Türkiye sınırları içerisinde yaşıyorsa oyunu kullanmakta özgür olan kişidir. oyuna ne kadar değer biçeceği kendisini ilgilendirir kimseyi enterese etmez.
Biz Türkler, bütün tarihimiz boyunca hürriyet ve istiklâle timsal olmuş bir milletiz.
Ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun, istiklâlden mahrum bir millet, medenî insanlık karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye lâyık sayılamaz.
Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir. Ben milletimin en büyük ve ecdadımın en değerli mirası olan bağımsızlık aşkı ile dolu bir adamım. Çocukluğumdan bugüne kadar ailevî, hususî ve resmî hayatımın her safhasını yakından bilenler bu aşkım malumdur. Bence bir millete şerefin, haysiyetin, namusun ve insanlığın vücut ve beka bulabilmesi mutlaka o milletin özgürlük ve bağımsızlığına sahip olmasıyla kaimdir. Ben şahsen bu saydığım vasıflara, çok ehemmiyet veririm. Ve bu vasıfların kendimde mevcut olduğunu iddia edebilmek için milletimin de aynı vasıfları taşımasını esas şart bilirim. Ben yaşabilmek için mutlaka bağımsız bir milletin evladı kalmalıyım. Bu sebeple milli bağımsızlık bence bir hayat meselesidir. Millet ve memleketin menfaatleri icap ettirirse, insanlığı teşkil eden milletlerden her biriyle medeniyet icabı olan dostluk ve siyaset münasebetlerini büyük bir hassasiyetle takdir ederim. Ancak, benim milletimi esir etmek isteyen herhangi bir milletin, bu arzusundan vazgeçinceye kadar, amansız düşmanıyım.
Milli egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar batar, mahvolur. Milletlerin esirliği üzerine kurulmuş müesseseler her tarafta yıkılmaya mahkumdurlar.
Cumhuriyet fikir serbestliği taraftarıdır. Samimi ve meşru olmak şartıyla her fikre saygı duyarız.
Egemenlik kayıtsız ve şartsız milletindir.
Gerçi bize milliyetçi derler. Ama, biz öyle milliyetçileriz ki, işbirliği eden bütün milletlere hürmet ve riayet ederiz. Onların milliyetlerinin bütün icaplarını tanırız. Bizim milliyetçiliğimiz herhalde hodbince ve mağrurca bir milliyetçilik değildir.
Bilelim ki milli benliğini bilmeyen milletler başka milletlere yem olurlar.
Milli mücadelelere şahsî hırs değil, milli ideal, milli onur sebep olmuştur.
Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.
Milli his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin milli ve zengin olması, milli hissin gelişmesinde başlıca etkendir. Türk dili, dillerin en zenginlerindendir. Yeter ki, bu dil şuurla işlensin. Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.
Bir dinin tabiî olması için akla, fenne, ilme ve mantığa uygun olması lazımdır.
Her fert istediğini düşünmek, istediğine inanmak, kendine mahsus siyasi bir fikre sahip olmak, seçtiği bir dinin icaplarını yapmak veya yapmamak hak ve hürriyetine sahiptir. Kimsenin fikrine ve vicdanına hakim olunamaz.
Türk Milletinin istidadı ve kesin kararı medeniyet yolunda, durmadan, yılmadan ilerlemektir.
Medeni olmayan insanlar, medeni olanların ayakları altında kalmaya mahkumdurlar.
Büyük dinimiz çalışmayanın insanlıkla hiç ilgisi olmadığını bildiriyor. Bazı kimseler çağdaş olmayı kâfir olmak sayıyorlar. Asıl küfür onların bu zannıdır. Bu yanlış tefsiri yapanların maksadı islâmların kâfirlere esir olmasını istemek değil de nedir? Her sarıklıyı hoca sanmayın, hoca olmak sarıkla değil, dimağladır.
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır.
Medeniyetin emir ve talep ettiğini yapmak insan olmak için yeterlidir.
Biz dünya medeniyeti ailesi içinde bulunuyoruz. Medeniyetin bütün icaplarını tatbik edeceğiz.
Bizim devlet idaresinde takip ettiğimiz prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların dogmalarıyla asla bir tutmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz.
Milletimiz her güçlük ve zorluk karşısında, durmadan ilerlemekte ve yükselmektedir. Büyük Türk Milletinin bu yoldaki hızını, her vasıtayla arttırmaya çalışmak, bizim hepimizin en kutlu vazifemizdir.
insan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan mürekkeptir. Kabil midir ki, bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünlüğü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki, bir cismin yarısı toprağa zincirlerle bağlı kaldıkça öteki kısmı göklere yükselebilsin?
Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.
Anaların bugünkü evlatlarına vereceği terbiye eski devirlerdeki gibi basit değildir. Bugünün anaları için gerekli vasıfları taşıyan evlat yetiştirmek, evlatlarını bugünkü hayat için faal bir uzuv haline koymak pek çok yüksek vasıflar taşımalarına bağlıdır. Onun için kadınlarımız, hattâ erkeklerimizden çok aydın, daha çok feyizli, daha fazla bilgili olmaya mecburdurlar; eğer hakikaten milletin anası olmak istiyorlarsa.
Ben icap ettiği zaman en büyük hediyem olmak üzere, Türk Milletine canımı vereceğim.
Gençler cesaretimizi takviye ve idame eden sizlersiniz. Siz, almakta olduğunuz terbiye ve irfan ile insanlık ve medeniyetin, vatan sevgisinin, fikir hürriyetinin en kıymetli timsali olacaksınız. Yükselen yeni nesil, istikbal sizsiniz. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak sizsiniz.
Yüksek Türk! Senin için yüksekliğin hududu yoktur. işte parola budur.
Benim naçiz vücudum nasıl olsa bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ebediyen yaşayacaktır.
Sizler, yani yeni Türkiye'nin genç evlatları! Yorulsanız dahi beni takip edeceksiniz... Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler, asla ve asla yorulmazlar. Türk Gençliği gayeye, bizim yüksek idealimize durmadan, yorulmadan yürüyecektir.
Biz cahil dediğimiz zaman, mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim, hakikati bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de hakikati gören gerçek alimler çıkabilir.
Müsbet bilimlerin temellerine dayanan, güzel sanatları seven, fikir terbiyesinde olduğu kadar beden terbiyesinde de kabiliyeti artmış ve yükselmiş olan erdemli, kudretli bir nesil yetiştirmek ana siyasetimizin açık dileğidir.
Mualimler! Yeni nesli, Cumhuriyetin fedakâr öğretmenleri ve eğiticileri, sizler yetiştireceksiniz. Ve yeni nesil sizin eseriniz olacaktır. Eserin kıymeti, sizin maharetiniz ve fedakârlığınız derecesiyle mütenasip bulunacaktır.
Milleti kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden yoksun bir millet, henüz millet namını almak istidadını keşfetmemiştir.
Dünyanın her tarafından öğretmenler insan topluluğunun en fedakâr ve muhterem unsurlarıdır.
Okul sayesinde, okulun vereceği ilim ve fen sayesindedir ki, Türk milleti, Türk sanatı, Türk iktisadiyatı, Türk şiir ve edebiyatı bütün güzellikleriyle gelişir.
Türkiye'nin asıl sahibi ve efendisi, gerçek üretici olan köylüdür. O halde, herkesten daha çok refah, saadet ve servete müstahak ve layık olan köylüdür. Onun için, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin iktisadi siyaseti bu aslî gayeye erişmek maksadını güder.
anadolunun yerel rum, ermeni, kürt nüfusuna 11. yüzyıldan beri yavaş yavaş asyadan akarak hükmederken gıdım gıdım karışmış ve asyatik kökenini eritmiş, anadolu kanıyla alaşım yapıp daha da güçlendirmiş bir ulustur.
araştırmalara bakın, zanneden 70 milyonun babası asyadan koptu diyecek, askeri nüfus ve getirdikleri türkmen aileleri tüm türk ulusuysa o milyonluk yunan, ermeni ve kürt ne oldu?
ne olacak, zamanla türk devletinde yaşaya yaşaya kız verdi bize, kız aldı, birbirleriyle karıştı, çok azı benliğini korudu, çoğu artık türk oldu 600 yıl içinde eriyerek!
hala kan meselesi genetik meselesi diyorsunuz, amerikalı gibi zibilyon ulusun alaşımıyız işte.
eski çin' in sui yıllıklarına göre türkler:
"yanyana barış içinde yaşamaktansa birbirlerini yok etmeyi tercih ederler. birbirlerine düşman olan ve birbirlerini öldüren binlerce, binlerce değil onbinlerce klandan oluşurlar. ölüleri için büyük yas tutarlar ve onların öcünü almaya ant içerler" (kaynak:erken iç asya tarihi-denis minor), sanırım halen atalarımızın izindeyiz.
ben taş devrinde türk, tunç devrinde türk, altın devrinde türk olmak isterdim. bütün hilkat devirlerinde türk, devirsiz hayatlarda türk, hayatsız devirlerde türk!... türk doğmak türk ölmek..( mithat cemal kuntay)
etnik kökenim...
imparatorluklar kurmuş,imparatorluklar yıkmış milletim...
haa dünyaya rum, ermeni, fransız yada ne bileyim aborjin olarak gelseydim bu benden birşey eksiltirmiydi, hiç sanmıyorum..
ama seviyorum türk olmayı, dünyaya yeniden gelsem yine türk olmak isterdim..
edit: bunu hangi tanımlanamayan cisim, ne sebeple eksiler ki...
kavimler göçü ve istanbul'un fethi ile çağların değişmesine sebep olmuşlardır.
tam bitti denilen yerde, imkansızlıklar içinde devletlerini tekrar kurmuşlardır.
kendilerini engellemek amacıyla çin seddi kurulmuş, başarılı olunamamıştır.
insan güzelliğinin en yüksek mertebesine ulaşmış,tanrı tarafından dünyaya ve diğer halklara hükmetmesi için dünyanın tam ortasına konulan, üstün beyaz ırkın en üstün budunu olan uluğ ırk, yücelerin yücesi.
her ne kadar islam yüzünden kültürü törpülense de, eski gücünü kaybetse de hala öyledir ve öyle kalacaktır.
türk; beşbin yıllık devlet geleneği
türk; adaletin simgesi
türk; çağ açıp kapayan
türk; peygamber övgüsüne mazhar olan
türk; ulus anlamında islamın en şerefli hizmetkarı
türk; mensubu olunan ve onur duyulan millet
türk; nice imparatorluklar kuran
türk; nice imparatorlukları yıkan
türk; viyanadan çin seddine tarihe yön veren
türk; ihanetlerle yokedilemeyen
türk; onur
türk; gurur
türk; benim için herşey. dünüm, bugünüm ve yarınım.
büyük çoğunluğun anlamını yanlış bildiği bir turan topluluğu
bugün türk olarak telaffuz ettiğimiz kelimenin aslı da tu-kiu dur, bu daha sonra türük halini alacaktır.
türkler, tabgaçların demirci köleleriydi. bu kölelerden bumin -daha sonra kağan unvanı alacktır- tabgaç hanının karşısına çıkıp kızını ister ancak tabgaç hanı aynen şu şekilde cevap verir;
'bu ne cüret, siz bizim demirci kölelerimiz değil misiniz?'
bumin bu söze ''köle ha!'' diye karşılık verir.
bumin bu lafa gerçekten çok kızmıştır, zaten gurur türklerin sahip olduğu erdemlerden biridir. bumin daha sonra çin hükümdarının kızını ister ve alır. bu olaydan sonra türükleri örgütleyip bağımsızlığını ilân eder. kurduğu devletin ismini ulu türk anlamına gelen kök türk olarak seçer. bu bildiğimiz göktürk devletidir.
saçma bir şekilde tüm turan topluluklarına ve boylarına türk denir oldu. oysa türkler de tıpkı oğuzlar gibi bir turan topluluğuydu.
garip bir ırktır böyle, gözü hep dışardadır.
televizyondan gördükleri yabancı uyruklu kadınlara/erkeklere aşık olurlar ve sonra kendi ırkının kadınını/erkeğini küçümserler.