eğerki söz konusu üniversiteler özel ise, tamamen verilen eğitimin hocaların egolarına göre yapıldığı üniversitelerdir. bu üniversitelerde öğrencinin bilgi alamayacağını eğitim olmadığını öğrendiği anda sadece mezun olmayı düşündüğü görülür.
türkiyede boğaziçi odtü bilkent dahil olmak üzere hiç bi numarası olmayan hiç bir çalışmaları olmayan sadece öss puanı yüksek diye havalara giren üniversitelerdir. Bazılarının sadece tabelaları vardır kendileri yok. hepsinin ortak yönü eğitim sıfırdır.
sanki kasıtlı olarak öğrencilerin kendi dilini, türkçe'yi iyi kullanamaması için varlığını sürdüren kurumlardır.
kimilerinin internet sayfalarında türkçe seçeneği bile yoktur. kimilerinde ve kimilerinin hocalarında inanılmaz bir ingilizceperestlik vardır.
yabancı dilde meslek eğitimi denen faciaya girmeye gerek bile duymuyorum.
ne bilgi ne fikir üretebiliyor olmamızda bunun payı olmadığına inanmıyorum kesinlikle. müstemleke zihniyeti ile ancak bu kadar.
1932 yılında mustafa kemal'in emriyle, o sıralar isviçre'nin cenevre üniversitesinde görev yapan bir prof olan albert malche'den, türk üniversitelerinin (darulfünun) durumu hakkında bir rapor yazması istenir.
bakın malche yazdığı raporda hangi konulara dikkat çekiyor:
"fakülteler arasında bilimsel işbirliği yoktur. hocalar ders vermekle yetinmekte, araştırma yapmamakta, en basit çevirileri bitirme tezi olarak kabul etmekte, derslerde çok yüzeysel olarak not tutturmaktadırlar. ders dışında hocaların rehberlik yapmaları söz konusu değildir. kurum dışında işleri olan hocaların özel işleri ön plana çıkmaktadır. aralarında bilimsel işbirliği değil, ayrılık ve çekişme vardır..."
aradan 82 yıl geçti. çoğunuz bir üniversite okuyorsunuz. aranızda bitirenler de var. ne değişti?
milletçe neden bir bok çukurunda debelendiğimizi anlaşılıyor sanırım.
Şu an gelinen noktada Türkiye'deki üniversitelerin durumunu göstermesi açısından iyi bir örnektir. Ülkede hâlâ terör, işsizlik, ekonomik sorunlar, çocuk yaşta evlenmeler, çocuk haklarının ihlalleri, iş kazaları ve daha birçok sorun varsa üniversitelerin çözüm üretemediğini gösterir.
-Günümüzde üniversiteler işsizlik sayısının önünde set çekme konumunda
-Lise sonrası bir eğitim anlayışında
-Birkaç üniversite dışında kendini kabul ettirebilmiş değiller
-birçoğunda yeterli donanıma ve akademik personele sahip değil.
-bilimsel değil ezberci bir eğitim sistemi.
-birçok üniversitede çeşitli gruplar kaplaşmış, öğüt yuvaları haline gelmiş, bilimden çok slogan üretiyorlar.
-öğrenciler sindirilmiş, her önüne gelen yerde üniversite açılarak hem öğrenciler hem de sosyal doku hesaplanmamış. Anadolu'da hâlâ üniversite, öğrenci faktörünü kaldıramayan yerlere myo, fakülte gibi eğitim kurumları açılmış. Burada okuyan hem öğrenciler hem de akademik personel mutsuz.
-üniversiteler devlete memur yetiştirme kurumlarına dönüşmüş.
-öğrenciler şehirlerde ekonomik getiri olarak görülüyor. Birçok şehirde öğrenciler bacasız sanayi.
genelde anadolu aklıma gelir. çünkü çoğunluğu orda bu üniversitelerin. halk öğrenciyi sömürme üzerine kuruludur, öğrenci okul bittikten sonra ne olacağını bilmez 3-5 yıl öyle bi baltaya sap olamaz, aile durmadan para yollar, haybeye zaman geçmiştir. 4 yılın sonunda aaa mezun oldum ben durumu olur sonra iş yaşamına girilir aaa bu muydu olur... welcome to hayatın gerçekleri.
not: şu an aynı bokun içerisindeki bir kişi olarak bu satırları yazıyorum. bilen biriyim.