cisminden değil, isminden bile korkulan yüce insan.
o derecedir ki, istanbul emniyeti *, 24 mayıs 2009 beşiktaş galatasaray maçı'nda beşiktaş tribünlerinin asacağı "türkan saylan alkışlarla" pankartını "sakıncalı"(!) bulup stad dışına çıkartmıştır.
hocam, bakma bunların demokrasi lafını ağızlarından düşürmemelerine. senin adına sakıncalı derler, "adam gibi adam recep tayyip erdoğan" pankartını ise kortej eşliğinde sokarlar...
adından bile korkuyorlar hocam adından! değil ki, yaptıklarından, "bize" kattıklarından korkmasınlar?
cenazeye katılmaması konusunda da abuk bir açıklama yapan muammer güler'e de ayrıca selamım olsun... pankarta müdahale ederek, "önlemlerinizle" yine oradaydınız sayın güler...
zall destekli yıkama yağlama modundan sonra gözle görülür bir şekilde sevilme katsayısına erişmiş merhume. eğitime ideoloji sokan kim olursa olsun, çağdaş eğitimden asla söz edemeyiz.
Bu insan ne kadar kötü gözüyle bakılırsa bakılsın Türkiye adına birşeyler yapmıştır. Bilim adamı kimliği taşımaktadır. Bunu göz ardı etmek demek gerçeklere kulaklarını kapatıp insanların sağırlığa kucak açmaları demektir.
yalnızca eğitim hayatı ve hak kazandığı ödüllere dair; *
kandilli kız lisesinde okumuştur. 1963 de istanbul tıp fakültesini bitirmiştir. 1964 - 1968 yılları arasında sosyal sigortalar nişantaşı hastanesin den deri ve zührevi hastalıklar uzmanlığını almıştır. 1968 yılında iü istanbul tıp fakültesi dermatoloji anabilim dalın da başasistanlığa başlamıştır. 1971 de ingiliz kültür heyetinin bursuyla ingilterede ileri eğitim görmüş, 1974 de fransada 1976 da yine ingiltere de kısa süreli çalışmalar yapmış, 1972de doçent, 1977de profesör olmuştur.
1976 yılında lepra (cüzzam) çalışmalarına başlamış.c üzzamla savaş derneği ve vakfını kurmuştur. 1986 da kendisine hindistan da "uluslararası gandhi ödülü" verilmiştir. 2006 yılına kadar dünya sağlık örgütünün lepra konusunda danışmanlığını yapmıştır. uluslararası lepra birliğinin ılu kurucu üyesi ve başkan yardımcısıdır. avrupa dermato veneroloji akademisinin ve uluslararası lepra derneğinin üyesidir. dermatopatoloji laboratuvarının, behçet hastalığı ve cinsel ilişkiyle bulaşan hastalıklar polikliniklerinin kurulmasında yer almıştır.
1981-2002 yılları arasında 21 yıl, gönüllü olarak sağlık bakanlığı istanbul lepra hastanesi başhekimliğini yapmıştır. 1982 - 1987 yılları arasında, istanbul tıp fakültesi dermatoloji anabilim dalı başkanlığını, 1981 - 2001 yılları arasında istanbul Tıp fakültesi lepra araştırma ve uygulama merkezi müdürlüğünü yürütmüştür. aynı kliniğin öğretim üyesi olarak 2002 yılı sonuna kadar çalışmış ve 13 Aralık 2002 tarihinde emekli olmuştur.
1989da, bir grup atatürkçü aydın tarafından devrim yasalarını ve laik düzeni koruyup geliştirmek amacıyla oluşturulan çağdaş yaşamı destekleme derneğinin kurucularındandır ve halen genel başkanlığını yürütmektedir. 1990 da oluşan "öğretim üyeleri derneği"nin kurucusudur ve ilk dönem II. başkanlığını yapmıştır. 1990da oluşturulan "iü kadın sorunları araştırma ve uygulama merkezi"nin kuruluşunda görev almış ve 1996ya kadar müdür yardımcılığı ile kadın sağlığı derslerinin koordinatölüğünü yapmıştır.
1995 de mezun olduğu lise için oluşturulan kandilli kız lisesi kültür ve eğitim vakfı (kankev) nın ve 1995 de kurulan türkiye çağdaş yaşamı destekleme vakfı türkçağ nın kurucusu ve başkanıdır. birçok mesleki ve sosyal derneğin üyesidir.
1996 da istanbul üniversitesi kendisine "atatürk ilke ve devrimleri" ödülünü vermiştir. ingiltere dermatologlarının derneği olan dowling Kulübü (1978) ve "kuzey amerika klinik dermatoloji derneği" (1996) tarafından onur üyesi seçilmiştir. bugüne kadar çok sayıda ödüle layık görülmüştür. "atatürk ilke ve devrimleri ödülü" istanbul Üniversitesi (1996) , "ülkemizde yılın kadını ödülü" (1990) , "melvin jones ödülü" (1991) , "atatürkçü düşünceye hizmet ödülü" incirli lions (1996) , "kuvayi milliye ödülü" haliç rotary (1997) , "fahrettin kerim gökay ödülü" türk lions vakfı (1997) , "türkiye ziraatçiler birliği dayanışma ödülü" (1998) , "75. yıl ödülü" türk kadınlar birliği şişli şb. (1998) , "uğur mumcu - muammer aksoy ödülü" add istanbul şubesi (1999) , "rıfat ılgaz kültür merkezi onur ödülü" (2000) , italya "foyer des artistes kurumu ödülü" (2001) , cüzzamlı hastalara verdiği uzun süreli hizmet ve getirdiği bakış açısı nedeniyle "hasta ve hasta yakını hakları derneği 2001 yılı ödülü", "atatürk ödülü" amerika / atatürk topluluğu (2001) , "sanat kurumu onur ödülü" (2002) , "atatürk /çağdaşlık ödülü" dünya atatürkçü kuruluşları (10 Kasım 2003) , "üstün hizmet ödülü" yıldız teknik üniversitesi (2004) , eğitime yaptığı katkılar nedeniyle "eğitim ödülü" ted koleji, "kendinden önce hizmet" ilkesine örnek davranışı nedeniyle "100. yıl mesleki başarı ödülü" rotary kulübü, "insan hakları ödülü" izmir karşıyaka belediyesi (2004) , "türkiyenin en iyi eğitimcisi" ödülü - tempo Dergisi (2004) , kültür üniversitesinin istanbul genelindeki üniversitelerin öğrenci ve öğretim üyeleri arasında yaptığı anket sonucunda "yılın en yürekli kadını ödülü" (2004) , "puduhepa ödülü" - adana kültür sanat derneği (2005) , "meslek hizmetleri ödülü" ankara emek rotary kulübü (ekim 2005) , "toplumsal barış ödülü" barış radyo, "insan hakları, demokrasi, barış ve dayanışma ödülü" - sodev sosyal demokrasi vakfı (2005) , "iyi kalpli ol ödülü" türk kalp vakfı (2006) , "yılın başarılı iş kadınları ödülü" dünya gazetesi (2006) , "çek eğitim ödülü", çağdaş eğitim kooperatifi (2006) .
oldukça uzun değil mi? cüzzamlısından, kadın sorunlarına, işci haklarından, atatürk devrimlerinin korunmasına, kız çocuklarının eğitiminden, gelecek nesillerin geleceğine varana dek üstüne vazife olmayan sayısız meseleye canla başla gönüllü olmuş, ömür adamış ama anlaşılamamış büyük insan. sinirlenmemek sakin durmak elde değil mesele şudur ki; saygısızlık edenlerin bir kısmının her bir günü dünün aynı çerçöp internet, karı kız, geyik sohbetler olan kişilerden oluşmuş olması. kimdir, ne yapmış, boyundan büyük ne işler sırtlanmış, ne kadarını başarmış, kaç milyon kişinin hayatının seyrini değiştirmiş. kader çizgisine yön vermiş. bilmezler. öğrenmek istemezler. yağmur olsan toprağıma yağmazsın sözünün muhattabı kimseler bir ömre sığdırılan hizmete hayra hayret ederler. minnettarlık duygusundan da bihaberler olduklarından bu fayda karşısında teşekkür niyetine kin kusar, gaddarca saldırıya geçerler. çünkü, iç huzuruna kavuşma yolları budur. boşa giden, harcanan bir ömrü yaşıyor olmanın, hep banacı olmanın pişmanlığını böyle örtbas ederler. ben merkezli, hep banacılar kanserli vücuduna rağmen hız kesmeyen ben yatamam 10 randevum varsa 2 sini iptal etmişşem geri kalana giderim, aksi takdirde işler aksar diyen insana kara sürmesinler. hastalarım benim için çok kıymetli kanserli olduğum sıralar onların psikolojilerini anladım. iletişimimizin iyi olması buna bağlı diyen doktora kara sürmesinler. ben çocuklarıma ilgili bir anne olamadım, ama benim iki çocuğum değil 36.000 çocuğum var diyen anneye kara sürmesinler. bu sığ görüşlülükle bir baltaya sap olamayacağı, vatanına, milletine hayrı da geçtim, en basitinden hayırlı bir evlat dahi olup olamayacağı meçhul kimselerin hedef tahtası olamayacak kadar üst seviyelerdedir. son olarak adı din savunmacılığı yapmak için de araç olmuştur ki yineliyorum 83 yılından bu yana hacıdır. inançsız olduğunu iddia edenlerden fazla din bilgisine sahip olması muhtemeldir. sözün özü kötü söylemeye ar edilmesi gereken kimsedir. **
sadece ve sadece dogulu olanlara ailesinden biri mutlaka pkk'lı olanlara burs veren ve din düşmanı olan bir kadındır yesinler iyilik melegini bölücülük için çalışmış suan zebanilerin kendisi ile pek haşır neşir oldugu bir kadındır allah rahmet eylesin bile denmez arkasından cünkü allahı yok sayana allah rahmet etmez .
allah rahmet eylesin...toprağı bol olsun... eminim gittiği yerde bile birşeyleri değiştirmek, güzelleştirmek için çalışacaktır.boş boş yatmayacaktır.hocam yatmayı, uyumayı,uyutmayı sevmez aydın geçinen diğer boş aydınlar gibi değildir türkan saylan...en dindar müslümandan bile daha çalışkandır kendi için değil insanlık için çalışmayı seven, eli öpülesi bilim kadınıdır...emine erdogan gibi köşkün dekorunu değiştirmeye değil, binlerce beyini eğitimle değiştirmeye ve aydınlatmaya gönlünü ve hayatını adamıştır.uyumayacağını biliyorum ama rahat ol hocam...seni sevgiyle, saygıyla gıptayla anıyoruz.
cami yerine okul yaptırmayı uygun görüyorsa ve camileride gereksiz görüyorsa (başörtülü kızlara burs vermeyi ya da okutmayı gereksiz gördüğü gibi) allah rahmet eylesin lafından başka bir şey söylenmesi gereken kişidir. dinin gölgesinden kurtulmuş bir yaşam için savaş verdiyse cenaze namazı kılınmasına neden karşı gelmemiştir?
cenaze namazı esnasında* atılan "türkiye laiktir laik kalacak" sloganları ne akla hizmettir? *
çağdaş yaşamdan anladığı başını açıp bale yapmak olan kadın. toprağı bol olsun.
edit: ayrıca cenazesinde toplu bale olmalıydı. büyük ihtimalle namaz kılınırken ruhu sızlamıştır.
çağdaş yaşamdan anladığı başı açık kızların okula gitmesi ise, türkan saylan'a kimse türkiye'nin değeridir demez, diyemez. okuttuğu kızlar adına teşekkür, ötekileştirdiği kızlara ise bir özür borcu vardı. ideolojisinin izinden gidenler için bu kadın azizedir. diğerleri için sadece bir prof, kulüp başkanıdır.
kısa bir zaman önce başkanlığını yaptığı çydd ergenekon soruşturması diye neydüğü belirisiz bir soruşturma adına basılmış ama sonra "pardon biz yanlış yaptık" deyip çark edilmiştir. zaten bu basılma hikayesi de projenin planlı bir parçasıdır, böylelikle bir kısım insanın tepkisi ölçülmek istenmişti. kutupların direnci ve olaylara karşı tutumu denenmek istenmiştir. ara ara yaparlar böyle. kontrolümüz altındaki kutupların durumu necedir deye sınarlar kolpa hadiselerle. çydd'ın basılma olayı da budur esasında. sadece rutin bir denetleme. hatta bu basılma olayından sonra çydd bir hayli destek görmüş, durumdan bi haber vatandaş tamamen saf ve temiz duyguları ile derneğe yardımlar, bağışlar yapmış; sanatçılar konserler vermiş maddi manevi destek olmuşlardır. tam da projenin sahiplerinin istediği gibi. siz bakmayın türkan saylan ve grubunun akp'ye dincilere ateş püskürdüğüne falan. onlar çok iyi geçiniler aralarında. türkan saylan burs verdiği çocukları nereden buluyordu sanıyordunuz? bir çoğu milli eğitim bakalığının tavsiye ettiği çocuklardır onlar. hatta takip eden iyi bilir, merhume türkan saylan bir kaç yıl önce akp'li milli eğitim bakanı hüseyin çelik'ten eğitime yaptığı katkılardan dolayı ödül bile almıştı hem de medyatik bir şölen eşliğinde. pkk'lılara burs veriyor diyenler birdden çark etti, kantarın ayarını fazla kaçırdıklarını fark ettiler çünkü; çydd burs verdiği çocukların çoğunu milli eğitim tavsiyesi üzerine aldığı ayrıntısını unutmuşlardı. sanırım bu haberi yapanlar acemiydi, ucunun nereye dokunacağını bilmezler tabii. samanyolu, zaman'daki ayrıntıyı atlayan acemilerin kulakları fethullah ve abeyleri tarafından çekilmiştir herhalde.
özetle beyler bayanlar merdivenden kayanlar, türkiye denilen güzel coğrafyada at izi iti izine karışmış durumdadır. kim gerçekten saf tanrı sevgilisi, kim gerçekten çağdaş-ilerici belli değildir. bu projenin muhteşem bir duygu sömürüsü vardır ve ne yazık ki insalarımız da malum projenin duygu sömürgesi haline gelmiştir farkında olmadan. kimisi fethullah gülen ve cemaati tarafından; kimisi de türkan saylan ve oluşumu tarafından ama her iki grup da bir şekilde aynı çevrelerce sömürülmektedir ve hissettirilmeden farklı kulvarlarda aynı amaca hizmet etmektediler.
son olarak edit'i: bu ergenekon denilen düzmece soruşturma çydd denilen oluşuma zerre zarar vermeyecek. ha göstermelik bir kaç kişi g.t altına giderse gider. zaten onlarda büyük ihitimalle önemsiz kişilerdir.
vaktiyle kendisine gizli nurcu bile diyenler olmuştu. ben de bu nurcu ithamı üzerine bir başka şey demek istiyorum(sakın ölü arkasında konuştu falan demeyin, hakaret etmeyeceğim çünkü):
bana göre kendisi fethullah gülen ile aynı projenin adamıydı, farklı kulvarlardan aynı yola koşan iki arkadaş gibi. fethullah gülen bu projenin dini-cemaat kolunu; türkan saylan ise yine aynı projenin seküler-çağdaşçı kolunu oluşturuyordu. nerden biliyorsun diyenler olacaktır muhakkak; ama bunu izahatı cidden çok uzun sürer, fakat olasılığı çok yüksek! bu projeyi ortaya koyup işlemesini sağlayan güçler her şeyi, her ayrıntıyı çok iyi düşünür ve planlarlar. fethullah gülen tezini yaratanlar o'nun tek bırakmazlar meydanda; elbet fethullah'a karşı da kolpa bir anti-tez oluşturulmak zorundadılar [eğer anti-tez oluşturmasalar, bu sefer kontrolleri dışında gerçek bir anti-tez oluşacaktır ki bu da projeyi tehlikeye sokmak demektir]. işte bu zorundalıktan dortaya sürülen anti-tez ise türkan saylan figürüdür.
senaryoyu tıkır tıkır işleten şey de işte bu tez ve anti-tezlerin çarpışmasıdır (hegel diyalektiği)işte projenin can alıcı noktası da budur.
nihayetinde bir kısım dindar fethullah ve nurculuk çadır altında [projeyi tasarlayanların tam da istediği gibi] toplandılar; bir kısım çağdaş-ilerici de türkan saylan grubu altında kümelendiler. doğal olarak herkes kendi kutbuna çekildi [zıtların diyalektiği] ve insanlar istenilen kutuplara çekildikçe malum projenin sahiplerinin iş kolaylaştı, her iki grubu da denetlemek, kontrol etmek bir o kadar da kolaylaşmış oldu. ama din adı altında ama çağdaşlık-ilericilik adı altında proje hissetirilmeden tıkır tıkır işlemeye devam etti.
son olarak kozmos ya da tanrı, artık her neye inanıyorsa türkan hanıma o inandığı şey adına rahmet dilerim.
çağdaş yaşamı destekleme derneğinin genel başkanlığını yapmıştır, atatürkçü düşünceye hizmet ödülü gibi bir çok ödüle sahiptir. son günlerinde ergenekon muhabbetinden evi aranmıştır, vakit gazetesinde kendisi ile ilgili bir haberin manşetinin: "türbanı kınadı, allah onu tamamen türbana mahkum bıraktı" olmasına rağmen kimseyi muhattap olarak görmemiş, eli öpülesi kişidir.
dinci basın öldürdü deniliyor. manşet gazeteye değil de kafana indi sanırsam. yorum kabiliyeti bu derece tekamül etmişlerle laf yarıştırmak değil haddimiz. dine - imana - islama ağız dolusu kin kusan , küfredenler ölüp gidinde nedense hep dinci basın öldürmüş oluyor. takdis suyuna siyanür mü attı dinci basın bu kadının ?
abartacak - övünecek adam akıllı kavramlarınız yok ya etli - sütlü birşey buldunuz şişirin bakalım.
gidecegini anlayınca hocasını seçmiş kişidir, muhtemelen herşeyi hesap etmiştir çünkjü düşünmüştüm ölüm haberini aldıgımda, kim kıldıracak namazı, nasıl kıldıracak?
hoca meftaya yakıştı mefta hocaya bu ikili öbür tarafta beraber haşrolsun.
siyahla beyazın kıl kadar birbirine karışmayacagı hesap gününde bu hocadan aynı cümleleri duyacagız yine, şahitlikte etmemiz gerekecek muhtemelen hoca kameraların önünde şan olsun diye konustu çünkü, allah a haşa nasıl muamele etmesi gerektigini ögretmeye kalktı haddini bilmez insan. bu hocanın kızını ata evlerinde görmek isteriz, gönül huzuru ile göndersin, belki bir asker ögrenci ile tanıstırırlarda maaşlı bi koca bulmuş olur, bir iki demesin sonunda birisi mutlaka alır.
adını duyduğumda hep "namaz kılınması yerine bale yapılması" *** önerisi aklıma gelen birkaç gün önce vefat etmiş kişi. bu sözü söyleyip de son yolculuğuna namazla uğurlanmak nasıl bir duygudur merak etmiyor değilim.
askere gitmeden önce okulun önünde görmüştüm.. hukuk profesörlerinden birinin cenazesi kaldırılmış anmak için oradaydı zannedersem.
tanımam etmem şahsen. adını duymuşluğum hayatını az biraz bilmişliğim vardı o zamanlar.
elini öpesim gelmişti sözlük.. bu ülkede ne olursa olsun ister kızıl komünist ister kökten dinci, ister liboş.. idealleri uğruna hayatını ortaya koyup, minicik kızlara okuma yazma dahi olsa öğreten herkesin elini öperim..
cart curt yapanlar cıkacaktır illa ki. ben o veya bu siyasi bir düşünceyi savunmuyorum. yapılan şeyin altında ki gizli misyonlardan veya politik oyunlara da girmiyorum. ortada olan realite görmezden gelinemez. onbinlercesini okutup diploma aldıran bir o kadarına daha yol acan,
80lerde verdiği sağlık savaşının galibi ve ilgili kampanyalarda etkin rol oynamış, birisinin elini öpmeyeyim mi?
bilmem kaç yaşında karakol karakol dolaştırıp paspas yapanların mı elini öpeyim?
çok değil bir kaç ay içinde unutulacak olan şahıstır gelecek yıl öldüğü günde hatırlanacak sonra tekrar unutulanacaktır kimin umrundadır abartmaya gerek yoktur bizlerden üstün bir varlık değildi üstün olsaydı ölmezdi, sonuç olarak çağdaş olanlar, çağdaş olduğunu iddia edenler ve bu çağdaşlıklarıyla diğer insanları hor görenler normal insan gibi ölüp gidiyor bir süre sonrada unutuluyor.
hakkında:
sadece başı kapalılara burs veren insanları eleştirenler, sadece başı açıklara burs veren bu kadını neden çok seviyor? ikisi de aynı şey değil mi?
şeklinde yorumlar yapılan kadındır.
şimdi efendim, hali hazırda okullara başı kapalı girmek kanunen yasak, e bu durumda başı kapalılara eğitim bursu verenler le başı açıklara eğitim bursu verenler aynı kefeye konmamaıdır.
birisi, yasak olmayan bir şeyi yapmaktayken, (direk bi bağlantı yok, fakat dolaylı da olsa, sen başı kapalı insana EĞiTiM bursu veriyorsun, o başı kapalı okula kapalı girmek istiyor, bu durumda suç işliyor), diğeri(kapalıya burs veren), suç işleyen birine burs vermektedir.
durum budur.
ömrünün son demlerinde misyoner, göçüp gittikten sonra da kafirlikle suçlanan güçlü karakterli, örnek görülebilecek insan. keşke bayalaşmadan, çirkinleşmeden evvel türkan saylan kimdir diye yazıp çok değil iki satır okuyabilseler. yumuşak karnı sanarak dinsizliğinden dem vuruyorlar. oysa biliriz ki, dinsiz kimse hacca gitmez. oh oldu, son günlerinde örtü taktı, gerçeği görecek, yansın, tutuşsun diye ardından rahmet okumak yerine zevk naraları atmayı seçtikleri merhum insan 1983 yılında kabe yi tavaf etmiş. istemli yaptığı tek hata dini dilinde değil, kalbinde yaşamış olması. en ağır ithamlara karşı dahi din le müdafayı seçmemiş olması. kendi ağzından hiç duymadık hacı olduğunu dillendirme gereği duymamış olsa gerek. öyle ya kime ne?
peki şimdi? bilinci kapanmadan hemen önce son nefesinde burs verdiği kızları vasiyet eden, heykeli dikilmesi gereken insanın ardından tırnağının ucu olamayacak cahiller atıp, tutuyorlar.
normal karşılamak gerek bir yerde. o kadar başka kutuplar, öyle aciz zihinler ki aleyhinde konuşup ellerini bağlayanlar anlama, kavrama, tanıma zahmetine girecek olmaları düşünülemez.