bir zamanlar burs verdigi cocuklarin annelerinin baslarinin ortulu oldugunu ogrenince, burslarini kesen bir insan. tamam burasi onemli degil diyelim, aliskiniz bu tarz gericiliklere, ama pkk sempatizanlarina verilen burslara ne demeli.
ayrica MIT'E gore "cagdas yasami destekleme dernegi" avrupa destekli bir misyoner kurulusudur.
edit: yillarca bas ortusune olan karsitligi ise cok ironik bir sekilde son bulmustur. kendisi son gunlerine hastaligindan oturu basina ortuyu gecirmistir. aklima musa(as)'in firavun'unu getiriyor.
hristiyan cemiyetlerinden alıp türkiye'ye soktuğu paraları pkklı öğrencilere burs adı altında aktarmış misyoner.
şimdi çok akıllı arkadaşlar çıkıp ''ulan işte, pkklılara vermiş ki okusun adam olsun, dağa çıkmasın, ne var bunda'' diyebilir. peki benim bursum neden kesildi o zaman sırf kur'an-ı kerim okumasını bildiğimi söyledim diye! ben de okusaydım onların bursuyla, ben de yobazlıktan kurtulsaydım. bak şimdi gerici oldum.
görmüyor musunuz, anlamıyor musunuz? o paranın türkiye'ye, çydd'ye veriliş sebebi belli. bi zamanlar amerikan uçaklarından dağlara silah atılıyordu, şimdi bazı cemiyetler aracılığıyla burs adı altında para sokuluyor. niye senin benim cebime girmiyor o paralar? niye dtpli partlilerin arabasından amerikan silahları çıkıyor? niye başörtülü diye bi öğrencinin bursu kesilirken özellikle yasadışı örgüt üyesi olduğu tespit edilen öğrencilere özellikle burs veriliyor?
çocuklar namaz kılmasın, bale yapsın ne demek ya? en büyük bölücülük bu değil mi? ya da biz türkler hep yakmış yıkmışız ne demek? türkler hep yaktı yıktı da diğer milletler mağdur mu oldu? haçlı seferleri'nden dolayı kim özür diliyor bizden?
facebookta ölümünün ardından hakkında hiç hoş olmayan bir video yapılmış insandır. birde o videoyu destekleyen, gülen ahmakları görmek gerçekten içler acısıdır. başörtülüleri eleştirdin ama sonunda allah sana onu takdırdı gibi hastalığıyla dalga geçen tiksindirici bir söz yazılmış ki ben sonuna kadar izleyemedim videoyu dayanamayıp kapattım. bu insanın bu ahmakları çağdaşlaştırmak için uğraşması ve sonucunda bu yapılan yorumlar onun yattığı yerde maalesef kemiklerini sızlatmaktadır.
ana-türkümüz. gurur duyulası, saygı duyulası, örnek alınası insan. türkiyenin çağdaşlaşması için elinden geleni yapmış biri. ömrünü türkiyenin gelişmesine adamıştır ama malesef ömrünün son yılında haksız suçlamalara mağruz kalmıştır. bir insanı eleştirmeden önce hayatını okuyun, eserlerine bakın. yazık onun hakkında böyle sözler... kızlarımızı okutmuş, çağdaş yaşamı destekleme derneğini kurmuş, atatürk ilkelerine hep bağlı kalmış, asıl mesleğinde de en iyi yerlere gelmiştir. böyle bir insana sırf görüşleri yüzünden, kimsenin laf sölemeye hakkı yok. türkiyede aldığı ödüller bi tarafa, başka ülkelerde de ödüller almıştır. "bir güzellik yarışması düzenlenseydi ve vu yarışmada adayların eğitim, felsefe, toplumsal kültür vb. kriterlerdeki zenginlikler değerlendirilseydi, kuşkusuz türkan saylan, bu yarışmada dünya güzeli seçilirdi." , bir dergide okumuştum bu sözü kesinlikle doğru bence. 19 mayıstaydı vefatı, buna sevinmiştir heralde. teşekkürler güzel anne...
Efendim ne istiyorsunuz bu kadından. daha ne yapmalı doğru dürüst sevilen bir insan olmak için.
O kadar öğrenciye burs veriyor yardım ediyor.
eğitim şart demedik mi hep ?
neden şimdi yan çiziyorsunuz..
insanları görüşlerine, giyinişlerine , dinlerine, ırklarına göre sınıflandırmıyorduk hani ?
neden sırf görüşüne ters olduğunuz için çamur atıyorsunuz ?
neden ?
cemaatçilerden farkı misyonerlik peşinde koşmasıydı efendim. şimdi gelip de burada kimse "ama cemaat yapınca iyi de türkan saylan yapınca kötü mü?" diyemez. neden diyemez; yanlış her yerde kim yaparsa yapsın yanlıştır çünkü.
insanları para karşılığında, burs karşılığında cumhuriyet mitinglerinde piyon niyetine kullanmak bir yanlıştır örneğin. çünkü cumhuriyet mitinglerine gidenlere burs vermemiştir aslında burs verdiklerini cumhuriyet mitinglerine gitmeye zorlamıştır. yine insanlardan para karşılığında dinlerinden vazgeçmelerini istemektir yanlış olan. çünkü o gayrimüslimlere burs vermemiştir, burs verdiklerini gayrimüslim olmaya zorlamıştır. insanların inançlarıyla dalga geçmiş, kendisini ve kendisi gibi olanları bu ülkenin kralı görmüştür hayatı boyunca. müslüman mı gitti? bilmiyoruz, bu konuda yorum yapılması da çok mantıklı değil zaten.
kimsenin ağzı kokuşmuş değildir ayrıca, bunu söyleyen kişi öncelikle kendi insanlığını pazara çıkarıyor garip bir şekilde. diğer insanlara ve fikirlerine çirkince mukabele edenlerin yaptıkları üzerlerine yapışıyor.
şu doğru, türkan saylan hakkında hiçbir hakarette bulunulmamalı, hiçbir çirkin söz söylenmemeli, bununla birlikte türkan saylan'ın yaptıklarını söyleyenlere de çirkince saldırılmamalı.
"ölünün arkasından iyilikleriyle anınız" sözünü bize hatırlatanlara hz.muhammed'i, osmanlı padişahlarını, islam alimlerini, ... nasıl andıklarını hatırlatmak isterim. tutarlılık için iyi bir başlangıç noktası oluşturabilir.
millet ve devlet için yaptıklarının bir iğne ucu kadarını yapmayı düşünmemiş insanların kıyasıya eleştirdiği insandı. kaçımız "ben görevimi yaptım ölüme hazırım" diyebilecek diye düşününce bu eleştirileri çokta umursamadığını düşünüyorum . ergenekon dalgasıyla iyice ön plana çıkan liderliği, ölümüyle çağdaş yaşamı destekleme derneği'nin büyük güç kaybetmesine yol açabilir. zira yerini kim alacak, alan kişi nasıl dolduracak bilinmez. çydd'nin gücü eşittir türkan saylanın gücü, gibi bir durum var sanki ortada.
Türkan Saylan Hocaya çok şey borçluyuz; çünkü, gerek yaşamı gerekse ölümü ile bizlere çok önemli dersler verdi ve öğreti sağladı. Özellikle de Hoca'nın ölümüne yakın sürede ve ölümü esnasında yaşadıklarımızı, hiçbir ortamda bu denli net ve kanıtlanabilir şekilde hafızamıza yerleştiremezdik.
Saylan Hoca'nın yaşamı boyunca neler yaptığını; cüzzam savaşından, kızların okuma seferberliği çabasını, bunların yanında daha nice sosyal ve kültürel faaliyetler yürütüşünü burada saymanın bir yararını görmüyorum. Ama tersinden yaklaşarak, tüm bu faaliyetleri karşılığında Hoca hakkında gerek siyasilerin gerekse gerici çevrelerin takındığı tavırların, toplum ve reel siyaset hakkında bize kazandırdıkları fevkalade önemlidir.
Saylan Hoca 'Çağdaş Yaşam' toplumu oluşturma yolunda bir mücadele başlatmış idi. Eğer bir birey tüm enerjisini toplumun gençlerini çağdaş yaşama uyarlayıcı eğitime yönlendirmeye harcamış ise toplumun her kesiminin, özellikle de siyasilerin bu çabayı ödüllendirmesi ve ona destek olması beklenir. Ama 'Çağdaş Yaşam' mücadelesinde bu böyle olmadı, çünkü emperyalizm bir vampir gibi tüm toplumun gerici kesimlerini ve siyasal dokuları sarmış, bunların marifetiyle toplumu kendi emrine ram etmek istemektedir. Ne hazindir ki, buna hizmet eden gerici tarikatçı kadrolar da, siyasiler de bu gidişin ya farkında değil, ya da çok ciddi menfaatler karşılığında böyle bir göreve soyunmuş bulunuyorlar!
Saylan Hoca, var olan kapitalist sisteme karşı bir mücadele yürütmüyor, sistemin temel felsefesi ile çatışmıyordu; Saylan Hoca ve etrafı ile gerici çevreler ve siyasiler arasındaki mücadele de bir sistem mücadelesi değil idi. Merkez kapitalizmin, faşizme dönüşmüş emperyalizm çağında, Türkiye gibi çevresel konumlu ekonomilerde siyasi ve toplumsal gericiliğin ve baskıcı uygulamaların gelişmesi ve yaygınlaşması rastlantısal değildir. Zira, merkezin çevreyi sömürme süreci yaygınlaştıkça, çevre halklarının baş kaldırmadan sisteme uyumları ancak sosyal olarak gerici tarikatlarla, siyasi olarak da baskıcı rejimlerle olasıdır. Böyle bir ortamda sistem, özgür düşünceye sahip birey yetiştirme çabasına soyunmuş olan birey ve/veya kurumlara elbette bir bedel ödettirir.
işte, bir kurum olarak 'Çağdaş Yaşam'ın yanında, Saylan Hoca da özellikle son günlerinde yaşanan anlamsız (emperyalizm açısından anlamlı!) acılarla ve cenazesinde ortaya çıkan (fevkalade anlamlı!) saygısızlıkla, bize toplumu ele geçirmekte olan gerici tutum ve yönetimin derinliklerini gösterdi.
Günümüzün faşizme bürünmüş yoz kapitalizminde, 'bireysellik' yerini 'vahşi bireycilik'e, 'hak ve adalet' yerini 'güç ve iktidar'a, 'derûni samimi inanç' yerini 'gösterişçi ve menfaat kollayıcı sahtekarlık'a bırakırken, Saylan Hoca'nın okumuş, aydın, fikren ve vicdanen özgür insanlar yetiştirme amacı, sadece Türkiye'de uygulama alanı bulmuş olan ikinci sınıf burjuvazi ve ilkel kapitalizmle değil, onun çok daha üzerinde, dünya emperyalizmi ve faşizmle çatışmalıdır. Hal böyle olunca, doğal olarak, dünya emperyalizminin emrindeki yerel uygulayıcılar ve onların gerici destekleri 'Çağdaş Yaşam'a ve Saylan Hoca'ya karşı olacaklardı. Bunda yadırganacak fazla bir şey yok; iyi ki, Hoca'nın cenazesine hiçbir mülki ve siyasi erkan katılmadı!
Saylan Hoca'nın rahatsızlığı ile yüreklerindeki kini kusanlardan utanmalarını ve üzülmelerini bekleyemeyiz. Zira, bu tür duygular insana mahsus özelliklerdir! Fikir olarak insanların karşısına çıkamayan zavallılar, herkesin başına gelebilecek olan, hastalık veya ölüm gibi doğal olayları bir öç alma vesilesi sayarlar!
Yozlaşmış ve faşizme bürünmüş kapitalizme hizmet edenlere kızmanın fazla bir anlamı olmadığı gibi, Türkan Hoca ve ekibinin olağanüstü çabasının da Hoca'nın vefatı ile sonlanacağını sanmak da anlamlı görülemez. Zira, tarihsel yürüyüşte sosyal diyalektik, kuşkusuz, insan aklını ve ahlakını muzaffer kılacak ve dünya emperyalizmi, yerellerdeki kölelerini de altına alarak, yıkacaktır. Saylan Hoca'nın cenaze töreni, her yönü ile içinden geçtiğimiz zifiri karanlığı olduğu kadar, ucundaki aydınlığı da göstermiş oldu!
ölmüş işte bitmiş her şey. the end, son yani. var mı bundan ötesi. bu insana olan hıncınızın, öfkenizin ve nefretinizin geçmesi için , (veya dinmesi)kuduz köpekler gibi ağzınızdan köpükler saçarak konuşmamanız için, daha başka ne yapabilir ki.
ölmüş işte daha ötesi var mı?
istediğiniz kadar sövün arkasından, atıp tutun korkakça. kendini savunamaz çünkü. size cevap veremez. yaşasaydı size cevap verebilirdi belki. savunurdu inandığı şeyleri doğru veya yanlış. ama öldü işte inancınıza saldırdığına inandığınız kadın.
nerede o agızlardan düşmeyen sevgili merhamet.
ölmüş işte daha ötesi var mı?
susmanız için daha başka ne yapması gerekir bu kadının.
bu nasıl bir hırs nasıl bi öfkedir ki, ölüm karşısında bile etkilenmesin. öbür dünyaya müdahele edip gideceği yeri, göreceği muameleyi bile tayin etsin. nasıl bi öfkedir bu? bu kadın bunca öfkeye, bunca nefreti hakedecek ne yapmıştır ki bu insanların gözünde.
bir insanın yaşama hakkını mı elinden almıştır? yolsuzluk mu yapmıştır, hırsızlık mı? yoksa gözü dönmüş bi sapık mıydı bu kadın.
sadece," türbanlılara burs vermem" diyerek, "türbanlı kızlar ünüversiyete giremez" diyerek, yani inandığı şeyleri savunarak, işkence etmişti siz zavallılara öyle değil mi. o da savaşmıştı, tıpkı sizin gibi, kendi inançları için değil mi?
ne kadar haklı olduğu çıktı işte ortaya. ölen bi kadına bile merhamet edemeyen, bırakın merhameti ölümün bile dindiremediği nefretin sahibi siz yobazlar okumasın zaten. gitmesin üniversiteye felan. ne doktor olsun ne öğretmen o yobaz kafalar. hastalıklı beyinleriniz böyle çalışıyor sizin çünkü. siz okusanızda o meczub haber sitelerine yazdığınız gibi davranacaksınız insanlara. o meczub sitelerdeki gibi savunacaksınız kendinizi. insan ayıracaksınız. bu günahkar içki içmiş dinim buna bakmamı, tedavi etmemi, okuma yazma öğretmemi, emretmiyor diye.
islam hoşgörü dini, dinde zorlama yok, gaybı allah bilir sözleri, ağzınızda birer sakız çünkü, istediğinizi elde edinceye kadar çiğneyeceğiniz.
gerekli gecerli bir kişi olup kıymeyini bilemediğimiz bilemeyeceğimiz bir bilim kadını düşünür doktor anne yardımsever melek gibi bir insan saygıla anıyoruz.
Siz kendi dininizin ne oldugunu bilmiyorsunuz! diyerek baslamak istiyorum lafıma... madem o kadar müslümansınız hz. muhammed'e gelen ilk vahiy neydi? OKU! bakıyorum burada bir şey bilmeden ahkam kesen herkes unutmus bunu.efendim bu kadın hayatı boyunca okuyamayan insanları okutmuş, egitim için calışmış, hiçbir zaman bencil olmayıp kendini milletini geliştirmeye adamış bir kadın. soruyorum size bunun nesi kötü? sizi bu kadar rahatsız eden ne? cevap; egitimsiz beyinleri daha cabuk yıkayabiliyor olmanız olmasın...
dışarı hava almaya çıktığımda sıcak hava bunaltıyor beni ve arkadaşımı. bir kafeye girip ferahlamak istiyoruz ziyadesiyle. çaylarımızı içerken sohbet ediyoruz, bir gözüm de televizyonda. "son dakika" haberleri geçiyor. "türkan saylan ı kaybettik" onbinlerce kardeşimize, sevgilimize, annemize, eşimize, teyzemize, halamıza, teyzemize.. yardım elini uzatmış, uzatmaktan bir an olsun gocunmamış ve bu yolda hayatı pahasına emek harcayan bir insanı kaybettik. yan masada iki tane kız var. bir tanesi, "olamaz" diyor. diğeri, "ne olmuş?" diyerek televizyona dönüyor. bir tanesi ağlamaya başlıyor ve diğeri de sessizce biyerlere dalıyor. nedir yani? türkan saylan öldü diye kafelerde oturan kızlar neden ağlasın? pop star mı öldü? futbolcu mu? manken mi? ahh. pardon. işte budur türkan saylan. o emeklerin karşılığını gerçek gözyaşları ve sevgiyle alabilen birisi. saygıyla saydık, andık, anacağız.
Bu hanımefendi ne diyor bir video'da: "Türkler tarihten beri yakan yıkan bir millet."
* Bu kadının tarihten ya haberi yok ya da tarihi işini geldiği geldiği yorumlama derdinde. Şayet Türkler dünya üzerinde hakimiyet kurdukları yerlerdeki insanların dillerine, dinlerine sosyal yapılarına, mabedlerine, okullarına ve eserlerine dokunmuş olsaydı, bugün sayın hanımefendi gibiler bık bık ötüyor halde olmazlardı, tek tarih ve kültür kapsamında yaşıyor olurlardı. Keşke Türkler yıkıp yıkan bir millet olsaydı da bu tür iftiralara uğramamış olsalardı.
* Namaz ve bale kıyaslamasına gelince; namaz ve bale kıyaslaması yapanların beyinlerinde bir sorun olduğu aşikardır.
son söz: sanane be kadın belki ben bale yapmak istemiyorum, güreş yapmak istiyorum.
kokoş kadınların cenaze namazının içine ettiği insan. kendisi diyordu her yerin belirli kuralı vardır diye. devlet dairesinde kadınlar başörtülü çalışamaz, başörtülü bir şekilde okuyamaz diye. eee caminin de belirli bir kuralı vardır değil mi ? kadının cenaze namazına büyük ihtimalle abdest dahi almadan * saç baş açık bir şekilde gelip içine etmiştir bu kadınlar. allah korusun bu tiplerden.
hayatını dışlanmış insanları topluma kazandırmaya adamış birine bu kadar saldırılmasını kınıyorum ve şunu soruyorum; acı çeken birine yardım etmenin, acısını hafifletmenin mutluluğunu onun gibi yaşadınız mı?
cevap hayırsa objektif olabilmeye çalışarak bakın aynı insana, evet bu defa gördüklerinize siz de inanamayacaksınız. bu kadar dini bütünseniz eminim adaletli olmak gerektiğini de bilirsiniz. zira yargılanacağınızı inandığınız günde kendinize adaletsiz davranılmasını hiç istemezsiniz. öyleyse siz de adaletli olun, yerinize oturup ossuruktan cümleler kurmadan önce elinizi vicdanınıza koyun... varsa tabii...