geçmiş olur. dernekçibaşı da elinde dosya götüne baka baka haybeye gider de gider o mahkemeden bu mahkemeye.
kaldı ki burda sözkonusu olan tipler ne gibi ilişkileri olduğu meçhul, hakkında istihbarat servislerinin misyonerlik vs. raporları bulunan, hangi melek insan kisvesi altında ne haltlar karıştırdığı belli olmayanlar. bu açıdan da tahminim aihm'den alacağı da en fazla nasihat olur. bir de tsk'dan, yani daha düne kadar cinayet üstüne cinayet işliyor olan bir ceberrut diktatörlük kurumundan tırsmamış savcının, aihm kararı gibi ancak cüzi parasal yaptırıma yarayan bir sonuçtan çekiniyor olduğunu iddia etmek en klişesinden bir "kemalist akıl tutulması" örneği tabi.
hayatında bir allahın kuluna hayrı geçmemiş bağnaz kafalarc eleştirilen insan.
vakit gazetesi sevmez tabii çünkü türkan saylan çocuklar okusun diye yardımcı oluyor. onların yazarları ise küçük bir kızı kandırıp, ondan faydalanmaya çalışıyor.
göz altına alınan ÇYDD yöneticileri için: "arkadaşlarımız için davayı avrupa insan hakları mahkemesine kadar götüreceğiz." dedikten sonra bütün ÇYDD yöneticileri serbest bırakılmıştır.
namaz da neymiş bale yapın bale diyen ajan provakatör görevi üstlenen sözüm ona darbe karşıtı bir nevi sahsiyet işte.hastalık sebebiyle kodesten yırtmıştır.
küçük beyinlerin, manipüle olmuş zihinlerin ve at gözlüğünden asla vazgeçemeyen organizmaların,sormadan, merak etmeden, bilmeden-bilemeden ne yazık ki tanıyamayacağı, istese de anlayamayacağı muhteremlerden kendisi.
ama gene de siz bu yolda karalamaya, inkara, pislik atmaya devam edin.
gene "ilgisi olmasa onu neden soruştursunlar, bak bana beni soran var mı?" türünden laflar edin.
masal bu ya, yarın öbür gün, tıpkı bundan çok kısa bir süre babalarınızın, analarınızın başına geldiği gibi, kiranızı ödeyemediğiniz ev sahibiniz hakkınızda suç duyurusunda bulunur ve bir bakmışsınız altınızda kola şişesi ağzınızda bakır çubuk.
ama sahi bunlar çarpıtılmış gerçeklerdi, bizim mazimizde bunlar yatmıyor.kahramanlık yiğitlik destanlarıyla büyütüldük biz.
o yüzden devam edin siz en iyisi, kapatın gözlerinizi, tıkayın kulaklarınızı. hiç sormayın, merak etmeyin. iyisi mi siz uyuyun.
kanser hastası 74 yaşında bir kadın için "yüzünde nur kalmamış" diyebilecek kadar alçalabilenlerin, stv nin tüm laiklerin su katılmamış şerefsiz olarak gösterildiği skindirik tv filmlerine bağımlı yaşadığı için kendisiyle ilgili "bekaretlerinizden kurtulun dedi" iftiraları atabilenlerin sevmediği kadın. bunlar sevseydi ben şüpheye düşerdim kendisinden zaten. isabet olmuş.
hastalığı ve son dalga geçme operasyonuyla vakit nakit türevi gazete ve medya kuruluşlarının yüklendiği, hakaret ettiği, bel altı vurduğu kişidir.
Kendisinin türk bilim dünyasına ve türk modern yaşamına olan katkılarını daha önce yazıldığı için yazmayacağım. doğuda kızların okula gitmesi için mücadele veren biri tabii ki bu tür gazetelerin hışmına uğrar ! çünkü bu dincilerin işine gelmiyor kızların okula gitmesi, öğrenmesi, bilgilenmesi. Onlar ister ki kadın dizinin dibinde otursun... Pardon bir kaç kadın dizinin dibinde otursun ! buna karşı çıkıp kızların okula gitmesi için kampanya düzenlediği için misyoner olmuştur, hristiyan olmuştur.
asılsız belgeler hala vakit nakit türevi gazetelerde yayınlanmaktadır.
Hele bir e-posta var evlere şenlik. türkan saylan'ın adı bile geçmiyor, ne e-posta içinde ne e-posta adresinde. Sahte mit raporları havada uçuşuyor.
çağdaşlaşmak istemeyen, doğuyu aç bırakmak isteyen zihniyetlere karşı geldiği, ülkenin bölünmesine karşı çıktığı için dalga geçme operasyonuna kurban edilmeye çalışılmaktadır.
burs verdiği kızlara çağdaş yaşamak adına, bekaretlerinizden kurtulun tavsiyesinde bulunan,çağdaşlığı böylesine enteresan bir şeye bağlayan,herkesin kendi düşünce dünyasına mebni çağdaşlık tanımı olabileceği gerçeğine karşın kendi tapınağının yıkılmaz sütunlarının gölgesindeki çağdaşlık öngörüsünü evrensel çağdaşlık olarak gören bir kurumun başkanı ve ergenekon zanlısıdır.
bilimkadınlığı noktasında cüzzamla ilgili yaptığı araştırmaları,bilimsel yayın organlarında yayınlanan makaleleri başla göz üstüne de neden benim hayat felsefem çağdaşlığın diğer adıdıdır ve insanlar ancak benim gibi düşünürse çağdaşlaşabilir gibi oldukça ilkel bir maratonun birinciliğine oynar anlamıyorum.çağdaşlaşmak istemeyen(onların hayatları çağdaşlığın diğer adı ya) insanların hayat tarzlarına saygı duymaktan evla çağdaşlık olabilir mi acep?
vakit gazetesi tarafından "Hayatını din düşmanlığına adadı. Ömrünün son döneminde başörtüsü takmaya mecbur kaldı. Allah'ım sen herşeye kadirsin" şeklinde şerefsizce saldırdığı saygıdeğer insan. aynı zamanda bu çevre tarafından darbeci ve terör örgütü üyesi olmakla da suçlanmaktadır. hesabı sorulmalıdır.
"ne şeriat, ne darbe" diyen, "ordu göreve" pankartlarını protesto eden, konuşmasında "ordu göreve" diyenleri eleştireceği için izmir'deki cumhuriyet mitingi'nde bazıları tarafından konuşturulmayan kadın.
bazılarına göre akp hükümete karşı olmak tek başına darbecilik zaten anasını satayım. ulan 1980 döneminde en büyük tokadı solcular yedi, türkan hocalar, erol hocalar yedi! onların darbelendiği yerde bugünün tayyip efendileri, fethullah efendileri yeşerdiler. darbeden zarar görenler darbeci, darbenin nimetlerinden faydalananlar darbe karşıtı vay anasını sayın seyirciler.
cüzzam ile ilgili araştırmaları vardır, doğrudur. binlerce öğrenciye burs veriyormuş, doğrudur. sezen aksu'nun da içinde olduğu kız çocuklarımızı okula gönderme amaçlı projelerde yer almıştır doğrudur. hepsi doğrudur ve yararlı işlerdir ama...
evet bir ama sözkonusu burda. ne kadar toplumsal yaşama yararlı çalışmalar yapmış olursa olsun türkan saylan darbeci bir zihniyettir. 1-2 sene oldu sanırım söylediği bazı sözler sözlükte olay olmuştu. tam hatırlayamıyorum ama çocuk korosunu yöneten çocuğun adının muhammed olmasına takmıştı. bir de namaz-bale durumu var. yaptığı açıklamalarla 1923-1945 arası demokrasinin olmadığı*türkiye'nin özlemini duyduğu açıktır. insanların inançlarını iç dünyalarında yaşamalarını savunur, inançları doğrultusunda yaşayabilme özgürlüklerinden hiç bahsetmez*. suçu ispatlanana kadar tabi ki her zanlı suçsuzdur ama ben türkan saylan'ın görüşlerine şöyle bir baktığımda klasik chp çizgisinden, boş ulusalcılıktan başka bir şey göremiyorum. türkan saylan'ın sürekli propagandasını yaptığı siyasi görüşleriyle bu ülke insanına ne özgürlük alanında, ne demokrasi alanında, ne de ekonomik olarak bir şey katamayacağına inanıyorum. 74 yaşında olmasından, kanser hastası olmasınden dem vuruluyor da bu kadın herhalde silahlanıp meclisi basmayacak. ergenekonla ancak fikir ve belki propaganda bazında bir ortaklığı olabileceği çok açık. boş konuşup laf heba etmeyelim. bekleyip göreceğiz neler olacağını.
git gide salaklaşıyorum sevgili yazarlar. yaş oldu 27... zihin, fikir, zikir, düşünce adına ne varsa normal şartlar altında zirvede olması gereken naçizane beynim durdu. çalışmıyor. idiot gibi hissediyorum kendimi bir süredir. ergenekon davası, içeri alınanlar, dışarı çıkanlar, hükümet, irtica, laiklik, atatürkçülük, dincilik, şeriatçılık...vs derken...durdu gayrı. hakikaten durdu, çalışmıyor.
hiçbir zaman birilerinin hazırlamış bulunduğu reçetelere, doktrinlere körü körüne biat etmeyen bendeniz, "acaba yanlış mı yaptım?" diye sormaya başladım ilk defa. okuyorum, dinliyorum. birileri "melek" yapıyor, "kimsesizlerin kimi" diyor; birileri de "misyoner" diyor, "atatürkçü kisvesi altında zehirli fikirlerini yayıyor." eee?? dostum söyler misin bu kadın hangisi? ya da biraz ondan biraz bundan mı? yoksa kendi fikirlerinizin aynasında yansıyan kadını mı anlatıyorsunuz bana? hiçbir şeyi analiz edemiyorum artık! siyahla beyazı dinleye dinleye grilerimi de kaybettim. ama yine de bu "felç" olmuş beynimin derinliklerinde yavaş yavaş, yeni birşey beliriyor. diyor ki; "sktir et sen onu bunu. herkes seni kendine benzetmeye çalışıyor. herkes demokrat, herkes her fikre, her yaşam biçimine saygılı! koca bir yalan! ellerinden gelse giydiğin çoraba kadar herşeyi senin için seçecekler. sakın ama sakın ola ki, hiçbir şeyinle onlardan başkasına benzemeyesin. tek istedikleri bu. iktidarı, muhalefeti, ocusu, bucusu... hepsi senin yaşam alanını daraltmak için habersiz bir işbirliği içindeler"
hiçbir zaman birilerinin hazırlamış bulunduğu reçetelere, doktrinlere körü körüne biat etmeyen bendeniz, artık bir "reçete" arıyor huzura kavuşmak için.
tanım: ergenekon soruşturması kapsamında göz altına alınmış, çydd kurucusu kadın profesör. daha fazlasını bilmiyorum, bilmek de istemiyorum.
bu ilkeye okumayıp 15 yaşında evlenmiş "first lady" gibileri lazım. Türkan saylan gibileri bu ülkeye fazla geliyor, sindiremiyor insanlarımız. sataşacak bir eksik bulamadılar, kadıncağızın baş örtüsüne taktılar en sonunda, acımasızlığın hangi boyutlara gelebildiği, insanların ne denli korkunç olabileceği bir kez daha gözümüze sokulmuş oldu. yazık... ama türkan saylan'a değil, onun da içinde bulunduğu aydın kesimi susturup sindirmeye çalışanlara...
türkiyenin yetiştirdiği nadide insanlardan biri.öğretim üyesi olmasının yanısıra eğitime verdiği destekle de tarihe adını altın harflerle yaşarken yazdırmış olan, yaptıkları, söyledikleri ve eserleriyle türkiyeyi çağdaş uygarlık seviyesine çıkarmayı hayat felsefesi haline getirmiş saygın kişidir.ülkemizde binlerce insanın okumasını sağlamakla birlikte, öğrencilere burslar verip okullar açtıran, kız çocukların okuması için çalışmalar yapan yardımsever çağdaş türk kadınıdır.
-14 yaşında evlendirilmeyip liseye yollanandığı,
-17 yaşında tıp fakultesini kazandığı üstüne utanmadan akademik kariyer yaptığı,
-23 yaşında evlenip 2 çocuk doğurmasına rağmen evinin kadını olmak yerine köy köy gezip cüzzam la savaştığı,
-evde oturmazsan seni boşarım diyen kocasına boşarsan boşa ben mesleğime devam edicem diyebildiği,
-önce doçent sonra profesör ve sonra deri hastalıkları otoritesi olduğu,
-yerli yabancı yüzlerce ödül aldığı,
-kurduğu çağdaş yaşamı destekleme vakfıyla 70 bin kız öğrenciye karşılıksız eğitim bursu verdiği,
-hemen hemen hepsi doğu da olmak üzere onlarca yurt ve okul yaptırdığı,
-karanlığa ,töreye, kızları okutmayan erken yaşta evlendirilen vahabi geleneklerine (ki islamiyet bu değildir, bu kadın düşmanlığı islamiyete sızmış vahabi geleneğidir.) karşı savaştığı,
-koç vakfının kendine verdiği 100 milyar ödülü yine kız çocuklarının eğitimine bağışladığı,
-en acısı da bazı 'lady' ler gibi 1000 dolara türban, 60 milyara yüzük takmadığı için:
din düşmanı, ateist, misyoner ilan edilen kanser hastası kadın. bu ülkeye böyle misyonerler lazım.
"atatürk kızı", "cumhuriyet kadını", bilmem ne insanı vb. tarzda tanımlamalarla reytingi arttırılmış kişidir. Bu ülkede binlerce burs veren kurum,dernek, şahıs vs. varken tek bir kadının, nasıl işe geliyorsa o şekilde idolleştirilmesinin, kahramanlaştırılmasının da ispatıdır. Gerçi diğer bütün ergenekon şüphelileri gibi türkan saylan da "milli kahraman" haline getirilmiştir. Kimse kusura bakmasın, bu ülkede kimse dokunulmaz değildir, olmamalıdır. Yok efendim sabah vakti ev basılır mıymış, türkan saylan'ın evi ne hakla aranırmış? Evi de aranır, ifadesine de başvurulur gerekirse, ne olmuş yani? Başka zaman -özellikle akp'nin kapatılması davasında- imalı bir şekilde, dakika başı "yargıya güveniyoruz" laf-ı güzafı ,şimdi neden aynı ağızlardan söylenmemektedir? Namlunun ucu, vakt-i zamanında silahı tutanlara çevrildiğinde mi hak-adalet-demokrasi üçlüsü akıllara gelmektedir? neden çekinilmektedir? Varsa bir durum, çıkarsın yargı önüne ifadeni verirsin, sonra yargı merciileri de gerekeni yapar.
türkan saylan dünyaca ünlü bilim insanıymış, cüzzam hastalığı hakkında araştırmalarda bulunmuş vs. gibi oyalayıcı taktikleri bu millet artık yutmamaktadır efendim. Kendisi bir bilim insanı olabilir, çok da yararlı araştırmalar da yapmış olabilir. Fakat bütün bunlar, türkan saylan'ın evinin aranamamazlığına mazeret değildir. Kendisi dilerse sayısız araştırma yapabilir bundan sonra da, fakat "kızlarımız namaz kılacağına bale yapsın" diyen ve "namaz kılan öğrencilerin bursunu kesen" bir zihniyet bu ülkenin geleceği için bu topraklara zarar vermektedir. Statükocu kafalar, sınıfsal değişimlere -kendi geleneksel politik duruşları zedelenecek diye- ayak uyduramayıp, artık zenginleşen bu kişileri de dışlamaya çalışanların artık elinde fazla bir argüman kalmamıştır, bunu kendileri de bilmektedirler.
"iddianamaesiz tutuluyor bu insanlar" diye feryat figan edilmektedir. Bu ülkede 40 yılı aşkın bir süredir siyasal eylemlere veya öğrenci hareketlerine katılan insnalarımız iddianamesiz içerde tutulmuşlardır. Haklarındaki suç ispatlanmadan yargısız infazlara maruz kalmışlardır. Bunlar Adnan Menderes'ten tut 12 eylül'e kadar böyledir. o dönemde bütün bu hukuk dışı durumlar yaşanırken, bugünki statükocu sınıfın sesi çıkmış mıdır? yüksek sesli Bir itirazı olmuş mudur? Maalesef. Aksine yine bu statükocu zihniyetten olan ilhan selçuk'un 12 mart ara döneminde, bazı kişilerin ismini orduya verdiği bile konuşulmaktadır.
`
Çağdaş yaşamı destekleme derneği sadece burs vermekten ibaret bir eğitim kurumu mudur? yoksa altında başka bir niyet var mıdır? e-muhtıra'ya destek veren öğretim üyelerinin (ki bunu kendileri de hiç çekinmeden, açıkça belirtmektedir) çydd ile aynı anda soruşturma kapsamına alınması bir tesadüf müdür? türkan saylan'ın "bale-namaz" korelasyonunu kurduğu anlayış, bu ülkede "cami-kışla" korelasyonunu da kurup, öteden beri bir polarizasyon yaratmamış mıdır? Şimdi kalkıp cumhuriyet miyingleriydi, bilmem neydi deyu deyu ortalıkta dolaşmaktadırlar. Eh dolaşsınlar, ne yapalım. Zaten bir türk bayrağı, bir de atatürk posterini eline alıp sokağa çıkan herkes propaganda yapabiliyor ülkemizde. Cumhuriyet mitingleri'ne bindirilmiş kıtaları getiren çydd, sonra kalkıp bunun nasıl da "politik bir eylem olmadığını" söyleyebilmektedir? O eylemler alenen akp karşıtlığı üzerine kurulmuştur. Olabilir, demokratik bir ortamda bunu tabii ki dile getirebilirler. Fakat adının "cumhuriyet mitingleri" olarak konması son derece manidardır. bundan daha iyi bir kalkan olamazdır. Aynı mitingler için üniversitelerde dersler tatil edilirken, öğrenciler bu eylemlere katılmaya teşvik edilirken, bu kesimin demokrasi,eğitim önceliği, politik tarafsızlık vs. gibi değerleri nerede unutulmuştu? daha öncelerinde ise yine bu anlayışa sahip öğretim üyeleri "ordu göreve" diye pankart da açmamış mıdır? Sonra kalkıp "ne şeriat ne darbe diye bağırdık biz" edebiyatını yapmak ne derece inandırıcıdır?
hanımefendinin hasta olduğu bilinen bir gerçektir. tabii ki tıbbi müdahelelerinin yapılması için ayrıcalıklı bir statü kendisine tanınmalıdır. fakat bunun dışında kimsenin bir imtiyaz sahibi olması söz konusu olmamalıdır.
Hülasa işin özeti olarak bütün bu soruların sorulması gerekmektedir. Ha ama ben şimdi tabii ki -oy vermemiş olsam dahi- akp'li de olmuş olurum, şeriatçı da derler, atatürk düşmanı diye de damgalarlar. Olsun, umrumda değil. Birilerinin işine gelmese de bu realiteleri açıklamak, ortaya koymak bir vicdan meselesidir.
"zannederim çevresindeki kişiler zamanında bazı haltlar yediler, kabak bu kadının başına patladı" diye yorumladığım şahıs.
bu kadıncağızı değil bu kadının çevreside olan, dernek üyesi, kraldan fazla kralcı, "çağdaş yaşamı derneği üyesiyim, çağdş yaşayacaksınız uleeen, atatürk, laiklik, vatan, millet, sakarya ulaaan..." şeklinde davranan kişiler sorgulanmalı.